Okuma Etkinliği #17 | Yorum : Bir Adım Sonrası Ayrılık - Zeynep Şentürk

1/30/2016, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Zengin de olabilirsiniz, fakir de. Güzel de olabilirsiniz çirkin de. Ama aşk tüm bunların dışındadır. Bir anda gelir, bir tesadüfle... Bazen yolda gördüğünüz bir tabela ya da kırmızı bir ışık hayatınızı değiştirir. Hayat bir önceki sizden bambaşka bir ‘siz’ yaratır.
Benim hikâyem tam da bu noktada başlıyor. Kırmızı ışıkta beklerken gördüğüm bir çift gamzeyle. Gülüşünü gördüğüm anda ona âşık olmam kaçınılmazdı. Adı, boyu, yaşı... Hiçbiri aklıma gelmedi, benim için güldüğünü görmek istediğimden başka. Artık benim için gelecek, adını bile bilmediğim bir kızdan ibaretti. Onu seviyordum ama tanımıyordum. Görüyordum ama konuşamıyordum. Her bulduğumda ise yeniden kaybediyordum.
Kaderin karşıma çıkardığı tüm sorunların aksine ya hayatımın aşkını kazanacaktım ya da korkularımın arkasına sığınıp yaşayabileceğim en büyük aşkı kaybedecektim. Ama biliyordum ki kendi çizdiği yolda, kendi adımlarıyla ilerlerdi aşk. Soru işaretlerinin arasından sıyrılan tek ‘nokta’ vardı ve o da onu sevdiğimi söylediğimden sonra konulandı. Onu seviyordum, nokta.
Çünkü sevgi varsa onun için savaşmak kaçınılmazdı. Bu savaştaki tek kural ise geçmişteki artılar, gelecekte işe yaramazlar!
Herkese merhaba ! Okuma etkinliğimizin son gününde yorum sırası bana geldi.
Artık beni tanıyorsanız biliyorsunuzdur, sevdiğim kitaplara yorum yazamıyorum ben. Çünkü ne söylersem yetersiz geliyor, hep bir şeyleri eksik anlatmış gibi hissediyorum.

Daniel ve Gamze'den ayrılmak benim için zor oldu aslında ama her güzel şeyin sonu olurmuş, bu güzel kitap da bitti.Konusundan bahsedeyim biraz. 

Gamze; güldüğünde Daniel'in ona aşık olma sebeplerinden biri olan gamzelere sahip çok güzel bir hostes. Daniel ise kitaplarda pek rastlamadığımız adamlardan. Ünlü bir oyuncu ama hiç egosu yok. İlk başlarda çekingen davranıp Gamze'yle konuşamayan ve sonraları onun peşini bırakmayarak Türkiye'ye kadar gelen, sevdiği kadına anlatması pek mümkün olmayan bir aşkla bağlı bir adam. Anlatması mümkün değil diyorum ama ben anlatamam, yazarımız çok güzel anlatmış alıp okumalısınız.
Öyle güzel ve temiz bir aşk okudum ki, düşündükçe şimdiye kadar okuduğum bir çok aşk içerikli kitap gölgede kaldı Daniel ve Gamze'nin aşkı karşısında. 

Kitaba dram diyebilir miyiz tam emin değilim ama ben biraz korkarak okudum aslında. Daha çok eğlenceli kitaplardan hoşlanırım kaldı ki, diyaloglarıyla ve özellikle Daniel'ın yakın arkadaşı Jamie sayesinde de epey eğlendim. Ama okudukça sanki boğazım daha da düğümlenmeye başladı ve o düğüm henüz çözülebilmiş değil. Kötü müydü? Asla. Ama anlatamam ki şimdi ben. Dram sevmeyen ben bu dramdan çok hoşlandım öyle söyliyim. Canımı yaktı belki ama çok sevdim.
Spoiler vermeyeceğim, fakat Gamze'nin yaptığı bir davranış yüzünden kendi kendimle ikilemde kaldım. Haklı mıydı, haksız mıydı? Öyle yapmasa nasıl olurdu diye çok düşündüm ama sonra da hayatın gerçekleri böyle olabiliyor bazen dedim.

Bu dediğim gibi yazarın ilk kitabı ama o betimlemeler ve anlatımlar o kadar güzeldi ki. Kalemini çok sevdim. Biraz redaksiyon sıkıntısı vardı fakat diğer baskılarında düzelir diye düşünüyorum, okumanıza engel olacak türden değil. O mektuplar ve Daniel'in ödül konuşması beni benden aldı gerçekten, sonuçta bir kitap ve kurgu ama bu denli benimsememizi sağlayan yazarımızı tebrik ederim.  Kapağı ve renklerini de çok sevdim :)

Demem o ki, Bir Adım Sonrası Ayrılık tavsiyemdir. Karakterlerle tanışmalısınız. 

Puanım:



Okuma Etkinliği #17 | Ön Okuma : Bir Adım Sonrası Ayrılık - Zeynep Şentürk

1/27/2016, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Merhaba :)
Zeynep Şentürk - Bir Adım Sonrası Ayrılık kitabının okuma etkinliğinde ilk gün ön okuma ile geldim :)
Çekilişimize buradan katılabilirsiniz. Ön okumaya göz atmak için sizi yazının devamına alalım :)


Okuma Etkinliği #16 | Yorum: Sondan Sonra - Amy Plum

1/10/2016, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

"Büyükler bize yalan söylemişti. Whit bize yalan söylemişti. Babam... bana yalan söylemişti. Son yirmi dört saattir kalbim, aklımın kabullenemediği şeyi aslında biliyordu. Hepsi gerçeği biliyordu. Hepsi yalansa, neye inanacaktım ki ben? Neyin hakikat neyin uydurma olduğuna dair en ufak bir fikrim kalmamıştı. Tüm çocukluğum boyunca beynim yıkanmıştı. Artık kendi başımaydım. Güvenecek kimsem yoktu."
Nükleer bir bombanın tüm dünyayı yok ettiği Üçüncü Dünya Savaşı'ndan kaçmayı başaran bir grup insan, Alaska'nın balta girmemiş ormanlarında kendilerine yeni bir hayat kurmuşlardı. Son otuz yıldır, dış dünyada hâlâ yaşıyor olabilecek tüm insanlardan saklanarak doğayla iç içe bir yaşam sürdürmüşlerdi. En azından tüm hayatı boyunca Juneau'ya anlatılan gerçek buydu. Juneau bir gün avdan döndüğünde tüm klanının kaçırılmış olduğunu görür ve onları kurtarmak için yola çıkar. Hayatında ilk defa yaşadığı bölgenin sınırları dışına çıkan Juneau, korkutucu bir gerçekle karşı karşıya kalır: Üçüncü Dünya Savaşı hiç yaşanmamış, şehirler yok olmamıştır ve dünya yerli yerinde durmaktadır. Ona anlatılan her şey koca bir yalandan ibarettir. Yaşadığı bu büyük şokun ardından Juneau şimdi varlığından bihaber olduğu bu modern dünyada kendini kaybetmiş bir halde savrulup durur. Ailesini ve arkadaşlarını kurtarmak için bir yol bulmaya çalışırken, Juneau'nun geçmişi hakkındaki olağanüstü gerçeği bilen bir kişi de onun peşindedir.
Herkese merhaba, yeni bir okuma etkinliğinin yorumuyla sizlerleyim.

Bu sefer farklı olarak bir distopya kitabı okudum. Farklı olarak diyorum çünkü distopya çok sık okuduğum bir tür değil. Uzun zamandır okumamıştım ve böyle güzel bir kitapla distopya türüne döndüğüm için mutluyum açıkçası.

Genelde kitabın konusundan biraz bahseder yorumuma geçerim. Fakat arka kapak yazısında o kadar güzel ve tam olarak anlatmış ki, ben şimdi konusundan bahsetsem ya aynı şeyleri söyleyeceğim ya da spoiler vereceğim. Yine de özetlemem gerekirse; Juneau on yedi yaşında Alaska’da klanıyla birlikte yaşıyor. Otuz yıl önce Üçüncü Dünya Savaşı’ndan sonra oradan kaçmayı başaran otuz-kırk kişilik bir klandan bahsediyorum. Alaska’nın bakir topraklarına saklanmayı başarmışlar. Kızımız Juneau, ava gittiği zaman daha önce görmediği helikopterlerin yuvasının yani klanının üzerinde uçtuğunu görünce bir terslik olduğunu anlıyor ve oraya geri dönüyor. Geri döndüğü zaman klanının kaçırıldığını görüyor, klanın Bilge’si Whit dahil. Şurada bir parantez açalım. Whit, klanın bilgesi ve üç yıl içinde Juneau onun yerini alacak. Kitabı okuduğunuzda göreceksiniz zaten. Kendine özgü tabirleri var. Yara’yla bağlantı kurmak ve Okumak gibi. Bir distopya kitabı ve tahmin edebileceğiniz gibi oluşturulan dünyaya özel bazı terimler ve olaylar var. Daha sonrasında Juneau güçlerini kullanarak Yara’yla bağlantı kuruyor ve klanının nerede olduğu anlamaya çalıştıktan sonra onları bulmak için yola çıkıyor. Fakat farkında olmadığı bir şey var. O klanını ararken, onun da peşinde olan birileri var.

Her neyse, konusundan bu kadar bahsetmemiz yeter sanırım. Yorumuma gelecek olursak, ben kitabı sevdim. Çok fazla distopya türü okumuyorum demiştim. Bunun sebebi genelde bu tarz kitaplardan sıkılıyor olmam. Ama Sondan Sonra öyle olmadı. Başlarında sadece konuyu kavrayana ve karakterleri tanıyana kadar bocaladım biraz. Ondan sonrasında kitap sizi içine çekiyor ve o dünyaya girip Juneau ve Miles ile birlikte yolculuk yapmaya başlıyorsunuz. Şimdiye kadar okuduğum distopyalardan biraz daha farklıydı ve ben okurken keyif aldım. Yazarın fantastik tarzda ülkemizde çıkan bir serisi daha var. Ben onu da okudum son kitabı hariç. Yazarın kalemini gerçekten seviyorum. Tabii ben orijinal halini okumadığım için bu biraz da çevirmenin başarısı oluyor. Gerçekten güzel bir çeviriydi. Yazarın betimlemeleri bu kitapta da mevcuttu ve dediğim gibi çok hoşuma gitti. Sonu çok acayip bir şekilde bitti. İkinci kitabı umarım bir an önce çıkar da okuruz.

Eğer distopya okumayı seviyorsanız kesinlikle okumalısınız bence. Hiç okumadıysanız veya pek sevmiyorsanız da iyi bir başlangıç olacağına eminim. Tavsiye ederim.

Puanım:

Okuma Etkinliği #16 | Yazarın Diğer Kitapları: Sondan Sonra - Amy Plum

1/09/2016, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba. Yeni bir okuma etkinliği ile sizlerleyim :) 
Benim yorumum yarın gelecek ama bugün yazarın diğer kitapları ile geldim :)

Amy Plum benim sevdiğim yazarlardandır. Karakterlerini, yazım tarzını en çok da betimlemelerini severim. Yine aynı yayınevinden yani Akılçelen Kitaplar'dan çıkmış bir serisi var. Bu seride üç kitap bir de novella mevcut :) Novella ikinci kitaptan sonra geliyor.Ben ilk iki kitabını okudum ve çok beğenmiştim, en kısa zamanda da üçüncü kitabı okuyacağım, tavsiye ederim. Şimdi sırasıyla diğer kitaplarının konularına bakalım.

Amy Plum, paranormal üçlemesinin ilk kitabı olan Benim İçin Öl’de (Die For Me) , Amerika’da anne babasını trafik kazasında kaybedince, ablasıyla dedelerinin yanına taşınmak zorunda kalan Kate ile onun saf güzelliğine tüm benliğini kaptıran yakışıklı Fransız genci Vincent’ın ruhlara işleyen aşklarını anlatıyor. 

On altı yaşındaki Kate, Brooklyn’den, çoğu kişinin hayalini süsleyen “Işıklar kenti” Paris’e taşındığında, acı günlerini kitap okuyarak ve sanatla iç içe geçirerek atlatmaya çalışır. O sırada, uyur hâldeyken bile onu görebilen bir çift gözün kendisini aşkla izlediğinden habersizdir. Kate’in, bir kafede kitap okurken gördüğü ve tüm genç kızların yüreğini hoplatacağını, kendisine hiç takılmayacağını düşünerek iç geçirdiği Vincent’ın gözleridir bunlar. Ve Kate de Vincent’a gönlünü kaptırır.

Ama bu aşkın önünde gizemli ve ürkütücü bir engel vardır. Vincent normal bir insan değildir. Hayatını her gün riske atmasına neden olan korkunç bir yazgıya mahkumdur. Ayrıca onu ve tüm ırkını yok etmeye çalışan ölümsüz ve tehlikeli düşmanlara karşı koymak zorundadır. 

Okurken nefes nefese kalacağınız Benim İçin Öl’ün yazarı Amy Plum, ikincisi 2012’de yayımlanacak paranormal üçlemesinin bu ilk kitabıyla gençlerin kalbinde şimdiden taht kuruyor.

“Gizemli ve romantik bir aşkı anlatan bu romanı elimden bırakamadan bir çırpıda okuyup bitirdim.”
New York Times en çok satanlar listesinde 1 numara olan Kanatlar dizisinin yazarı Aprilynne Pike.


O, Aşkı İçin Ölmeye Değil, Ölmemeye Söz Verdi 

Vincent, kollarını bedenime sarmadan evvel bakışlarımı yakalamaya çalışıyordu. “Seni kaybetmekten çok korkuyorum,” dedi, dudaklarının arasından çıkan nefesiyle saçlarımı okşayarak. “Ve o kadar basit ki, Kate. Tek bir hata yapıyor ve sonsuza kadar yok oluyorsun.”

Amy Plum, paranormal üçlemesinin ikinci kitabı olan Ben Ölene Kadar'da Vincent ile Kate'in aşkları uğruna verdikleri mücadeleyi ele alıyor. 

Vincent bu kez aşkı için yaşamaya yemin etmiştir. Bu karardan memnun olan Kate, Vincent'ın doğasına aykırı işlere girişmiş olmasından dolayı da rahatsızdır. Yaşadığı karmaşayı bir çözüme kavuşturmaya ve sevgilisini ölümlü bir insana dönüştürmeye karar veren Kate, bilmeden kendini büyük bir tehlikenin kucağına atar. 

Vincent'ın başı da beladadır. Onu ve tüm ırkını yok etmeye çalışan ölümsüz ve tehlikeli düşmanlara karşı amansız bir savaşı sürdürürken, bir yandan da bir geri dönen olduğunu öğrenen Kate'in dedesine karşı koymaya çalışmaktadır.
Ölmemeye söz veren Vincent, hayatta kalmayı başarabilecek mi? 

Paranormal üçlemenin ilk kitabı Benim İçin Öl ile büyük bir başarı yakalayan Amy Plum, serinin ikinci kitabında da soluk soluğa okuyacağınız bir heyecan fırtınası sunuyor.


Uluslararası çok satan Benim İçin Öl üçlemesinin romantik ve ölüme meydan okuyan dünyasında geçen bu novellada en iyi arkadaşının sevgilisine âşık olan ölümsüz Fransız sanatçı Jules'un hikâyesini dinliyoruz.

Jules Marchenoir bir geri dönen, bir ölümsüz. Onun görevi, ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olan insanların hayatlarını kurtarmak. Bunun karşılığında ödediği bedelse çok ağır: binlerce kez tekrar tekrar yeniden ölmek. 

Jules, hayatını bir asır boyunca Paris sokaklarında kızlarla flört ederek ve aşka zerre kadar önem vermeyerek geçirmiştir. Ancak hiç beklemediği bir anda karşısına çıkan Kate Mercier'in, hayatını tamamen değiştireceğini hemen anlar. Kate onun gerçek aşkıdır. 

Ne var ki Kate, Jules'un en yakın arkadaşı olan Vincent'e âşıktır. Jules belki de tekrar tekrar yaşadığı tüm hayatlar boyunca karşısına çıkan en zorlu kararı vermek zorundadır şimdi: Dostuna sadık mı kalmalı, yoksa uğruna ölmeye değer olan gerçek aşkı mı tercih etmeli...

SEVDİĞİNİ KURTARMAK İÇİN NE KADARINA HAZIRSIN?

Amy Plum’ın tüm dünyada fırtınalar koparan, önemli çok satanlar listelerinin 
gediklisi hâline gelen Benim İçin Öl Üçlemesi tamamlanıyor.

Vincent beni bulmak için pek çok hayat boyunca beklemişti, ancak ortak geleceğimize dair hayallerimiz bir anda paramparça oldu. İkimizin de “arkadaş” olarak tanımladığımız biri ona ihanet etti ve ben de Vincent’i kaybetmiş oldum.

Şimdi düşmanımız France’ın ölümsüzlerini hâkimiyeti altına almaya son derece kararlı ve istediklerini elde etmek için bir savaş başlatmaktan da kaçınmayacaklar.

Heyecan dolu bir macera… Aşk, mücadele, gözyaşı, sürpriz bir son…

Benim İçin Öl Üçlemesi’nin son cildi,

KGBT 21.Tur || Yorum: Hayatımın Başrolü Olur musun? - Duygu Özlem Yücel / Selim Çiprut

1/08/2016, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Kerem oyuncudur, Tuvana cast direktörü,Kerem sosyaldir, Tuvana asosyal,Kerem âşık olmamaya yeminlidir,Tuvana aşkı bulmaya;Kerem’in en sevdiği film "Aşk Her Yerde "dir.Tuvana’nınki de...Bir gün oyuncu seçmelerinde karşılaşırlar.Çünkü aşk oyun oynamayı sever.Ve son sözü hep o söyler...
Kitap Gurmeleri'nin yeni bir turundan herkese merhaba ^-^

Okurken çok keyifli zaman geçirdiğim, karakterlerin hepsini ayrı ayrı sevdiğim, kahkahalarıma engel olamadığım ve sonunu deli gibi merak etsem de bitecek diye korkarak okuduğum bir kitabın yorumuyla geldim :D

Biraz konusundan bahsedeceğim. Cast direktörü Tuvana ile oyuncu Kerem'in yolları, Tuvana'nın çalıştığı cast ajansının oyuncu seçmelerinde kesişiyor. Kerem asla evlenmeyeceğine yemin etmiş bir adam. Tuvana ise tam tersine aşkı arayan bir kadın. Aslında çok zıtlar değil mi? Onları çeken de bu zıtlıkları bence :) Belki de telefonda konuştukları ilk andan itibaren aralarında bir çekim oluşsa da bizimkiler bunu kabullenmek istemiyorlar tabii. Hatta aralarında neredeyse bir soğuk savaş başlıyor da diyebilirim.

Kısaca konusu bu şekilde. Gelelim benim yorumuma. Arkadaşlar ben kitabı gerçekten çok beğendim. Arka kapak yazısını okuduğum zaman nedense böyle bir kitap gelmedi aklıma. Tamam romantik komedi biliyorum ama bu kadar mı komedi ya, bu kadar mı romantik? :D Çok güzeldi! Zaten piyasada romantik komediden bol ne var değil mi? Ama yok, öyle düşünmeyin. Kaliteli kitabın hali bir başka oluyor :D "Hayatımın Başrolü Oluır musun?" konusu ve türü dolayısıyla ağır bir kitap değil aslında, 2-3 saat içerisinde bitirebileceğiniz, size çok keyifli zaman geçirtecek bir kitap. Ama buna rağmen karakterleri sizde kesinlikle iz bırakacaktır ben eminim. Çok orijinal karakterlerdi gerçekten. İsimlerinden tutun da davranışlarına, konuşmalarına ve aile yaşantılarına kadar. Okuyunca anlayacaksınız zaten :) Kitabı okuduktan sonra bir kaç kişiye tavsiye ettim, henüz tur başlamadan aldıkları gün bitirdiler zaten. Hepsi de mesaj atıp ne kadar haklı olduğumu söylüyorlar, siz bana güvenin :D

Ben kitapta hem kadın hem de erkek karakeri sevdim. Ama tabii Kerem biraz daha ağır basıyor :D Olaylar hem Tuvana'nın hem Kerem'in tarafından anlatılıyordu ve böylesi çok iyi olmuş bence. Bir bölümde bir kaç kez farklı taraflardan anlatıldığı oldu ama geçişler çok başarılıydı, bir sorun olmadı benim için. Kitaptaki en sevdiğim şeylerden biri de oluşturulan arkadaş ortamıydı. Kerem'in abisi ve iki yakın arkadaşından oluşan arkadaş grubu. Tuvana'nın da Makbuş'u ve Muhsin Bey Amca'sı :D Efsanelerdi ya gerçekten. Kerem'in arkadaşlarından sessiz, sakin mülayim birisi olan Timuçin'in Kükrer soyadında olması ve eşi Serpil'in tam da bu soyadına yakışacağı mesela, ya da yine Kerem'in arkadaşı Yaman'ın soyadının Çelişki olması. Yaman Çelişki yani. :D İnce detaylar ve güzel esprilerdi bence.



Bunların hepsinin yanında ben kitabın tasarımını da çok sevdim. Kapağı, içerik ile anlamlıydı ve arka kapağı da çok şekerdi. Aynı zamanda ayracı da öyle.

Sol tarafta gördüğünüz minik resimler ise bölüm başlarına ait. Her bölüm başında o bölümle alakalı, o bölümü anlatan böyle resimler bulunuyor. Çok hoş değil mi?


Hayatımın Başrolü Olur musun? 2016 yılının bitirdiğim ilk kitabıydı. Bir sene sonra 2016 favorilerimde kendisini göreceksiniz :)



Duygu Özlem Yücel'in daha önce bir kitabını okumuştum, zaten ona da tur yapmıştık fakat o daha farklıydı, dram kitabıydı. Yazarımız gerçekten dramı çok içten yazmıştı ama romantik komedi de süper olmuş. Ben pek dram insanı olmadığım için bu kitabı daha çok sevdim tabii :) Diğer yazarımız Selim Çiprut ile de tanıştım, internetten de olsa :) Kendisinin daha önce çıkmış kitapları var fakat ben kalemi ile bu kitap sayesinde tanıştım ve bence çok güzel bir başlangıç yaptım. Erkeklerin kısmını Selim Bey, kadınların kısmını da Duygu Hanım yazmış. İki kısımdan da ayrı ayrı zevk aldım. Bence yazarların müthiş bir uyumu var.

Kitap muhteşem ilerledi ve gerçekten soğuk duş etkisi yaratan bir sonla da bitti :D O son neydi öyle? Neden yaptınız bunu sevgili yazarlarım? İkinci kitabı heyecanla bekliyorum umarım en kısa zamanda çıkar :)

Kısacası, son zamanlarda sizin de benim gibi içiniz sıkıldıysa bu kitap tam size göre. Yok benim içim sıkılmadı diyorsanız problem değil, içiniz daha da açılacaktır, emin olun :D Ben çok keyif alarak okudum. Kaliteli bir romantik komedi. Herkese öneririm :)

Puanım





Yorum: Ben O Değilim - Fatma Erdek

1/05/2016, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Siz hiç, birbirine tıpatıp benzeyen ikizler gördünüz mü?İşte ben onlardan biriyim... Adım, Arın Soylu.Genç, yakışıklı, güçlü ve mutlu bir erkeğin hayatı,  bir anda nasıl altüst olur? Kolay… Bunun için, serseri ikizinizle, akıl almaz bir oyunun içine girmeniz yeterli. Sadece üç haftalığına, başka birinin hayatını yaşamaya cesaret ederseniz, beraberinde gelecek bütün sürprizlere de hazırlıklı olmalısınız.Ben de hazırlıklıydım. Ta ki onu görene kadar... Tuna’mı… Bal rengi saçları ve güneş gibi parlayan yüzüyle, birdenbire hayatımı kökünden değiştirmişti. O benim beklediğimdi, o benim geleceğimdi. Onu elde etmeme kimse engel olamazdı. Hiçbir şey beni durduramazdı. Durduramadı da…Başardım mı? Evet! Onu aşkıma inandırdım. Onu kendime âşık ettim.Peki ya sonra? Hiçbir yalan sonsuza dek sürmez, öyle değil mi? Bir gün, hiç ummadığım bir anda, yalanımla yüzleşmek zorunda kaldım. Artık ‘Ben o değilim’ desem de bir faydası yoktu. Tuna bana inanmıyordu.Ne yapacaktım şimdi? Vaz mı geçecektim hayatımın kadınından?Elbette hayır!Bedelini ödeyip, seni kazanacağım, Tuna cadısı! Her ne olursa olsun…
Herkese merhaba, yeni bir kitap yorumu ile sizlerleyim :)
Aslında Ben O Değilim'i okuyalı epey oldu, hatta instagramda yorumunu bitirir bitirmez paylaştım ama bloga bir türlü girememiştim. Boş vakit bulunca hemen bu güzel kitabın yorumunu da bloguma eklemek istedim :)
Ben O Değilim, Fatma Erdek'in okuduğum ilk kitabı. Kitap bittikten sonra değil daha başlardayken karar verdim ki kesinlikle son olmayacak. Şimdiye kadar neden okumamışım bu muhteşem kalemi bilmiyorum. Sanırım biraz dram tarzında yazıyor yazarımız, ben hep o yüzden uzak durmuştum. Romantik komedisiyle başlamak kısmetmiş, benim en sevdiğim tür olunca okumasam olmazdı :) İyi ki de okumuşum.
Arka kapak yazısından anlaşılıyor ama ben yinede konusundan biraz bahsedeyim. Arın ve Meriç ikiz kardeşler. Aile şirketleri daha doğrusu tersaneleri var. Meriç Türkiye'de ama Arın şirketin Yunanistan kısmını yönetiyor. Bu yüzden de orada yaşıyor. Bir gün Meriç'in, Arın'a işi düşüyor. Bir süreliğine yer değiştirmeyi teklif ediyor. Arın ilk başta bunu reddetse de sonradan kabul ediyor. Meriç, Arın yerine tatile çıkarken Arın da Meriç yerine geliyor Türkiye'de işlerin başına. İlk başlarda pek sorun çıkmıyor aslında ailesini bile güzelce idare ediyor Arın. Ama sonrasında arabasını çizen bir kadınla karşılaşıyor. Yanına gidip konuştuktan sonra anlıyor ki kadın Meriç'e çok kızgın bu yüzden de böyle bir şey yaparak ona zarar vermeye çalışmış. Ama tabii karşısındaki adamın Arın Soylu olduğundan haberi yok. Arın'ın da durumdan haberi olmadığı için Meriç'i arayıp soruyor ama yok, o da bir tahmin yürütemiyor. Anlayacağınız kızımız Tuna tam bir bilinmezlik oluyor Arın için. Daha sonra yine ve yine karşılaşıyorlar tabii. Arın giderek Tuna'dan hoşlansa da ben o değilim diyemiyor bir türlü.
İşte konumuz bu şekilde. Ben kitabı okurken inanılmaz zevk aldım. Çok güzel bir hikayeydi. O kadar güzel anlatılmış ki aşk. Son zamanlarda okuduğumuz, birbirinin üzerine atladıktan sonra aşık olan çiftlerden değildi Tuna ve Arın. Onlar birbirlerine dokunmaya kıyamayan aşıklardan :) Ve ben onları çok sevdim! Genelde kadın karakterleri pek sevmem, nedense itici ya da sümsük gelirler bana. Ama Tuna o kadar güzeldi ki. Onu da çok sevdim. Sanırım kitapta pek sevmediğim karakter yok. Soylu ailesi çok güzeldi :D Arın'ın annesi ve babası, konuşmaları, annesinin utanmaları. O kadar şekerlerdi ki! Bayıldım, kitaba, karakterlere, konuya, bunun işleniş tarzına tek kelimeyle bayıldım. Ayrıca yazarımız kitabı devam ettirse, Meriç'in hikayesini okusak mesela, hiç fena olmaz :D
Kapağına ve cildine gelirsek. Ephesus Yayınları harikalar yaratmaya devam ediyor, ne diyebilirim ki? :D Cildinin rengi en sevdiğim mavi tonuydu. Kapağı ise sanki Arın. Arın'ı okudukça kafamda kapaktaki adam canlandı doğrusu. Kısacası ben kitabı çok ama çok beğendim. Benim gibi Fatma Erdek kalemine geç kalmış olanlarınız varsa *ki zannetmiyorum* Ben O Değilim çok güzel bir başlangıç olabilir :) Tavsiyemdir, alın okuyun :)

 Puanım:


Yorum: Kalbimdeki İmza - Dilan Ak

1/02/2016, BY Buse Güler - 2 yorum:

En yakın arkadaşının kız kardeşine âşıktır Demir…Her şeye rağmen onu istiyordur. Onsuz geçirdiği her saniyeyi yaşanmamış sayacak kadar âşıktır genç adam. Onun için dünyanın bir ucuna gitmeye bile razıdır. Bu özlemin bitmesini, yıllardır tek taraflı sürdürdüğü aşkının karşılık bulmasını istiyordur artık. Sevdiği kadının kalbinin bir başkası için atması canını yaksa da, sonuna kadar savaşmaya kararlıdır.Beş yıl önce annesini bir trafik kazasında kaybeden Fulya’yı ise, yazgısı Ankara’dan Londra’ya bir rüzgâr gibi savurmuştur. Yaşamış olduğu yerden uzaklaşma isteği, Kingston Üniversitesi’ne yüksek lisans öğrencisi olarak kabul edilmesiyle birlikte gerçekleşmiştir. Ancak genç kızın bilmediği bir şey vardır. Kendisini gizliden gizliye çılgınca seven ve aşkı uğruna her şeyi geride bırakıp Londra’ya gelen Demir’in varlığı… Demir’in yıllarca herkesten gizlediği sırrı su yüzüne çıktığında, her şey ters gitmeye başlar. Genç kızın karşısında yaralı, umudunu yitirmiş, güçlü olmak için direnen bir adam vardır. Ama Fulya’nın kalbi bir başkasına aittir. Ta ki sevdiği adamın ona yaşattığı büyük acıya kadar…“Ellerim o güzel yüzüne dokunmak, burnum tatlı kokusunu içine çekmek, dudaklarım dudaklarıyla buluşmak istedi. Ama sadece istemekle kaldı. Bir kez daha bu denli isteyip ona dokunamamak yeni bir acı daha ekledi yüreğime. Acıların en ağırı, katlanılması en güç olanı...”

Herkese merhaba. Instagram hesabımda yorum girmeye başladıktan sonra blogu biraz boşladım, zor geliyor açıkçası :D Ama yinede blogum benim bebeğim, o yüzden yavaştan biriken yorumları gireceğim ve bunlardan ilki canım arkadaşım Dilan Ak'ın ilk kitabı Kalbimdeki İmza olsun istedim.
Kalbimdeki İmza geçenlerde bitirdiğim bir kitap. Aslında uzun bir süre elimde kaldı. Bunun sebebi, bir türlü kitabı okumaya vakit bulamamış olmamdı. Çünkü ne zaman elime alsam epey okuyor ama bıraktığımda iki üç gün alamadığım oluyordu, bir ara da anneme kaptırınca uzun sürdü haliyle :D
Arka kapak yazısından konusunu anlamışsınızdır zaten uzun uzun anlatmayacağım. Kızımız Fulya Londra'da okuyor, ailesi Ankara'da. Annesini trafik kazasında kaybedeli beş sene olmuş. Gayet mutlu giden bir ilişkisi var; Aras ile. Fakat abisinin arkadaşı Demir ile karşılaşmaları sonucunda hayatı değişiyor diyebilirim. Demir, Fulya'ya aşık bir adam. Hem de ne aşk. Ben böyle fedakâr, böyle aşık bir adam görmedim. Yıllardır aşkını içinde saklamış, büyütmüş. Onu uzaktan izlemiş, iyi olduğu haberlerini hep yakın arkadaşı, Fulya'nın abisi Mete'den almış. En sonunda dayanamamış artık kalkmış Londra'ya gelmiş. Fulya için Demir hep abisinin arkadaşı olarak kaldığı için bu aşkı öğrenince çok şaşırıyor haliyle.
Şimdi biraz karakterlerimizden bahsedelim. Genelde okuyucular Aras ve Fulya'yı sevmemiş. Ama ben sevdim, tüm karakterleri sevdim. Neden mi? Hemen açıklıyorum.
Aras yaptığı o malum şeyden ötürü sevilmedi. Evet ama bu onun kişiliği bence. Yani ne bileyim, onuda öyle kabul ettim ben. Spoiler vermeden anlatamıyorum :D Okuyunca anlarsınız. Kaldı ki bence Fulya ile olan aşkları güzeldi. Tamam Aras asla bir Demir olamaz ama o kadar da kötü bir karakter değil yani, yapmayın lütfen.
Fulya. Başlarda çok sinir oldum. Neden görmüyorsun kızım sen bu Demir'in aşkını diye paraladım kendimi, sonra düşününce onu da anladım ben.  Fulya'nın Aras ile çok mutlu bir ilişkisi var, düşünsenize. Abisinin arkadaşı kalkmış gelmiş ona aşıkmış diye Aras'ı bırakıp Demir'e mi koşsun? Koşsaydı da bu sefer o yüzden kızardık eminim :D O yüzden Fulya'yı sevdim ben. Demir'e başlarda yaptıkları onun canını çok yaktı belki ama, öyle olması gerekiyordu belki de.
Gelelim Demir'e. Ah, hepimize birer Demir nasip olsun inşallah :D Ama ağlamasın! Kitapta sürekli ağladı, kıyamam valla :D Tuba Atıcı Coşar, Demir için güzel seven adam demiş. Nasıl da doğru. O kadar güzel seviyor ki, ben daha önce böylesini pek okumamıştım. Demir benim favori erkek karakterlerim arasına muhteşem bir giriş yaptı bile. Kitapta Aras ve Fulya'yı bu kadar çok okumamız da bence Demir'in aşkının büyüklüğünü görmemiz açısından iyi oldu. Ben sevdim.
Kitabın kapağı bence çok güzel. Dilan'ın ilk kitabı olmasına rağmen ben okurken sayfalar su gibi akıp gitti gerçekten çok akıcıydı. Kaldı ki, betimlemeleri, duyguları okuyucuya aktarımı da çok iyiydi. İçime işledi sanki okurken. Başlarken, bak ben ağlamayacağım demiştim ama ne mümkün, bi kaç yerde gerçekten ağladım :D Hele o son! Kim tahmin edebilirdi ki böyle olacağını? Kitap hiç öyle ilerlemedi çünkü. Bence çok güzeldi, herşeyiyle. Yani, kitap tavsiyemdir, alın okuyun :)
Dilan'ıma yazım hayatında başarılar dilerim! İlk kitabı Kalbimdeki İmza bana göre çok güzel olmuş ve bu yolda çok daha başarılı adımlar ile ilerleyeceğine eminim. Canım, her şey gönlünce olsun. Eminim ki Kalbimdeki İmza hak ettiği değeri görecektir, görüyor bile. Her zaman seninleyim.