KGOS 24. Tur || Yorum: Anlaşma - Elle Kennedy

3/01/2016, BY Buse Güler - 1 yorum:


Okulun kötü çocuğuyla anlaşmak üzereydi ve işler fena halde karışacaktı...Hannah Wells onu baştan çıkaracak birini sonunda bulmuştu. Hayatındaki diğer her şey konusunda son derece kendisine güvenmesine rağmen, konu seks ve arzulara geldiğinde boş çuvaldan farkı yoktu. Hoşlandığı adamın dikkatini çekmek için sinir bozucu, çocuksu ve kendini beğenmiş hokey takımı kaptanına özel ders verip onunla çıkıyormuş gibi davranmak zorunda kalsa da, bunu yapmaya kararlıydı.Garrett Graham’ın tek istediği mezun olduktan sonra profesyonel hokey oyuncusu olmaktı, ancak düşen ortalaması, uğruna çalıştığı her şeyi tehdit ediyordu. Eğer alaycı bir esmer güzelinin başka bir adamı kıskandırmasına yardım etmek takımdaki pozisyonunu garanti altına alacaksa buna katlanırdı. Fakat beklenmedik bir öpücük her ikisini de daha önce yaşamadıkları bir arzu yolculuğuna sürüklediğinde, Garrett numara yapmanın hiçbir işe yaramayacağını anlamıştı. Şimdi sadece Hannah’yı aradığı adamın kendisine çok benzediğine ikna etmeliydi.

Herkese merhaba 
Kapağı kadar kendisini de beğendiğim Anlaşma'nın yorumuyla buradayım. Açıkçası arka kapak yazısını okuduğum zaman kafamda bir şeyler oluşmuştu ve seveceğimi biliyordum. Ama bu kadar eğleneceğimi bilmiyordum.
 smile ifade simgesi
Sınıfta neredeyse herkes Felsefe dersinden kalmak üzere olsa da Hannah A alarak sınıfın en yüksek notunu alıyor.
Garret, okulun yıldızı, hokey takımının kaptanı. Derslerinde çok başarılı olsa da felsefe dersi yüzünden ortalaması düşüyor ve eğer düzelmezse hokey takımında olamayacak. Tahmin ettiğiniz üzere acilen kurtarma sınavına hazırlanmalı ve ortalamasını yükseltmeli. Peki sınıfta herkes düşük not almışken kimden yardım alabilir? Evet, yardım alacağı kişi Hannah. Peki kızımız bunu kabul ediyor mu dersiniz?
Bizimkiler çarpışıp, Garret kızımızın sınav kağıdını ve notunu gördükten sonra ona ders vermesi için ikna etmeye çalışsa da ne söylese fayda etmiyor.


Düşünsenize, okulun yıldız hokey kaptanı, her kız etrafında pervane oluyor, Hannah hariç. Tam da ihtiyacı olan kız hariç. smile ifade simgesi Ben kitabı ve karakterleri sevdim. Hannah ve Garret arasındaki diyaloglar çok eğlenceliydi. Her şeyden önce klişe değildi. O yüzden daha çok sevdim zaten. 


Klasik, adamı görür görmez ona aşık olan her şeyi unutup kendini yakışıklı çocuğun kollarına bırakan bir kız yoktu karşımızda. Garret ise, Hannah'a olan davranışlarına bakınca klişe olmadığını bana kanıtlamış oldu açıkçası.

Orijinalini okumadığım için bilemem tabi ama çok akıcıydı kitap. O yüzden Hanife Albayrak güzel bir çeviri yapmış, ellerine sağlık.Kapağı, tasarımı, ayracı da çok güzeldi. Serinin umarım kısa zamanda devamı gelir çünkü yan karakterler de çok eğlenceliydi.

Puanım:

Yorum: Sokak Kedisi Bob - James Bowen

12/18/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:


Sokaklarda yaşayan James Bowen yaralı bir sarman bulduğunda hayatının ne denli değişeceğini bilmiyordu.
Kıt kanaat geçiniyordu ve son ihtiyacı olan şey bir kediydi.
Oysa tanıştıktan sonra ayrılmaz bir ikili oldular ve birbirlerinin yaralarını sardılar.
Sokak Kedisi Bob herkesin yüreğine işleyecek, umut dolu ve sıcacık, gerçek bir hikâye...
"Yaralı bir sarmanın sokaklarda yaşayan bir adamın hayatını nasıl değiştirdiğine dair sıcak ve etkileyici bir hikâye... 

Herkese merhaba! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Reading slump yetmez gibi sanki writing slump geldi, hiçbir şey yazasım yok :D Ama üşengeçlik de bir yere kadar değil mi? O yüzden dün gece bitirdiğim Sokak Kedisi Bob'un yorumu ile sizlerleyim.

James, Londra'da yaşayan, geçimini sokaklarda gitar çalarak sağlayan birisi. 2007 Mart ayında bir gün yaşadığı apartmana girdiğinde giriş katındaki dairelerden birisinin paspasına kıvrılmış halde yaralı bir sarman ile karşılaşır. Bilmeyenleriniz varsa, sarman bir kedi cinsi :) Her neyse Bob ile işte ilk olarak o zaman karşılaşıyorlar. Fakat James daha kendi geçimini zor sağlarken, geçmişte bağımlısı olduğu kötü alışkanlıklarından kurtulmaya çalışırken bir kedinin sorumluluğunu nasıl alsın? Alamaz. İşte James böle düşünüyor ve o gün kediyi eve almıyor. Belki de kapısında yattığı daireye aittir diye düşünüyor. Ama sürekli gelip giderken karşılaşmaya başlıyorlar ve James artık onu sahiplenmeye karar veriyor. En azından yarasını tedavi ettikten sonra onu salmayı düşünüyor ve James Bob'u iyileştirip kendine getirmeyi düşünürken, işler karşılıklı olarak yürüyor. Aynı zamanda Bob da James'i adeta kendine getirip yaralarını sarıyor ve iyileştiriyor. Aralarında çok güzel bir bağ ve dostluk oluşuyor. Okurken buna hayran kaldım.

  • Bob'un getirdiği en büyük değişikliklerden biri buydu. Onun sayesinde insan doğasının iyi tarafını keşfetmiştim. İnsanlara yeniden güvenmeye ve inanmaya başlamıştım.


Bob ve James'in dostluğu bu şekilde başlıyor işte. Kitabı neredeyse ilk çıktığı zamanlarda almıştım, Her zaman hayvanları çok sevsem de ben genelde köpekleri severdim. Kedilerle aramın pek iyi olduğunu söyleyemem, geçmişten bahsediyorum tabii ki. Çünkü üstte resimde gördüğünüz iki kedi de benim kedilerim :) Şimdilik evde sadece iki kedim var :) Dediğim gibi, kedilerle aram pek iyi değildi, yavruları hariç. Ama ilk kedim Minnoş'u (sağdaki) sahiplendikten sonra yavru veya büyük demeden tüm kedilere ilgim başladı. Artık hepsi bana sevimli görünüyor.

  • Herkesin bir fırsata ihtiyacı vardır, herkes o ikinci şansı hak eder. Bob ve ben elimize geçen bu ikinci şansı değerlendirmiştik...


Kitap son derece akıcıydı. Kapağı ve ayracı da zaten çok tatlı. Ayrıca kitabın sonlarına doğru Youtube'da Bob'un o zamanlardaki videolarının olduğunu okudum. James sokakta gitar çalarken Bob da ona eşlik ediyordu ve tabi gelip geçenlerin yoğun ilgisi Bob'un üzerinde oluyordu :) Okurken onun resim ve videolarını çektiğini öğrenmiştim zaten ama bahsedilen videoları bulup izlediğimde bir garip hissettim. Kitabın gerçek karakterleri anlattığını bilsem de, okuduklarımı izlemek çok hoşuma gitti :D Eğer sizler de bakmak isterseniz buradan Bob ve James ile ilgili videoları görebilirsiniz :)
Kitabı herkese tavsiye ederim, eğer kedi veya hayvan sevmeyen biri bile olsanız, Bob sizin fikirlerinizi değiştirecektir, eminim :)

Puanım:


Yorum: Tesadüf - Jamie McGuire

11/12/2015, BY Buse Güler - 5 yorum:


#1 New York Times Çoksatan yazarı Jamie McGuire'dan bağımlılık yaratıcı yepyeni bir hikâye...
Erin Easter, Blackwell Lisesi'ndeki üç Erin'den biriydi; bu üç kız sadece isimlerini değil doğum tarihlerini de paylaşıyorlardı. İlgisiz, tek bir ebeveyn tarafından büyütülen Erin Easter, Weston Gates'e uzaktan uzağa hayranlık duyuyordu. Erin A. ve Erin M. kasabanın iki sevilen kızıydı: Kasabanın en zengin iki ailesinin kızları, en yakın arkadaşlar, ponpon kızlar ve Erin Easter'ın olamadığı diğer her şeylerdi; ve Erin Easter'ın bunu unutmasına da asla izin vermiyorlardı.
Weston Gates sevilen bir sporcuydu ve iki başarılı avukatın oğluydu. Soyadının gerektirdiği hayatı yaşamak için kendi arzularından vazgeçmiş, günlerini soyadının baskısı altında geçiriyor ve gizliden gizliye Erin Easter'a ilgi gösteriyordu; onun daha farklı bir hayat yaşaması gerektiğine inanıyordu. Ve sekizinci sınıftan beri Erin A. ile çıkıyordu. Bir tesadüf eseri akşamları Erin Easter ile takılmaya başladıktan sonra kendi gelecek hayallerine ve duygularına sahip çıkma cesaretini göstermeye başlamasıyla işler kendisi ve Erin Easter için değişmeye başlamıştı.
Fakat şoke edici bir trajedi küçük kasabayı sarstığında Erin Easter'ın hayatı mümkün olan en iyi şekilde altüst oldu. Peki, ya hayallerine kavuşmak sandığı kadar basit değilse, ya bildiği hayat çok daha karmaşık hale gelirse?


Herkese merhaba. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yeni bir kitap yorumuyla sizlerleyim. Epey geciken bir yorum oldu bu. Şimdi bile ne yazacağım nasıl anlatacağım bilmiyorum. Kitabı hiç sevmedim. Sevemedim. Tesadüf'ü Jamie'nin yazdığına inanasım gelmiyor.Aslında girmeyecektim yorumunu ama, aksatmak istemedim. 

İlk önce biraz konusundan bahsetmek istiyorum. Erin Easter, esas kızımız oluyor. Okuduğu lisede üç Erin daha var. İsimleri aynı olduğu gibi doğum tarihleri de aynı. Kısaca diğer Erin'lere Erin A. ve Erin M. diyoruz. Önceden, küçükken yani üçü birlikte oynayıp anlaşsalar da daha sonradan işler değişmiş ve Erin diğerleri tarafından dışlanmış. Okulda da şuan bu aynı şekilde devam ediyor. Erin bunları ne kadar görmezden gelmeye çalışsa da onlar kendilerini baya fark ettiriyorlar. Kızımızın babası yok ve annesi epey sorumsuz madde bağımlısı, artık ne kadar anne denilirse öyle bir anne. Hatta durum o kadar kötü ki bi kaç kez sosyal hizmetlerden gelip Erin'i almak istemişler ama olmamış işte. Umursamaz birisi. Erin'in yakını diyebileceğim çalıştığı dondurmacıda ki iş arkadaşı var sadece. 

Bir de Weston var. Weston Gates okulun popüler çocuklarından. En popüleri belki de. Ailesinin doğruları için yaşıyor aslında. Kendisi bu durumdan pek memnun olmasa da şimdiye kadar hep böyle olmuş. Ailesi istemiş, o ona göre yaşamış. Kendi içinde Erin Easter'a bir ilgisi olsa ve bunu gizliden gizliye gösterse de ailelerin onayıyla Erin A. ile çıkıyor. Kitabın başlarında deyim yerindeyse Weston silkeleniyor ve duygularını belli etmeye başlıyor. İşte konusu böyle, bu şekilde devam ediyor.

Açıkçası ben o başlarda Erin'e sinir oldum. Ezik bir tip olarak görülüyor çevresinde. Sonra Weston gelip ilgi gösterince bir havalara giriyor, anlamamazlığa vuruyor ki anlatamam. Kitabı sevmedim Beğenmedim. Zaten kısa bir kitap 150 sayfadan daha az. Aldım elime bir iki saatte bitti. İyi ki de bitmiş çünkü daha fazla olsa dayanamazdım. Hele diğer Erin'ler ile ilgili aniden bir şey oluyor, okuyunca gözlerim pörtledi :D Hadi canım dedim. Yani oldu bittiye geldi resmen. Esas kızımız Erin'in durumunu da biraz okuduktan sonra tahmin etmiştim. Benim için şaşırtıcı olmadı yani. Bu kitabı Jamie'nin yazdığına inanasım gelmedi. Tek sevdiğim kısmı güzel kapağı ve şirin ayracıydı. Yabancı'nın ayraçlarına bayılıyorum zaten. Puanı da onlara veriyorum :D 

Puanım:

Yorum: Belalı Düğün - Jamine McGuire

11/05/2015, BY Buse Güler - 1 yorum:

Herkese merhaba, yeni bir kitap yorumu ile sizlerleyim. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yorumuma geçmeden önce bir not düşeyim. Belalı Düğün bir novella kitap. Yani şimdi yorumu okuyanlar arasında Tatlı Bela veya Ayaklı Bela kitaplarını okumayanlar varsa spoiler olabilir. O yüzden uyarayım :)
Belalı Düğün biteli sanırım üç gün falan oldu ama ben bir türlü yorum giremedim. Novella olduğu için kısa bir kitap, sanırım 120 sayfaydı. Bende bir kaç saat içerisinde bitirdim.
Tatlı Bela ve Ayaklı Bela kitaplarından bildiğimiz Abby ve Travis'in belalı düğünlerini okuyoruz bu novellada :) Açıkçası ben kitapları okurken düğün kısımlarını gerçekten merak etmiştim ve bu yüzden kitap iyi oldu. Ama okurken biraz sıkıldım, neden bilmiyorum. Travis benim favori karakterlerimdendir. Okuyalı uzun zaman oldu ve gerçekten özlemişim. Ama Abby için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, o kızı hâlâ sevmiyorum :D
Travis yine bir dövüşteyken, bulundukları binada yangın çıkar,  bir çok kişi yaralanır ve yaşamını yitirir. Travis ve Abby'de zor kurtuluyorlar zaten. Bunun ardından Travis'in suçlu bulunup yargılanmaması için Abby kafasında bir plan geliştirir. Travis'e evlen benimle der ve Vegas'a giderler. Böylece Travis yangından bir süre sonra Vegas'ta evlendiği için dikkat çekmeyecektir. Tabii bu planını Travis'e hissettirmeden yapması gerek. Eğer Travis, Abby'nin zorunluluktan onunla evlendiğini düşünürse evlenmez çünkü ve kalbi de çok kırılır doğal olarak. Abby son anda bir kararsızlığa düşse de, daha doğrusu kararsızlık değil bunalmışlık diyelim. Bir an duruyor ve ben ne yapıyorum diye düşünüyor. Neyse durum toparlanıyor sonradan ve çok güzel bir törenle evleniyorlar. 
Kitabı okuduğum için mutluyum, merak ettiğim ayrıntıları öğrenmiş oldum. Fakat okumasam da pek bir şey kaybetmezmişim. Neden bilmiyorum, sıkıldım okurken. Zaten kısa bir kitaptı. Ben aslında düğünlerini değilde daha çok ilerideki hallerini okumak isterdim, geleceklerini. Keşke yazar öyle bir kitap çıkarsa :D Sadece bir iki bölüm okuyabildik o şekilde. Travis'in annesinin yazdığı mektup çok ama çok güzeldi. Kitapta en sevdiğim kısımlardan biri o oldu. Ayrıca başından sonuna kadar okurken Abby'e kızmadım değil. "Travis'i de elinde maymun ettin be kızım!" diye söylenip durdum :D Ne yapayım, sevmiyorum o kızı!
Kısacası okumak isterseniz bir iki saatinizi alacak bir kitap. Okumasanız da çok bir şey kaybetmezsiniz. Ama eğer benim gibi düğünlerini merak ediyorsanız okuyun :D
Puanım:

Kedim ve Ben - Nils Uddenberg || Yorum

10/28/2015, BY Buse Güler - 2 yorum:

August Ödüllü Nils Uddenberg'den içinizi ısıtacak bir Bestseller.
-İnsanlar ve kediler arasındaki ilişki nedir?-Onlar da bizimkilere benzer duygular hissediyor mu?-Ve en önemlisi; ona bağlanmamız, onun için ne ifade ediyor?
Bir evcil hayvan beslemeyi aklının köşesinden bile geçirmeyen yazar Nils Uddenberg, soğuk bir kış günü penceresinin dışında oturan, kocaman sarı gözleriyle kendisini izleyen bir kedi bulur. Nils'in hayatı işte o andan itibaren değişmeye başlar.
Nils zaman içinde evin içerisine kadar girip yerleşen bu sevimli tekirin hayata bakışını nasıl değiştirdiğini, bu kediciğe karşı hissettiklerinin kendisini nasıl şaşırttığını ve bu tüylü hanımefendiye ne çabuk bağlandığını son derece keyifli bir dille anlatırken, bir yandan da kedinin yaşantısını daha yakından inceleyerek, hepimizin merak ettiği bazı soruların cevaplarını arıyor. Kedim ve Ben, sevimli bir tekirin, emekli bir psikiyatr profesörünün hayata bakışını nasıl değiştirdiğinin gerçek hikâyesi…

Herkese merhaba! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Yeni bir kitap yorumu ile sizlerleyim. Geldiği günden beri çok okumak istediğim ama yoğunluktan ötürü bir türlü okuyamadığım bir kitap; Kedim ve Ben. Aslında kitap ile ilgili ne düşüneceğimi bilemiyorum. Beklentilerimi karşılayan bir kitap değildi çünkü ben  çok farklı düşünceler ile başlamıştım bu kitaba.
Can Dostum kitabını okumuştum daha önce. Belki doğru bir karşılaştırma değil çünkü Can Dostum bir köpeğin bakış açısından anlatılıyordu ama dolu dolu köpek olan bir hikayeydi. Anlatmak istediğim şu, Kedim ve Ben dolu dolu kedi olan bir hikaye değildi, bana göre.
Kitap yazarın kendi hikayesi. Yani Nils Uddenberg ve kedisi hakkında. Nils yetmişli yaşlarında bir psikiyatri profesörü. Soğuk bir kış günü eşiyle birlikte seyahatten döndükten yaklaşık bir hafta sonra pencerenin önünde kocaman sarı gözleriyle onu izleyen bir kedi ile karşılaşıyor. Hemen kediye ısınıp onu o soğuktan kurtarıp evine aldığını düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Ben de yanıldım çünkü. İlk başlarda ilişkileri bakışmalardan ibaret olsa da kedi varlığını kabullendirmeye kararlı bir şekilde onlardan vazgeçmiyor ve garajlarında, bahçelerinde yatıyor. Ne zaman baksalar oradalar. Ama Nils, kesinlikle bir kedi sahiplenemem, asla evde olmaz, biz seyahat eden bir çiftiz, uygun değiliz diye düşünüyor. Zaman geçtikçe kediye yemek vermeye vs. başlıyorlar ve kedi de bazen eve giriyor. Aslında herkes onlara kediyi beslerlerse asla gitmeyeceğini alışacağını söylüyor ama içten içe yapacak bir şeyleri yok. Acaba bir sahibi var mıdır diye araştırma yapıp polise bile haber veriyorlar. Ama bir sahibi çıkmıyor kediciğin. Ha, bu arada kedinin adı Minnoş. Benim iki kedimden birini adı da Minnoş, bu yüzden ayrı bir sempati ile okudum :D Her neyse, kedinin sahibi çıkmayınca ne yapabiliriz diye düşünüyorlar ve en kötü ihtimalle barınağa gideceği söyleniyor Nils'e. Bu sırada yazar, barınağa gitmesindense veterinere götürürüm ve uyuturlar *yani, sanırım iğne ile öldürürler.* diye düşünüyor. En azından acı çekmez gibisinden. Ben bu düşüncesine çok ama çok sinir oldum. Evet barınaklar hayvanlar için, yavrular için çok iyi yerler değil ama eminim ölümünden daha iyidir. En azından sahiplenebilme ihtimali olur. Daha sonra Minnoş veterinere gidiyor ve dişi olduğu anlaşılıyor. Eh kısırlaştırmak lazım, çünkü Minnoş'un küçük kedileri olursa yazar ne yapacağını bilmiyor ve onları da uyutmaktan bahsediyor... Uyutmaktansa gideyim kısırlaştırayım bari dedi işte. Her neyse, her şey bu kısırlaştırmadan sonra başlıyor diyebilirim çünkü Minnoş'un ameliyat olduğu için evde kalması gerek, özel ilgi istiyor ve Nils ile eşi de iyice alışıyorlar kediye.Ama henüz tam olarak sahiplenmiş değiller, kedi gidiyor dışarıda geziyor, geri geliyor. Bazen gelmiyor, merak ediyorlar.

Zaten kısa bir kitap; yüz otuz üç sayfa. Ortalarına kadar durum bu şekilde devam ediyor. Ben hikaye gibi bir kitap bekledim. Daha çok bilgi amaçlı, başka hayvanlardan, ülkelerin kedi ırklarından vs bahseden bir kitaptı. Yazar tıp doktoru, psikiyatri profesörü. Belki de sebebi budur. Daha çok bilgi verici ve biraz da anılarını yazdığı bir kitap olmuştur. Ama benim gibi hikaye tarzında bir kitap bekliyorsanız beklemeyin. Benim iki kedim var, belki biliyorsunuzdur artık. Bu yüzden ayrı bir sempati ile başladım ve biraz kafa dağıtmak için ara kitabına ihtiyacım vardı. Bir gecede okudum ama, düşüncelerim bunlar :) Beklentilerinizi farklı yönlerde tutarsanız belki beğenebilirsiniz. Elimde Sokak Kedisi Bob ve Bob'un Dünyası da var :) Kedili kitaplar olarak yani :D Onları da okuyacağım ama o böyle değil sanırım, umarım onları severim. Çünkü Can Dostum muhteşemdi! Henüz okumadıysanız, kesinlikle okuyun. Kedim ve Ben ise, siz bilirsiniz. Bana hitap eden bir kitap değildi açıkçası. Benim girdiğim beklentilere girmeden okuyun eğer okuyacaksanız :)
Sevgiler.

Başka Dilde Aşk - Mia Sheridan || Yorum & Alıntılar

8/20/2015, BY Buse Güler - 3 yorum:











New York Times, USA Today ve Wall Street Journal Çoksatan Romanı Başka Dilde Aşk, korkunç bir gecenin hatıralarına zincirlenmiş bir kadının ve sevgisiyle o zincirleri kırabilecek adamın hikâyesi. Geçmişin acı yüklü izlerini taşıyan sessiz bir adamın ve sesini bulmasına yardım edebilecek kadının hikâyesi. Acının, kaderin ve aşkın iyileştirici gücünün hikâyesi…

Herkese merhaba!
Size muhteşem bir kitabın yorumunu yapmaya geldim, o yüzden ben çok iyiyim! Umarım sizler de iyisinizdir, ha iyi değil misiniz? O zaman bir koşu gidip Başka Dilde Aşk'ı alın, iyi olacaksınız, eminim ^-^  Bu arada, yirmi beş tane post it eklemişim kitaba, hepsini paylaşmayacağım tabii sizlerle, çok hoşuma giden yerleri ekleyeceğim :)

Reading slump dedikleri o dönem varya, ben ona bir girdim çıkarabilene aşk olsun. Allah'ım nasıl kötüyüm ama anlatamam, tur kitapları var, onları okuyabiliyorum sadece, o derece kötüyüm. Bekleyen bir sürü kitap var, aslında istiyorum okumak ama elime alınca okuyamıyorum. Bir de biliyorsunuz hepiniz, havalar çok sıcak onun da etkisi var tabii. İşte tam böyle kötü bir dönemdeyken tavsiye üzerine Başka Dilde Aşk'ı aldım elime. Archer ve Bree'nin hikayesini okumaya başladım. Size şöyle söyleyeyim, bir önceki kitap yorumum Karanlık Ateş kitabınaydı, herkesin bayıldığı Barrons'u bile okuyamayan ben, Başka Dilde Aşk'ı elime alır almaz yüz sayfadan fazla okudum. 


Şimdi övgülerimi sonraya saklıyorum ve sizlere biraz konusundan bahsetmek istiyorum, merak etmeyin hiçbir şekilde spoiler vermeyeceğim.
Bree önce annesini sonra babasını kaybettikten sonra biraz kafasını dağıtmak ve biraz yalnız kalabilmek için eskiden mutlu bir aileyken geldikleri bir kasabaya yolculuk yapar. Gördüğü ilk andan itibaren içini sıcacık hisler ile dolduran göl kıyısındaki evi tutar ve yeni bir hayata adım atar, geçici bir süreliğine de olsa. Market alışverişinden dönerken esrarengiz bir adam ile karşılaşıyor Bree. Saçı sakalı adeta birbirine karışmış, Bree ne kadar konuşmaya çalışsa da ona cevap vermeyen ve bu sayede kızımızı daha çok merakta bırakan bir adam; Archer.

Archer hakkında ben bir şey söylemek istemiyorum çünkü onunla ilgili bir şey var. Aslında çok büyük bir spoiler değil, bir iki bölüm okuyup öğreniyorsunuz, arka kapak yazısı da biraz ipucu veriyor aslında ama ben söylemeyeceğim, siz okuyun ve öyle görün. Ama Archer, öyle bir adam ki şimdiye kadar okuduğum kitap karakterleri arasında benim için bambaşka bir yerde. Okurken üzülüyorsunuz, gülüyorsunuz, gözleriniz doluyor. 'Kıyamam sana' diyorsunuz bazen. Bütün karakterlere sinir olabilirsiniz okuduğunuz kitaplarda ama Archer o karakterler arasında değil kesinlike, ona sinir olup kızabileceğiniz zannetmiyorum. O kadar nazik, o kadar geçmişte kalmış ki. Küçükken hiç kolay şeyler yaşamamış, hâlâ geçmişin gölgesi ile yaşıyor, kendini insanlardan soyutlamış ama Bree ona adeta hayat oluyor. O kadar güzeller ki! 


Bree'ye gelirsek, ben gerçekten onu da çok sevdim. Genelde kitaplarda bayan karakterleri sevdiğim pek görülmüş bir şey değildir. Bir olay oluyor mesela, içimi bir sıkıntı kaplıyor. Şimdi Bree yanlış anlayacak olay çıkacak düzelmeyecek diyorum. Ama hayır, Bree ne istediğini bilen, bunun için savaşan, her konuda Archer'a güvenen, ona destek olan bir kadındı. O da kolay şeyler yaşamamış. Önce annesini sonra da hâlâ kabuslarıyla yaşadığı o gecede babasını kaybetmiş. 

Aslında arka kapak yazısı çok güzel özetlemiş bence;
"Korkunç bir gecenin hatıralarına zincirlenmiş bir kadının ve sevgisiyle o zincirleri kırabilecek adamın hikayesi. Geçmişin acı yüklü izlerini taşıyan sessiz bir adamın ve sesini bulmasına yardım edebilecek kadının hikayesi. Acının, kaderin ve aşkın iyileştirici gücünün hikâyesi." Evet işte tam da bu! Bu hikayeyi okurken gülümseyeceksiniz, bazen içiniz sımsıcak olacak, bazen kahkaha atacak bazen de hüzünlenip gözlerinizin yaşarmasına engel olamaycaksınız. Kitabı okurken hep aklımda bir kelime vardı. "Eşsiz." Başka Dilde Aşk eşsiz bir kitaptı. 


Kapağını çok beğendim. Kitabın ismi ilk başta bana pek bir şey çağrıştırmadı açıkçası, bir de o ayracında yazan "Sessizliği getirdin sen, duyduğum en güzel sesti..." sözü. Sadece hoşuma gitti. Ama okuduktan sonra eminim size de çok anlamlı gelecek.

Bu kadar mükemmeldi bu kitap, hiç mi hatası eksiği yoktu? Vardı. Bazı yerlerde redaksiyon hatalarına rastladım. Okumanıza engel olacak şeyler değil. Diğer baskıda düzeltileceğini umuyorum.


Henüz almadıysanız, okumadıysanız kitap kesinlikle tavsiyemdir efendim. 

Puanım:

Gözlerindeki Canavar - J.M. Darhower | Tanıtım

2/23/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Kırmızı Başlıklı Kız, Koca Kötü Kurt’a âşık olursa…

Ignazio Vitale iyi bir adam değildi.

Onu ilk gördüğümde tehlikeyi sezmiştim. Karanlık ve öldürücü… Büyüleyici ve ürkütücü... İstediğim her şey ve ihtiyacım olan son şey... Saplantı.

Beni ağına düşürmesi, yatağa atması ve hayatına dahil etmesi çok uzun sürmedi. Onun sırları vardı, hayal bile edemeyeceğim sırlar… Gözlerindeki karanlık, ürkütücü ve heyecan vericiydi. O, yakışıklı prens maskesi ardına gizlenmiş bir canavardı ve maskesini çıkardığında her şey değişmişti.

Ondan nefret etmek istiyordum. Bazen ediyordum da... Ama bu onu sevmeme engel olmuyordu.

Sizce de konusu mükemmel değil mi? Okumak için sabırsızlanıyorum ! 




Kitap Alışverişi #24-25 ~ Takas

1/30/2015, BY Buse Güler - 5 yorum:

Bir alışveriş yazısından daha herkese merhaba ! Artık karar verdim bir kitap da almış olsam tek tek yazacağım şu yazıları :D Sonradan unutuyorum, kalıyor.

Kitap Alışverişi #17 - #23

1/26/2015, BY Buse Güler - 11 yorum:

Gecikmiş bir alışveriş yazısından daha herkese merhaba ! 
Bir önceki alışveriş yazımda da olduğu gibi bu da bir son zamanlarda yaptığım alışverişlerin yazısı. 

2014'te Okuduğum En İyi Kitaplar - Etkinlik

12/27/2014, BY Buse Güler - 6 yorum:

Herkese merhaba ! 
Nasılsınız ? Ben iyiyim, yeni yeni iyi oluyorum :D Üzerimde bir ağırlık vardı ve kitap okuyamıyordum. Herkesin bayıldığı kitapları yarım bıraktım, o derece. Benimde seveceğim kitaplardı. Ama daha sonra Fırsatçı serisine başladım veeeee geri döndüm! :D Beni kendime getirdi, normalde pek yapmadığım birşey yaptım serinin üç kitabını da arka arkaya okudum. Eğer hala okumayanlarınız varsa bir bakın, pişman olmayacaksınız. 

Uzatmadan yazımın amacına geleyim. Optik'in Kitap Blogu bir etkinlik başlatmış; 2014'te Okuduğum En İyi Kitaplar. Zaten yorum girmiyorum bari etkinlik yazısı yazayım dedim :) 

Okuma hedefimi tamamlayamadım. Şuan 34. kitabı okuyorum. 2014 pek verimli geçmedi benim için aslında. Okuyamadığım, kendimi veremediğim, odaklanamadığım dönemler çok oldu. Umarım 2015 daha iyi bir yıl olur hepimiz için :) 

Kitap Alışverişi #13, #14, #15 ve #16 :)

11/23/2014, BY Buse Güler - 9 yorum:
Geri döndüm ! 

Herkese merhaba :D 

Eğer hâlâ takip edenleriniz varsa, uzun bir süredir buralarda olmadığımı anlamışsınızdır.
Bilmiyorum, yazasım gelmedi. Yazmaya da kitap alışverişlerimden başlamak istedim. 

Yaptığım dört kitap alışverişinin yazısını okumaya davet ediyorum sizi *-*

Aşkın Müziği - Kylie Scott | Yorum

11/05/2014, BY Buse Güler - 2 yorum:
Herkese Merhaba !

Beni şaşırtan, beklentilerimin üzerine çıkan, karakterlerini, konusunu çok sevdiğim Aşkın Müziği'nin yorumu ile sizlerleyim. 

Yorumuma geçmeden önce; Rock grupları ile ilgili bir kitapla daha önce tek bir deneyimim olmuştu. *TutkuluNotalar* Seveni çok biliyorum ama, hiiç bana göre bir kitap değildi. Normalde de rock grupları ile pek ilgilenmem, sanırım tüm gruplar böyle, bana göre değil demiştim. Ta ki Aşkın Müziği'ni okuyana kadar ! 

Bir önceki rock grupları ile ilgili olan vasat deneyimimden sonra, Aşkın Müziği ilaç gibi geldi, bana böyle kitaplar ile gelin !
 Demek ki adam grubun yıldızı falan da olsa, sevdiği kadını paylaşmadan, ona sahip çıkabiliyor. Buradan anlıyoruz ki, iş adamda bitiyor :D

Neyse ben en iyisi biraz kitaptan bahsedip, yorumuma geçeyim :)

Kitap Alışverişi #11

9/27/2014, BY Buse Güler - 5 yorum:
Merhaba !
Bir alışveriş yazısı ile karşınızdayım :)

Kitap Sihirbazı'ndan yapmış olduğum bu alışverişten memnun kaldım mı? Evet. Siparişim 3 iş günü içerisinde temin edildi -söylenildiği gibi-. Daha sonra da kargoya verilmesinin ertesi günü ellerimdeydi , yani bugün :) Ayrıca siparişlerim dışında bir de hediye kitap gelmiş. :)

Sizlerde durum nasıl bilemiyorum ama, benim bulunduğum çevrede Sürat Kargo gerçekten çok hızlı. Kitap Sihirbazı'nı tercih etmemin sebeplerinden biri de bu :D 

Bu arada bu siparişimi biraz Güz Okuma Şenliği için yaptım. Zaten bunlar almak istediğim kitaplardı. Ama kategorilerde yer bulunca da hemen sipariş verdim.

Uzatmadan kitaplara geçelim, neler aldığımı görmek için sizi yazının devamına davet ediyorum :D

Kitap Alışverişi #10

9/07/2014, BY Buse Güler - 16 yorum:
Yazmayı unuttuğum bir alışveriş yazısından herkese merhaba :D
Kargo geldiği gün taslak olarak kaydetmiştim zamanım yoktu, çıkmıştım. Bugün aklıma geldi.
Okuoku alışverişim geldi :)
Sözde ben, kitap fuarına kadar alışveriş yapmayacaktım *2015Nisan* İnsanın inanası gelmiyor.
Ama güzel güzel kitaplar çıkarıyorlar almam gerekiyor :P
Bakalım neler almışım;

Can Dostumun Yolculuğu - W.Bruce Cameron | Yorum

9/02/2014, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

 
Herkese merhaba :)
Çok tatlı, çok cici, içinizi ısıtacak ve bazen gözlerinizi dolduracak bazen de gülmenize sebep olacak bu güzel kitabın yorumu ile karşınızdayım :)
 

Yorum | Cennet - Jamie McGuire

8/13/2014, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:
 
Herkese merhaba.
Providence serisinin son kitabı olan Cennet'in yorumuna geçmeden önce,
 ilk iki kitabın yorumlarını okumak isterseniz,
 Araf yorumuna buradan ,
Cehennem yorumuna da şuradan bakabilirsiniz :)
 
Gerçi Cennet'in kapağından belli ama, eğer Cehennem'i okumadıysanız,
yorumum spoiler içerebilir.
 

Yorum | Cehennem - Jamie McGuire

8/09/2014, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:


Merhabalar.
Şubatta okumuştum Araf'ı, serinin ilk kitabını. Tam anlamıyla bayılmıştım ama iki ve üçüncü kitaplarını okumak için neden bu kadar geciktim ? Bilmiyorum.
Aslında şuan hatırladım, sevgili adaşcığım ile birlikte okuyacaktık, ben ondan bekletiyordum :D Kendisine buradan sevgiler, sayesinde ilk kitaptaki bazı karakterleri bile unuttum,  o kadar bekletti :D Kendisi hala Araf'ı okuyacak -.-
 
Araf yorumu için buraya , alıntılar için de şuraya bakabilirsiniz :)
 

Kitap Alışverişi #5

5/07/2014, BY Buse Güler - 5 yorum:
  
Herkese Merhaba !
Ben bu postu yazmayı unutmuşum desem ? :D
Ama benim geçerli bir mazeretim var. Ev taşıyoruz biz. Hemde 1 hafta içinde iki ev taşıdık, önce anneannem sonra biz. Eh yorgunluğumu bir tahmin edin ? :D Bu alışveriş o sıralarda gerçekleşince bende doğal olarak unutmuşum. Geç olsun da güç olmasın değil mi ?

Kitap Alışverişi #3 | 19. İzmir Kitap Fuarı #1

4/23/2014, BY Buse Güler - 4 yorum:
 
Herkese Merhaba !
Fuarın ilk günü - Cumartei günü- fuara gittiğim düşünülürse, sanırım bu post için geç kalmış olabilirim :D  Hatta bunu yazana kadar ikinci kez gittim bile. -_- Neyse, onun da yazısı yakında eklenecek :) Bakalım ilk gün neler almışım?

Kitap Kardeşleri ile Blog Turları : 5. Gün | Beynimdeki Yangın - Neden okumalıyım ?

3/30/2014, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:
  
İlk blog turumuzun son gününden herkese merhaba :)
Öncelikle son günde şunu belirtmem lazım, ilk blog turumuzda her açıdan bu kadar kaliteli bir kitaba tur yaptığımız için şahsen ben çok mutluyum. Eminim ki diğer arkadaşlarımda öyle.
Ve mükemmel bir ekibimiz var :) Onları burdan sımsıkı kucaklıyorum. Her biri ayrı ayrı çok değerliler :)


Kitap alırken, seçerken aklımızda hep aynı soru vardır değil mi? Neden okumalıyım ? Tamam ama , neden okuyayım ben bunu ? İşte ben bu soruyu Beynimdeki Yangın için cevaplandıracağım. :)