August Ödüllü Nils Uddenberg'den içinizi ısıtacak bir Bestseller.
-İnsanlar ve kediler arasındaki ilişki nedir?-Onlar da bizimkilere benzer duygular hissediyor mu?-Ve en önemlisi; ona bağlanmamız, onun için ne ifade ediyor?
Bir evcil hayvan beslemeyi aklının köşesinden bile geçirmeyen yazar Nils Uddenberg, soğuk bir kış günü penceresinin dışında oturan, kocaman sarı gözleriyle kendisini izleyen bir kedi bulur. Nils'in hayatı işte o andan itibaren değişmeye başlar.
Nils zaman içinde evin içerisine kadar girip yerleşen bu sevimli tekirin hayata bakışını nasıl değiştirdiğini, bu kediciğe karşı hissettiklerinin kendisini nasıl şaşırttığını ve bu tüylü hanımefendiye ne çabuk bağlandığını son derece keyifli bir dille anlatırken, bir yandan da kedinin yaşantısını daha yakından inceleyerek, hepimizin merak ettiği bazı soruların cevaplarını arıyor. Kedim ve Ben, sevimli bir tekirin, emekli bir psikiyatr profesörünün hayata bakışını nasıl değiştirdiğinin gerçek hikâyesi…
Herkese
merhaba! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Yeni bir
kitap yorumu ile sizlerleyim. Geldiği günden beri çok okumak istediğim ama yoğunluktan
ötürü bir türlü okuyamadığım bir kitap; Kedim ve Ben. Aslında kitap ile ilgili
ne düşüneceğimi bilemiyorum. Beklentilerimi karşılayan bir kitap değildi çünkü
ben çok farklı düşünceler ile başlamıştım
bu kitaba.
Can Dostum
kitabını okumuştum daha önce. Belki doğru bir karşılaştırma değil çünkü Can
Dostum bir köpeğin bakış açısından anlatılıyordu ama dolu dolu köpek olan bir
hikayeydi. Anlatmak istediğim şu, Kedim ve Ben dolu dolu kedi olan bir hikaye
değildi, bana göre.
Kitap yazarın
kendi hikayesi. Yani Nils Uddenberg ve kedisi hakkında. Nils yetmişli yaşlarında
bir psikiyatri profesörü. Soğuk bir kış günü eşiyle birlikte seyahatten
döndükten yaklaşık bir hafta sonra pencerenin önünde kocaman sarı gözleriyle
onu izleyen bir kedi ile karşılaşıyor. Hemen kediye ısınıp onu o soğuktan
kurtarıp evine aldığını düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Ben de yanıldım çünkü. İlk
başlarda ilişkileri bakışmalardan ibaret olsa da kedi varlığını kabullendirmeye
kararlı bir şekilde onlardan vazgeçmiyor ve garajlarında, bahçelerinde yatıyor.
Ne zaman baksalar oradalar. Ama Nils, kesinlikle bir kedi sahiplenemem, asla evde
olmaz, biz seyahat eden bir çiftiz, uygun değiliz diye düşünüyor. Zaman
geçtikçe kediye yemek vermeye vs. başlıyorlar ve kedi de bazen eve giriyor. Aslında
herkes onlara kediyi beslerlerse asla gitmeyeceğini alışacağını söylüyor ama
içten içe yapacak bir şeyleri yok. Acaba bir sahibi var mıdır diye araştırma
yapıp polise bile haber veriyorlar. Ama bir sahibi çıkmıyor kediciğin. Ha, bu
arada kedinin adı Minnoş. Benim iki kedimden birini adı da Minnoş, bu yüzden
ayrı bir sempati ile okudum :D Her neyse, kedinin sahibi çıkmayınca ne
yapabiliriz diye düşünüyorlar ve en kötü ihtimalle barınağa gideceği söyleniyor
Nils'e. Bu sırada yazar, barınağa gitmesindense veterinere götürürüm ve
uyuturlar *yani, sanırım iğne ile öldürürler.* diye düşünüyor. En azından acı
çekmez gibisinden. Ben bu düşüncesine çok ama çok sinir oldum. Evet barınaklar
hayvanlar için, yavrular için çok iyi yerler değil ama eminim ölümünden daha
iyidir. En azından sahiplenebilme ihtimali olur. Daha sonra Minnoş veterinere
gidiyor ve dişi olduğu anlaşılıyor. Eh kısırlaştırmak lazım, çünkü Minnoş'un
küçük kedileri olursa yazar ne yapacağını bilmiyor ve onları da uyutmaktan
bahsediyor... Uyutmaktansa gideyim kısırlaştırayım bari dedi işte. Her neyse,
her şey bu kısırlaştırmadan sonra başlıyor diyebilirim çünkü Minnoş'un ameliyat
olduğu için evde kalması gerek, özel ilgi istiyor ve Nils ile eşi de iyice alışıyorlar
kediye.Ama henüz tam olarak sahiplenmiş değiller, kedi gidiyor dışarıda
geziyor, geri geliyor. Bazen gelmiyor, merak ediyorlar.
Zaten kısa
bir kitap; yüz otuz üç sayfa. Ortalarına kadar durum bu şekilde devam ediyor.
Ben hikaye gibi bir kitap bekledim. Daha çok bilgi amaçlı, başka hayvanlardan,
ülkelerin kedi ırklarından vs bahseden bir kitaptı. Yazar tıp doktoru,
psikiyatri profesörü. Belki de sebebi budur. Daha çok bilgi verici ve biraz da
anılarını yazdığı bir kitap olmuştur. Ama benim gibi hikaye tarzında bir kitap
bekliyorsanız beklemeyin. Benim iki kedim var, belki biliyorsunuzdur artık. Bu
yüzden ayrı bir sempati ile başladım ve biraz kafa dağıtmak için ara kitabına
ihtiyacım vardı. Bir gecede okudum ama, düşüncelerim bunlar :) Beklentilerinizi
farklı yönlerde tutarsanız belki beğenebilirsiniz. Elimde Sokak Kedisi Bob ve
Bob'un Dünyası da var :) Kedili kitaplar olarak yani :D Onları da okuyacağım
ama o böyle değil sanırım, umarım onları severim. Çünkü Can Dostum muhteşemdi!
Henüz okumadıysanız, kesinlikle okuyun. Kedim ve Ben ise, siz bilirsiniz. Bana
hitap eden bir kitap değildi açıkçası. Benim girdiğim beklentilere girmeden
okuyun eğer okuyacaksanız :)
Sevgiler.
Benim de okumam lazım listeme ekledim.Benimkiler uyanıkken pek kitap okutmuyorlar uyumalarını bekliyorum :)
YanıtlaSilBenimkiler de öyle, ama dediğim gibi beklentilere girme bence, öyle sıcak kedili bir hikaye değil :D
Sil