KGOS 25. Tur || Yorum: Entrikacılar - Christine Féret-Fleury

3/14/2016, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Versailles karmakarışık! Versailles aklını kaçırmış!
Saray'a yeni gelen, "Kızıl" adıyla tanınan ve hakkında hiçbir şey bilinmeyen bir kızıl saçlı, tozu dumana kattı. Ünlü terzi Claude de Chinelle'in koruması altına giren bu güzeller güzeli kız, terzinin en sevdiği modeli ve esin perisi oldu. Kızıl herkesi kışkırttı! Kıskançlıktan çatlayanların, rekabet etmek için tutuşanların gözleri üzerinde. Ne ondan nefret eden Saraylı güzel Élise de la Valle ne de ona âşık olan karizmatik şövalye Philippe de Saint-Agrève, Kızıl'ın özenle sakladığı sırrını öğrenmeyi başarabildi.
Versailles Sarayı'nda dönen dolaplara tanık olmaya hazır mısınız? Gizli odalarda yaşanan dudak uçuklatıcı olaylar sizleri bekliyor. Güneş Kral'ın sarayının heyecan verici, haylaz ve kesinlikle ateşli entrikaları, daha önce okuduklarınızın hiçbirine benzemiyor!
Herkese merhaba :)
Blog tur konuğumuz Entrikacılar'ın yorumuyla sizlerleyim. Yorumuma geçmeden önce, eğer henüz facebook sayfamızda devam eden çekilişe katılmak isterseniz buradan katılabilirsiniz.

Arka kapağını üstte okudunuz zaten. Kısa bir kitap olduğu için çok  fazla konusuna değinmek istemiyorum, heyecanı kaçmasın.
Rönesans döneminde, Versailles sarayında geçen entrika dolu bir kitap. Saraya yeni bir kız geliyor. "Kızıl" olarak bahsedilen bu kız birden herkesin gözdesi olunca tahmin edeceğimiz gibi entrikalar, dedikodular başlıyor. Bir de Kızıl'ın bir sırrı var, onu çözmeye çalışıyorlar.

Kitap bana göre çok kısaydı, aklımdaki bazı sorulara cevap almak istedim kitap bitmeden ama sanırım ikinci kitaba artık :)  Kapağı, tasarımı ve bölüm aralarında verilen günlük yazılarını çok beğendim. 
Farklı kişiler tarafından anlatılıyordu ve bana göre çeviride sıkıntı yoktu. Fransızca'dan çevrildiği için bazen isimlerde zorlandım sadece :) Zaten bir iki saat içerisinde bitirebileceğiniz bir kitap. Umarım ikincisi için Dex bizi çok bekletmez.

Yorum: Tesadüf - Jamie McGuire

11/12/2015, BY Buse Güler - 5 yorum:


#1 New York Times Çoksatan yazarı Jamie McGuire'dan bağımlılık yaratıcı yepyeni bir hikâye...
Erin Easter, Blackwell Lisesi'ndeki üç Erin'den biriydi; bu üç kız sadece isimlerini değil doğum tarihlerini de paylaşıyorlardı. İlgisiz, tek bir ebeveyn tarafından büyütülen Erin Easter, Weston Gates'e uzaktan uzağa hayranlık duyuyordu. Erin A. ve Erin M. kasabanın iki sevilen kızıydı: Kasabanın en zengin iki ailesinin kızları, en yakın arkadaşlar, ponpon kızlar ve Erin Easter'ın olamadığı diğer her şeylerdi; ve Erin Easter'ın bunu unutmasına da asla izin vermiyorlardı.
Weston Gates sevilen bir sporcuydu ve iki başarılı avukatın oğluydu. Soyadının gerektirdiği hayatı yaşamak için kendi arzularından vazgeçmiş, günlerini soyadının baskısı altında geçiriyor ve gizliden gizliye Erin Easter'a ilgi gösteriyordu; onun daha farklı bir hayat yaşaması gerektiğine inanıyordu. Ve sekizinci sınıftan beri Erin A. ile çıkıyordu. Bir tesadüf eseri akşamları Erin Easter ile takılmaya başladıktan sonra kendi gelecek hayallerine ve duygularına sahip çıkma cesaretini göstermeye başlamasıyla işler kendisi ve Erin Easter için değişmeye başlamıştı.
Fakat şoke edici bir trajedi küçük kasabayı sarstığında Erin Easter'ın hayatı mümkün olan en iyi şekilde altüst oldu. Peki, ya hayallerine kavuşmak sandığı kadar basit değilse, ya bildiği hayat çok daha karmaşık hale gelirse?


Herkese merhaba. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yeni bir kitap yorumuyla sizlerleyim. Epey geciken bir yorum oldu bu. Şimdi bile ne yazacağım nasıl anlatacağım bilmiyorum. Kitabı hiç sevmedim. Sevemedim. Tesadüf'ü Jamie'nin yazdığına inanasım gelmiyor.Aslında girmeyecektim yorumunu ama, aksatmak istemedim. 

İlk önce biraz konusundan bahsetmek istiyorum. Erin Easter, esas kızımız oluyor. Okuduğu lisede üç Erin daha var. İsimleri aynı olduğu gibi doğum tarihleri de aynı. Kısaca diğer Erin'lere Erin A. ve Erin M. diyoruz. Önceden, küçükken yani üçü birlikte oynayıp anlaşsalar da daha sonradan işler değişmiş ve Erin diğerleri tarafından dışlanmış. Okulda da şuan bu aynı şekilde devam ediyor. Erin bunları ne kadar görmezden gelmeye çalışsa da onlar kendilerini baya fark ettiriyorlar. Kızımızın babası yok ve annesi epey sorumsuz madde bağımlısı, artık ne kadar anne denilirse öyle bir anne. Hatta durum o kadar kötü ki bi kaç kez sosyal hizmetlerden gelip Erin'i almak istemişler ama olmamış işte. Umursamaz birisi. Erin'in yakını diyebileceğim çalıştığı dondurmacıda ki iş arkadaşı var sadece. 

Bir de Weston var. Weston Gates okulun popüler çocuklarından. En popüleri belki de. Ailesinin doğruları için yaşıyor aslında. Kendisi bu durumdan pek memnun olmasa da şimdiye kadar hep böyle olmuş. Ailesi istemiş, o ona göre yaşamış. Kendi içinde Erin Easter'a bir ilgisi olsa ve bunu gizliden gizliye gösterse de ailelerin onayıyla Erin A. ile çıkıyor. Kitabın başlarında deyim yerindeyse Weston silkeleniyor ve duygularını belli etmeye başlıyor. İşte konusu böyle, bu şekilde devam ediyor.

Açıkçası ben o başlarda Erin'e sinir oldum. Ezik bir tip olarak görülüyor çevresinde. Sonra Weston gelip ilgi gösterince bir havalara giriyor, anlamamazlığa vuruyor ki anlatamam. Kitabı sevmedim Beğenmedim. Zaten kısa bir kitap 150 sayfadan daha az. Aldım elime bir iki saatte bitti. İyi ki de bitmiş çünkü daha fazla olsa dayanamazdım. Hele diğer Erin'ler ile ilgili aniden bir şey oluyor, okuyunca gözlerim pörtledi :D Hadi canım dedim. Yani oldu bittiye geldi resmen. Esas kızımız Erin'in durumunu da biraz okuduktan sonra tahmin etmiştim. Benim için şaşırtıcı olmadı yani. Bu kitabı Jamie'nin yazdığına inanasım gelmedi. Tek sevdiğim kısmı güzel kapağı ve şirin ayracıydı. Yabancı'nın ayraçlarına bayılıyorum zaten. Puanı da onlara veriyorum :D 

Puanım:

Kedim ve Ben - Nils Uddenberg || Yorum

10/28/2015, BY Buse Güler - 2 yorum:

August Ödüllü Nils Uddenberg'den içinizi ısıtacak bir Bestseller.
-İnsanlar ve kediler arasındaki ilişki nedir?-Onlar da bizimkilere benzer duygular hissediyor mu?-Ve en önemlisi; ona bağlanmamız, onun için ne ifade ediyor?
Bir evcil hayvan beslemeyi aklının köşesinden bile geçirmeyen yazar Nils Uddenberg, soğuk bir kış günü penceresinin dışında oturan, kocaman sarı gözleriyle kendisini izleyen bir kedi bulur. Nils'in hayatı işte o andan itibaren değişmeye başlar.
Nils zaman içinde evin içerisine kadar girip yerleşen bu sevimli tekirin hayata bakışını nasıl değiştirdiğini, bu kediciğe karşı hissettiklerinin kendisini nasıl şaşırttığını ve bu tüylü hanımefendiye ne çabuk bağlandığını son derece keyifli bir dille anlatırken, bir yandan da kedinin yaşantısını daha yakından inceleyerek, hepimizin merak ettiği bazı soruların cevaplarını arıyor. Kedim ve Ben, sevimli bir tekirin, emekli bir psikiyatr profesörünün hayata bakışını nasıl değiştirdiğinin gerçek hikâyesi…

Herkese merhaba! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Yeni bir kitap yorumu ile sizlerleyim. Geldiği günden beri çok okumak istediğim ama yoğunluktan ötürü bir türlü okuyamadığım bir kitap; Kedim ve Ben. Aslında kitap ile ilgili ne düşüneceğimi bilemiyorum. Beklentilerimi karşılayan bir kitap değildi çünkü ben  çok farklı düşünceler ile başlamıştım bu kitaba.
Can Dostum kitabını okumuştum daha önce. Belki doğru bir karşılaştırma değil çünkü Can Dostum bir köpeğin bakış açısından anlatılıyordu ama dolu dolu köpek olan bir hikayeydi. Anlatmak istediğim şu, Kedim ve Ben dolu dolu kedi olan bir hikaye değildi, bana göre.
Kitap yazarın kendi hikayesi. Yani Nils Uddenberg ve kedisi hakkında. Nils yetmişli yaşlarında bir psikiyatri profesörü. Soğuk bir kış günü eşiyle birlikte seyahatten döndükten yaklaşık bir hafta sonra pencerenin önünde kocaman sarı gözleriyle onu izleyen bir kedi ile karşılaşıyor. Hemen kediye ısınıp onu o soğuktan kurtarıp evine aldığını düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Ben de yanıldım çünkü. İlk başlarda ilişkileri bakışmalardan ibaret olsa da kedi varlığını kabullendirmeye kararlı bir şekilde onlardan vazgeçmiyor ve garajlarında, bahçelerinde yatıyor. Ne zaman baksalar oradalar. Ama Nils, kesinlikle bir kedi sahiplenemem, asla evde olmaz, biz seyahat eden bir çiftiz, uygun değiliz diye düşünüyor. Zaman geçtikçe kediye yemek vermeye vs. başlıyorlar ve kedi de bazen eve giriyor. Aslında herkes onlara kediyi beslerlerse asla gitmeyeceğini alışacağını söylüyor ama içten içe yapacak bir şeyleri yok. Acaba bir sahibi var mıdır diye araştırma yapıp polise bile haber veriyorlar. Ama bir sahibi çıkmıyor kediciğin. Ha, bu arada kedinin adı Minnoş. Benim iki kedimden birini adı da Minnoş, bu yüzden ayrı bir sempati ile okudum :D Her neyse, kedinin sahibi çıkmayınca ne yapabiliriz diye düşünüyorlar ve en kötü ihtimalle barınağa gideceği söyleniyor Nils'e. Bu sırada yazar, barınağa gitmesindense veterinere götürürüm ve uyuturlar *yani, sanırım iğne ile öldürürler.* diye düşünüyor. En azından acı çekmez gibisinden. Ben bu düşüncesine çok ama çok sinir oldum. Evet barınaklar hayvanlar için, yavrular için çok iyi yerler değil ama eminim ölümünden daha iyidir. En azından sahiplenebilme ihtimali olur. Daha sonra Minnoş veterinere gidiyor ve dişi olduğu anlaşılıyor. Eh kısırlaştırmak lazım, çünkü Minnoş'un küçük kedileri olursa yazar ne yapacağını bilmiyor ve onları da uyutmaktan bahsediyor... Uyutmaktansa gideyim kısırlaştırayım bari dedi işte. Her neyse, her şey bu kısırlaştırmadan sonra başlıyor diyebilirim çünkü Minnoş'un ameliyat olduğu için evde kalması gerek, özel ilgi istiyor ve Nils ile eşi de iyice alışıyorlar kediye.Ama henüz tam olarak sahiplenmiş değiller, kedi gidiyor dışarıda geziyor, geri geliyor. Bazen gelmiyor, merak ediyorlar.

Zaten kısa bir kitap; yüz otuz üç sayfa. Ortalarına kadar durum bu şekilde devam ediyor. Ben hikaye gibi bir kitap bekledim. Daha çok bilgi amaçlı, başka hayvanlardan, ülkelerin kedi ırklarından vs bahseden bir kitaptı. Yazar tıp doktoru, psikiyatri profesörü. Belki de sebebi budur. Daha çok bilgi verici ve biraz da anılarını yazdığı bir kitap olmuştur. Ama benim gibi hikaye tarzında bir kitap bekliyorsanız beklemeyin. Benim iki kedim var, belki biliyorsunuzdur artık. Bu yüzden ayrı bir sempati ile başladım ve biraz kafa dağıtmak için ara kitabına ihtiyacım vardı. Bir gecede okudum ama, düşüncelerim bunlar :) Beklentilerinizi farklı yönlerde tutarsanız belki beğenebilirsiniz. Elimde Sokak Kedisi Bob ve Bob'un Dünyası da var :) Kedili kitaplar olarak yani :D Onları da okuyacağım ama o böyle değil sanırım, umarım onları severim. Çünkü Can Dostum muhteşemdi! Henüz okumadıysanız, kesinlikle okuyun. Kedim ve Ben ise, siz bilirsiniz. Bana hitap eden bir kitap değildi açıkçası. Benim girdiğim beklentilere girmeden okuyun eğer okuyacaksanız :)
Sevgiler.