Okuma Etkinliği #9 - Beni Aşka İnandır - Nurdan Keleş | Yorum

7/16/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:


O gün yaptığı tek hata; Espresso'yu Cool Lime Refresha ile aldatmaktı. Fakat hiç ummadığı, görmek istemediği kişi de o gün karşısına çıkmıştı. Dışarıdan bakılınca ne kadar şans işi gibi görünse de, bu tam anlamıyla bir fiyaskoydu. Onunla yüz yüze olmak hayatının kıyameti, azap defterinin gün yüzüne çıkmasıydı. Liseden sonra öğrendiği gerçeklere rağmen kalbini yarı aralık bırakmış ve hep darbelere maruz kalmıştı. Kaderin kendisini sürekli lisede Kaya Yelkenci'ye verdiği büyük dersle sınadığından şüpheleniyordu. Tam hayatını yeniden rayına sokmuşken ve mükemmel bir ilişkisi varken, Kaya Yelkenci'yle bir kafede karşılaşmak tüm sinir sistemini çökertmişti ve hazmedemediği gerçeklerle yüzleşmesine sebep olmuştu. Özge'nin tek yapması gereken onu görmezden gelmekti. Ama bu fikir onun yeni patronu olduğunu öğrenmeden önce geçerliydi. Şimdi onun dayısının şirketinde çalışıyorken, adam başına yarı patron olmuşken ve kendinden nefret ediyorken tek düşündüğü şey; espressonun lanetine uğradığıydı.
Fakat gerçekte olan;Özge Güney ayva bahçesine düşmüştü ve oranın en has meyvesini yemeye başlamıştı.

Herkese merhaba :) Etkinliğimizin son gününde yorum sırası bana geldi. 
Önce sizlere her zamanki gibi biraz konusundan bahsedeyim. 

Japon güzeli kızımız Özge bir şirkette mimarlık yapmakta. Çok da sevdiği bir patronu var. Fakat patronu bazı sebeplerden ötürü bir süreliğine şirketi yeğenine bırakıyor.O yeğen kim dersiniz? Kaya. Özge'nin lise döneminden tanıdığı eski bir arkadaşı. Daha doğrusu arkadaşı demek pek doğru olmaz. Size kısaca Kaya ve Özge'yi anlatayım :D 
Kaya lise döneminde kızlarla gönül eğlendiren, çok can yakan bir tipmiş. Özge iyice buna sinir olmaya başlamış ve bir gün arkadaşları ile iddiaya girmiş. Bunun sonucunda gidip ve Kaya'ya ondan hoşlandığını söylemiş. Bizim Kaya hiç istifini bozmadan, zaten ondan böyle bir şey beklediğini söylemiş, düşünün yani. Neyse bunlar çıktıktan sonra bir şekilde Kaya bu durumu öğrenmiş ve olanlar olmuş. Kaya bunu asla unutmamış tabii. Unutmadığını da Özge'ye her fırsatta gösteriyor.

Düşünün işte böyle bir ikiliyi okuyoruz kitapta. O kadar güzellerdi ki. Ben romantik komedi tarzı kitapları çok severim ve Beni Aşka İnandır tam anlamıyla öyle bir kitaptı. Özge gerçekten çok komik bir kız. Kendi iç sesi ile konuşmalarını okurken çok eğlendim, tam benlik. Eğer sorarlarsa bana, okuduğun kitaplardan kendine bir kanka seç diye. Aklıma gelenlerden biri Özge olacak :D Ama Kaya'ya enişte gözüyle bakabilir miyim? Neyse, orasını karıştırmayalım.

Ana karakterlermizi sevmemin yanında İpana gülüşlü Oğuz'dan, Cemre'ye kadar olan karakterlerimiz vardı. Onları da sevdim. Yan karakterler deyip de geçmeyin yani. Bunlar harici kapağını çok sevdim, bence kitaba uygun bir kapak, renkleri falan tam yaz kitabı olduğunu belli etmiş :)

Takıldığım tek yer redaksiyonu oldu. Biraz problemliydi. Onun da ikinci baskıda düzeleceğini düşünüyorum. Yazarın ilk kitabı ve kendi gibi tatlış bir kitap olmuş. Yolu açık olsun :) Romantik komedi severler bu kitaba bayılacaksınız, tavsiyemdir.

Puanım:



KGBT 7. Tur || İngiliz Gelin Annabel - Lynsay Sands || Yorum

5/13/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Asla evleneceğini düşünmemişti. Annesi ansızın onu manastırdan alıp eve götürmek için geldiğinde, Annabel bir rahibe olmak için yemin etmek üzereydi... Böylece, evden kaçan ablasının nişanlısı olan İskoç lorduyla evlenebilecekti!
Bir eş olmakla, bir ev idare etmekle ve özellikle gerdek gecesiyle ilgili hiçbir şey bilmiyordu. Asla âşık olacağını düşünmemişti. Ross MacKay, Annabel'i gördüğü andan itibaren, utangaç ve tatlı müstakbel eşine vurulmuştu...
Annabel'in bedeninin kıvrımlarının da ayrı bir lütuf olduğunu düşünmüştü. Ancak, bir düşman Annabel'in hayatını tehdit edince, Ross onu İskoçya'ya götürdü. Annabel evlenmeyi planladığı kadın olmasa da, arzuladığı tek kadındı.

Herkese merhaba ! 

7. Blog turumuzda yorum sırası bana geldi.
 Öncelikle Kitap Gurmeleri olarak Olimpos Yayınları aracılığı ile  historical tarzda bir kitaba tur düzenlediğimiz için ben kendi adıma çok mutluyum :) Bu türü çok fazla okumamış ve deli gibi okumak isteyen biri olarak, turumuzda ağırlamak benim için çok iyi oldu. Tabii turumuzda ağırladığımız kişiler, muhteşem Ross ve biricik eşi, İngiliz Gelinimiz Annabel olunca, tadından yenmiyor :D 

Yorumuma geçmeden önce size konusundan biraz bahsedeyim. Annabel henüz yedi yaşındayken, annesi bir erkek çocuk doğurmadığı ve kızımızdan büyük bir de ablası olduğu için ailesi tarafından manastıra gönderilmiştir. Yani erkek bir çocuk daha olsa, ablası da gidecekti manastıra. Her neyse, kızımız manastıra gönderildikten sonra on dört yıl boyunca ailesi ile hiç görüşmemiş ta ki bir sabah annesi onu gelip adeta sürüklercesine manastırdan götürene dek. Nereye götürüyor? Yıllar önce evi olarak bildiği, ayrıldığı yere. 

Bir de İskoç Bey'i Ross MacKay var. Annabel'in babası ve Ross zamanında bir anlaşma yapmışlar. Bu anlaşma gereğince Annabel'in ablası Kate ve Ross evlenecekler. Fakat Kate yanlarında çalışan yardımcılarının oğlu ile kaçınca işler değişir. İşte Annabel'i annesi bu yüzden tutup eve getirmiştir. Ross MacKay ile evlenmesi gereken kişi ablası olmadığı için Annabel'dir. Ross Annabel'i gördüğü ilk andan beri adeta ona vurulur, evlenmeyi beklediği kız yerine onun kardeşi ile evlenmesinde hiç bir sakınca yoktur. Tabii bu kız Annabel olduğu için :) 

Son on dört yılını manastırda geçirmiş biri olarak Annabel'in bir eş olmak, bir krallığı idare etmek gibi şeylerden bi haber olduğunu tahmin edebilirsiniz. Kızımızın en büyük sorunu da bu aslında. Bir anda değişen hayatı ile Annabel'in yeni bir hayatı oluyor ve tüm bunları öğrenmesi gerekiyor. 
Bunun haricinde de kitabın başından beri Annabel'in peşinde birisi var. Ross ve adamları onu bulmaya çalışıyorlar derken siz de "kim acaba?" diye heyecan yapabilirsiniz, ben yaptım :) 

"Hepsi onun suçuydu. İçki içmesi için ısrar eden oydu, Annabel ona itaat etmişti. Oysa niyeti sadece onu rahatlatmak ve üstündeki yünlü geceliği çıkarması için baştan çıkarmaktı. Yeteri kadar içerse, kilise kurallarını unutur ve gerdek gecesini keyfini çıkarır diye ummuştu. Hem planı işe yaramıştı. Annabel kesinlikle kendisini rahat bırakmış ve öpüşmelerinden keyif almıştı. Sızmasaydı, daha da keyif alabilirdi diye düşündü Ross. Ne yazık ki, ona başa çıkabileceğinden fazla içki içirmişti. Gerçi Ross onun o kadar içkiyle bile gayet iyi başa çıktığını düşünmüştü... Ta ki sızana kadar."

Sayfalar akıp giderken işte biz bunları okuyoruz :) Ben kitabı çok sevdim. İskoçlara olan ilgim Ross ile artmış olabilir, evet :D Sanırım historical tarzda kitaplarda en azından şimdiye kadar okuduklarımda benim en sevdiğim şey hem erkek hem de bayan karakteri de ayrı ayrı sevmiş olmamdı. Annabel, o kadar iyi ve temiz ki. Okurken beni güldürdüğü yerler çok oldu. Ross deseniz, ben bu kadar düşünceli bir adam daha görmedim :D Hele kitabın ilk başlarında, acıdım yahu :D *okuyanlar bilir* İnsan yıllar öncesini anlatan, tarihi aşk romanı, İskoç Bey'i dediğinde bir öküz bekliyor bazen. Ama yok, Ross çok iyiydi. 
Okurken fark ettim ki sanki Ross ve Annabel bizden biri olmuş. Bitince kendimi boşlukta hissettiğim de doğrudur :) Umarım yayınevi yazarın diğer kitaplarını da çıkarır. 

Takıldığım tek bir yer vardı, kitap ilahi bakış açısı ile anlatılmış olsa da, yani Ross veya Annabel tarafından değil başka biri tarafından anlatılıyor, karakter geçişleri belirsizdi. Bir paragrafta Annabel'i okurken diğerinde Ross'a geçilmiş ama arada bunu belirten bir şey yoktu. Sanırım bu historical kitaplarında olan bir şeymiş :) Bir süre sonra ben de alıştım zaten. Yazım yanlışlıkları vardı bazı yerlerde, diğer basımda düzeleceğini düşünüyorum , okumanızı etkileyen türden şeyler değildi. Kapağını da pek beğendiğimi söyleyemem. İç tasarım çok güzeldi ama. 

Kısaca, historical tarzda kitapları seviyorsanız zaten henüz okumamış olmanız büyük hata. Ama benim gibi bu konuda deneyimsizseniz, İngiliz Gelin Annabel kesinlikle tavsiyemdir :) 

Puanım:


KGBT 6. Tur || Tek İsim Tek Kader - John Green & David Levithan || Yorum

5/08/2015, BY Buse Güler - 1 yorum:


Will Grayson
Ya çılgın dostunuz hayatınızla dalga geçen bir müzikal sahneliyorsa
Ve hoşlanmadığınızı sandığınız kız sizden hoşlanmaya başladıysa?
Öteki Will Grayson
Ya yapayalnız hissettiğiniz bu dünyada tek gerçeğiniz depresyonunuzsa
Ve hiç tanışmadığınız birine sırılsıklam âşık olduysanız?
İkisinin de ismi Will Grayson;
İkisi de Şikago'da yaşıyor
Ve ikisi de on yedi yaşında…
Ortak bir de dertleri var:
Aşka duydukları su katılmamış korku…
"Bu romanda hayat var."
-Entertainmentweekly.com-
"Okurları hem kahkahaya boğacak, hem ağlatacak hem de herkese avaz avaz şarkı söyletecek."
-Kirkus Reviews-
"Süperstar yazarlardan neşe dolu bir ortak çalışma."
-The Daily Beast-
"Genç âşıklar, tutku, entrika, öfke, acı ve arkadaşlığa dair harika bir öykü."
-Booklist-

Herkese merhaba ! 
Turumuzun son gününde yorum sırası bana geldi :)  Yorumumu okumadan önce; Facebook sayfamızda devam eden ve bugün katılım için son gün olan, 3 kişiye tur kitabımızı hediye ettiğimiz çekilişe hâlâ katılmadıysanız tık tık :)


Tek İsim Tek Kader benim okuduğum ilk John Green kitabı. İki yazar yazmış kitabı ama ben Green'in kalemi ile ilk kez bu kitapta karşılaştım ve gerçekten geç kaldığımız hissettim :) Zamanında Aynı Yıldızın Altında vardı bende, okumayan kalmamıştır sanırım. Ben henüz okumadım ve okumayacağım :D Sonunu bilmeyen yok zaten, o tarz kitaplar hiç bana göre değil. Ama kitaplığımda Alaska'nın Peşinde var. Hemen onu da okumak istiyorum. John'ın kalemini, karakterlerini çok sevdim ben. 

"Kısacası, ben dilediğim insanla arkadaşlık edemiyordum; arkadaşım kendi burnunu karıştıramıyordu ve bunu onun adına yapabilen -hayır, yapması gereken- kişi bendim."

Öncelikle size kitaptan biraz bahsedeyim. Birinci ve ikinci Will Grayson olarak ikiye ayırdım ben karakterlerimizi. Birinci Will Grayson ile başlıyoruz kitaba. Kendisi gayet sessiz, sakin birisi. En yakın arkadaşı var Tıfıl Cooper. Will neyse Tıfıl onun tam tersi. Sosyal ve aşırı coşkulu iri bir arkadaş :D Bu arada Tıfıl eşcinsel ve iflah olmaz bir aşık. Sürekli birilerine aşık oluyor. Bir de Jane var. Yine arkadaşları, daha doğrusu Tıfıl'ın arkadaşlarından çünkü Will çok sosyal olmadığından Tıfıl'ın zoruyla onun yanında takılyıor. Jane aslında Will'den hoşlanıyor. Tıfıl aralarını yapmaya çalışıyor fakat Will böyle bir şey istemediğini, bir ilişki kurmayacağını söylüyor. 

"Sanki insanlar ruh ikizi olmak için aynı grupları sevmek yeteceğini düşünüyorlar. Ya da kitapları. İnanmıyorum! Sen de mi Çavdar Tarlasında Çocuklar'ı seviyosun... ay tıpkı bi elmanın iki yarısıyız! Hayır, değiliz. Sadece edebiyat hocamız aynı. Arada fark var."

Diğer Will Grayson, kısaca depresyonda. Çevresindeki hiçbir şeye, annesi dahil, tahammülü yok. Başına buyruk bir karakter. Önemsediği tek birisi var, o da internet üzerinden yazıştığı Isaac. O da ayrı bir olay ama okuyun öyle görün :) İkinci Will Grayson, Isaac'ten hoşlanıyor. Isaac' de ondan. 
Aslında ben ikinci Will Grayson'ı pek sevmemekle birlikte, bazen de ona acıdım. Hele o arkadaşı yok mu, acayip sinir oldum. Cidden çocuğun psikolojisi iyi değil. Kızsam da üzüldüm onun adına.
Daha sonra bizim Will Grayson'lar bir şekilde karşılaşıyorlar ve olaylar başlıyor işte. 

""Beni önceden çağırdığın için sağ ol," dedim, Tıfıl'a yandan dirsek atarak. O da şakasına beni itti, neredeyse merdivenlerden aşağı yuvarlanıyordum. Bu en yakın arkadaşımın masallardan fırlama bir dev olması gibiydi: Tıfıl Cooper canınızı istemeden yakıyordu."

Ben kitabı gerçekten çok sevdim. İnsana önemli dersler verebilen bir kitap. İki Will tarafından da anlatıldığı için, iç dünyalarını rahatlıkla okuyabiliyoruz. Okurken keyifli zamanlar geçirdim, oldukça akıcıydı. Bazen gerçekten güldüm, bazen de üzüldüm aslında. Ama güldüğüm yerler çoğunlukta :D Benim için eğlenceli bir kitaptı. 

"Seni sevemeyecek birisi seversin çünkü karşılıksız aşkı atlatabilirsin ancak bir zamanlar karşılık bulup da bitmiş bir aşkı atlatamayabilirsin."

Bildiğiniz gibi Pegasus Yayınları kitabı ciltli olarak çıkardı. Onun haricindeki dış kapağı çok güzel. Süper bir baskı olmuş. Kitapta iki tane Will Grayson var, sen hangisini sevdin derseniz, ben birinci Will'den yanayım :D John Green ile de sonunda tanışabildiğim için ayrıca mutluyum :) Bundan sonra diğer tüm kitaplarını alır okurum herhalde, Aynı Yıldızın Altında hariç :D 

Yarım puanı ikinci Will'den ötürü kırıyorum. Gerçekten bazen aşırı küfür edebiliyor *-*
 Kitap tavsiyemdir :)

Puanım:





Okuma Etkinliği #3 - Dönüm Noktası - Kasie West || Yorum

5/03/2015, BY Buse Güler - 4 yorum:

Herkese merhaba :)
Okuma etkinliğimizde dördüncü günde sıra benim yorumumda :) Blog turunun yanı sıra bundan sonra okuma etkinlikleri ile de sizlerle olacağımızı buradan duyurayım :)

Bildiğiniz gibi etkinlik kitabımız Dönüm Noktası ve ben bu kitaba etkinlik yaptığımız için çok mutluyum ! Çünkü kitabı çok sevdim. İlk baştan biraz tereddütlü yaklaştım aslında. Konusu ilgimi çeken bir konu olsada sanki kafam çok karışacakmış gibi geldi ama hayır, yazar o kadar güzel yazmış ve harmanlamış ki olay örgüsünü kafa karışıklığı olmadan bir bakmışsınız bitmiş.


Biraz konusundan bahsetmem gerekirse eğer, Addie Yerleşke adını verdikleri bir yerde yaşıyor. Yerleşke'de herkesin bir özel yeteneği var diyebiliriz. Mesela Addie'nin annesi bir İkna Edici. İnsanları ikna etme özelliğine sahip. Babası ise bir Ayırt Edici yani Addie'nin tabiri ile Yalan Dedektörü :D Şuan düşündüm ve Addie'ye gerçekten acıdım. Anne ve babasının özelliklerine bakar mısınız? :D Her neyse, en yakın arkadaşı ise Silici. Hafızanızdan istemediğiniz anıları silebiliyor. Peki Addie'nin özel yeteneği ne? Kızımız Araştırmacı. Bir nevi geleceği görebiliyor, istediği zamanı ve istediği yeri. Olasılıkları istediği zaman yaşayabiliyor yani.

Addie'nin anne ve babası boşanma kararı alıyorlar. Bu kararı kızlarına açıkladıkları zaman Addie'nin önünde iki seçeneği oluyor. Ya annesi ile Yerleşke'de kalıp hayatına devam edecek ya da babası ile Dünya'ya gidecek. Orada bir hayata başlayacak. Peki Addie bu dönüm noktasında nasıl karar veriyor dersiniz? Oturuyor ve olasılıkları yaşamaya başlıyor :) Kızımız Araştırmacı olduğu için annesi ile kalırsa ne olacak babası ile kalırsa ne olacak onları yaşıyor. Olaylarımız böyle başlıyor yani.


Ben gerçekten çok sevdim. Addie'nin olasılıkları yaşadığı kısımlar mecburen şimdiki zaman ile yazılmıştı ama bu beni hiç rahatsız etmedi. Çok akıcıydı gerçekten. Orijinalini okumadığım için bilemiyorum ama çevirisi güzeldi, yani okurken akıp gitti ve bunu da çeviri başarısı olarak görüyorum :) Bir redaksiyon hatası ile de karşılaşmadım ben. Tek sıkıntım kapağı oldu :)  Kötü bir kapak değil ama orijinalinin daha iyi olduğunu düşünüyorum. Yarım puanı oradan kırıyorum :)

Desteğinden ötürü de Hyperion Kitap'a teşekkür ederiz ! :)

Puanım: