Yorum: Senli - Merve Akıncı

11/26/2015, BY Buse Güler - 4 yorum:

Bu defter, beraber yaşadığımız her şeyin anısına övgüyle yazılmış, hatırlanmaya değer her şeyi içeriyor. Hayır, bu bir günlük değil, bu senli bir anılar geçidi olacak. Senin ve Benim... Karan ve Bahar'ın... Sevgin içimde büyüyen bir çığı anımsatsa da, o çığın üstüme devrilip sonumu getireceğini adım gibi bilsem de yine de yanında olduğum için, varlığını hissedebildiğim için hep binlerce kez şükrettim. Seni sevmek daha değerliydi, kendimden daha çok…

Herkese merhaba. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir :)

Yeni bir kitap yorumu ile sizlerleyim. Bu sıralar pek fazla kitap okuyamıyorum. Reading slump denilen okuyamama dönemine çakıldım kaldım çünkü. Tam düzeliyor gibi oluyorum ve yanlış kitap seçimleri yüzünden tekrar okuyamama dönemleri başlıyor. Sizin de oluyor mu böyle? Umarım bir an önce geçer. 

Evet, gelelim kitap yorumuma. Merve Akıncı'nın okuduğum ilk kitabı Senli beni çok derinden etkiledi açıkçası. Bilirsiniz, genelde kitabın konusundan bahsederim ama bu sefer pek bahsetmeyeceğim. Zaten kısa, günlük tadında bir kitap. Okuyun ve kendiniz görün. Tek söyleyebileceğim; Bahar ve Karan'ı okuyoruz. Bahar'ın Karan'a yazdığı günlük tarzı yazılardan, onu anlatışını, yaşadıklarını görüyoruz. Bahar'ın nasıl ilkbahar tadında olduğunu, Karan'a ilkbaharı getirmeye çalıştığını ama  Karan'ın nasıl sonbahar, hatta kış olduğunu anlatıyor bize kitap. Tahmin ettiğiniz gibi Bahar ve Karan sevgili. Fakat birbirlerine çok zıtlar. Karan bir türlü o depresif havasından çıkamıyor, aklında Bahar dışında da başka şeyler var çünkü.

Dediğim gibi Merve Akıncı'nın kalemi ile bu kitap sayesinde tanıştım ve çok güçlü bir kaleme sahip olduğunu düşünüyorum. Kurduğu cümleler, Karan'ı anlatım tarzı gerçekten çok güçlü ve etkileyiciydi. Kitapta alıntı olarak işaretlenecek o kadar yer vardı ki, ama ben okurken kendimi kaptırmış gidiyordum tabii. Hoşuma giden yerleri işaretlemek kitap bittikten sonra geldi aklıma. Gerçi, işaretlesem de tüm kitabı mı işaretleyecektim ki? :)


Kapağı ayrı güzel ve anlamlı geldi bana göre. Ayracı deseniz, çok uyumlu olmuş içeriğiyle de öyle. Ama okurken fark ettim ki ben dram insanı değilim. Zaten öyle filmler izleyemezdim, biliyorum ama okuyamazmışımda. Kitaba başladıktan sonra on altı sayfa okumuştum ve instagram hesabımda da resim paylaştım, henüz on altı sayfa okudum ama sonunda çok ağlayacakmışım gibi geliyor dedim. Kısmen yanılmışım, çok ağlamadım ama okurken boğazıma takılan o yumrudan bir türlü kurtulamadım. Yutkunsam da geçmedi. Dedim ya, içine aldı beni kitap, çok etkiledi. Dram okuyamazmışım ben, onu anladım. Ruh halim bir anda değişiyor. Bu hoşuma giden bir durum değil, dram okumak yani. Fakat dram sevmiyorum diye burada kitabı kötüleyip yerden yere vuramam. Bu türü sevmesem bile kendi türünde ne kadar güzel ve dokunaklı bir kitap olduğunun farkındayım çünkü. Hatta bu tarzda okumayı çok seven bir arkadaşımla başladık kitaba, o aşık oldu :D Hâlâ etkisinde ve başka kitaba başlamıyor, sindirmesi gerek sanırım :D 

Gelelim kitabın beni nasıl ters köşe yaptığına :D Tabii ki spoiler vermeyeceğim. Fakat başladığımız zaman, ben içten içe sonunu anladım ve hissettim. Hem düşündüğüm gibi oldu, hem de olmadı. Hayatta tahmin edemezdim. Fena halde ters köşe oldum yani :) Dram seviyorsanız bence çok seveceksiniz, tavsiye ederim. 

Puanım:

Sen - Selvi Atıcı || Alıntılar

8/03/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba. 
Haziran ayında okuyup bayıldığım Sen kitabının alıntılarını şu an Ağustos ayında paylaşmaya geldim :D 

Öyle dik dik bakmayın, unutmuşum *-* Hazırdı görseller yapmıştım, ama kalmış bilgisayarda. Neyse, geç olsun güç olmasın di mi? 

Uzuuuuun destansı yorumumu okumak isterseniz tık tık



















Süper Dadı - Betül Güçlü | Yorum

7/12/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Âşıksanız; Dağları delebilirsiniz, "Ferhat" derler, Çölleri aşabilirsiniz, "Mecnun" derler, Canınıza kıyabilirsiniz, "Romeo" derler, Ya iki küçük sevimli canavarın tüm sorumluluğunu alıp, kalplerini çalar ve oradan sevdiğiniz kadına ulaşmayı başarırsanız?
İşte o zaman, "Süper Dadı" derler. Efran'ın verdiği zorlu, eğlenceli, acılı ve sevimli mücadeleyi okurken aşk uğruna girilebilecek en güzel sınavlardan birine şahit olacaksınız. Beril, Baler, Sare ve Efran'ın "aile"si sizi de aralarına alacak kadar sevgi dolu; gerçek bir aile olmak için kan bağından daha fazla ihtiyacımız olan tek şey de bu.

Herkese merhaba, yeni bir kitap yorumu ile sizlerleyim (:

Biliyorum bu sıralar bloğumda tur ve okuma etkinlikleri hariç kitap yorumu göremiyorsunuz. Çünkü ben okuma etkinlikleri ve blog turumuz hariç kitap neredeyse hiç okumuyorum. O yüzden turlara ve etkinliklere bir süre ara vereceğim, tabii elimdeki tur kitapları da bittikten sonra (: Yani bu sıralar beni en azından yaz bitene kadar umarım bol bol son zamanlarda alıp okumaya fırsat bulamadığım kitapların yorumları ile göreceksiniz. Bu küçük duyurumu da yaptıktan sonra yorumuma geçeyim en iyisi :D

“Bu kadın gözünde daha ne kadar mükemmelleşebilirdi? Efran bugünden sonra burada kalabilmek için tüm varlığını ortaya koyacağından emindi. Hiç bir şey sorun değildi. Önce çocukların kalbini kazanacak, sonra da annelerine onu ne kadar sevdiğini bir şekilde gösterecekti.”

Süper Dadı, kargoyla geldiği zaman aslında ben başka bir kitaba başlamıştım. Fakat içini biraz karıştırdıktan sonra dayanamadım ve elimdeki kitabı bırakıp buna başladım. Aslında kısa bir kitap. İki yüz elli beş sayfa. Elinize aldığınızda bir günde bitirebilirsiniz çünkü kitap gerçekten çok akıcı.
Konusundan biraz bahsetmem gerekirse; Efran yakışıklı bir CEO. Bir yakınlarının nişanına gittiği zaman Beril’i görür ve neredeyse ilk görüşte aşık olur. Bütün gece onun yanına gitmeyi planlasa da sürekli Beril’in yanına gelen adamları ve Beril’in onları nasıl tek tek reddedip kendisine bir duvar ördüğünü uzaktan izler. Ona bu şekilde yakınlaşamayacağını anlar. Beril daha önce bir evlilik yapmıştır ve biri kız biri erkek ikiz çocukları vardır. Sare ve Barel. Bizim afacan çocuklara açıkçası dadı dayanmaz ve Efran Beril’in çocuklarına bir dadı aradığını duyunca holdingi, işleri bırakır ve dadılık için Beril ile görüşmeye gider. Beril ilk önce bu işe pek ihtimal vermez. Sonuçta erkek bir dadı nasıl olur ki? Ama kitabı okurken öyle güzel olduğunu anlıyorsunuz ki, tam bir süper dadı oluyor Efran.

Kitabımızın konusu böyle. Efran, Beril’e aşık ve ona yakınlaşmak için evinde dadı olarak işe başlıyor. Çocuklar gerçekten çok şekerlerdi, okurken beni sürekli gülümsettiler. Sare zaten dadısını görür görmez ona büyük bir ilgiyle yaklaşmıştı ama Barel için aynı şey geçerli değildi tabi. Efran yılmadı ve ona da kendisini sevdirdi. Efran’ın çocuklar ile olan mücadelesini okurken çok keyif aldım. Beril ile olan adım adım yakınlaşmaları ise okumaya değerdi.

“ “Peki, Beril’le nasıl gidiyor?” diye sordu Nil hevesle(…) “Beril… Öyle farklı ki onu dışarıdan izlerken sadece… Ne bileyim o çok güzeldi işte! Duruşu, tavırları büyüleyici. Bir haftadır tattığım hisler çok daha başka. Bana gülümsediğinde ölüyorum, evdeyken bildiğim o ulaşılmaz güçlü kadın kayboluyor. Yerine sevgi dolu bir anne geliyor. Çocuklarla oynarken onları izliyorum bazen… Nil, öyle güzeller ki onlara baktıkça kalbim kocaman oluyor.” “

Kitabın ana karakterlerinin yanı sıra yan karakteri de çok sevdim ben. Efran’ın erkek ve kız kardeşleri, Akın ve Nil. Beril’in kuzeni Selin ve birlikte yaşadığı yardımcıları *daha doğrusu artık ailen biri gibiler* Hacer Teyze. Hepsi çok güzeldi bence.

Kitabı genel olarak beğendim. Konusu, karakterleri, kapağı ve ciltli olması çok hoşuma gitti. Kitapta sadece hoşuma gitmeyen benim için olumsuz olan bir kısım var onu da sizlere açıklayayım.Hoşuma gitmeyen şey kitabın son elli sayfası. Kitap gerçekten çok güzel ilerledi ve sonu sanki oldu bittiye geldi. Ben biraz daha okumak isterdim, gerçi kitabın devamı var mı bir bilgim yok, belki ikinci kitabı vardı. Zaten aradan dokuz sene falan geçmiş oluyordu sanırım. Beni olumsuz etkileyen yanı buydu yani (:

“Akşamüzeri Efran çocukları parka götürmek için evden çıkardı. Anneleri olmadığı için ikisi de çok nazlıydı bugün. Dudaklarını sarkıtarak mahzun mahzun baktıklarında, evdekiler kıyamayıp her dediklerini yapıyorlardı. Asıl sorun; çocukların bunun farkında olmasıydı.”

Yazarın ilk kitabı ve yazım hayatında kendisine başarılar dilerim bence Süper Dadı güzel bir başlangıç olmuş. Eğlenceli vakit geçirebileceğiniz, bir iki gün içerisinde bitebilecek bir kitap okumak isterseniz aradığınız kitap Süper Dadı. 

 Puanım:

Sen - Selvi Atıcı | Yorum

6/14/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba.

Çok güzel bir kitabın yorumu ile karşınızdayım. Selvi Atıcı – Sen kitabı dün gece bitti ve ben çok geçmeden yorumunu yayınlamak istedim. Açıkçası alıntılarını da ayrı bir yazıda yayınlayacağım ama ne zaman olur bilmiyorum. Çünkü yirmiden fazla alıntı çıkarmışım :D Daha çıkardı da bir süre sonra kendime artık “Dur Buse!” dedim. Alıntılar ne zaman gelecek belli değil ama en kısa sürede yayınlamaya çalışacağım. Fakat yorumumun sonuna bir iki alıntı ekleyeceğim, tadımlık olsunlar. Bu sıralar başımı kaşıyacak vaktim olmadığı için Sen’i bitirmem de biraz uzun sürdü. İnanır mısınız, son elli sayfayı üç günde falan okuyamadım.

Aslında nasıl bir yorum yazacağımı hiç bilmiyorum. Çünkü kitabın hepsini şuan size anlatmak istiyorum :D Eğer okumuş arkadaşlar varsa, yazabilirsiniz bol bol sohbetini ederiz  *-*


Öncelikle bu yazarın okuduğum ilk kitabı. Kimliksiz’ i arkadaşımdan almış ama uzun süre kitaplığımda bekletip geriye vermiştim. Çünkü yazı puntosu gerçekten çok küçüktü! Bu bir neden değil ama o sıralar pek bir şey okuyasım olmadığı için ona da başlamadım. Daha sonra bir kitapçıda Kimliksiz’ i gördüm, on liraydı. Küçük de olsa alacağım artık, derken bir baktım puntosu büyümüş :D Nasıl sevindim anlatamam. Sen’i okumak için önce Kimliksiz’ i okumak istiyordum. Aslında bir bağlantısı yok kitapların ama sırayı bozmayayım dedim fakat dayanamadım. Çünkü Kimliksiz’ i bir ablama vermiştim ve Sen geldiği zaman sabredemedim, başladım. Sevgili yazarıma da sordum, ilk önce Sen’ i okuyabileceğimi, sorun olmadığını söyledi.

Biraz sizlere konusundan bahsetmem gerekirse;
Süheyla, ben ona Demir gibi Sü diyeceğim, kardeşini banyolarında bileklerini kesmiş olarak intihar ettiğini gördüğü an adeta dünyası başına yıkılır. Aklında, kardeşinin intikamını almaktan başka bir şey yoktur. Çünkü kardeşi intihar edecek, yaşamına son verecek birisi değildir. Sü, artık ne yapacağını bilemediği için kardeşinin bıraktığı notu okudukça bir şeylerin yanlış olduğunu düşünür. Evet, kardeşi ona şifreli bir not bırakmıştır aslında ve Sü bir nevi bu şifreyi çözer. Kardeşinin bilgisayarındaki bilgilerden yola çıkarak İstanbul’a gitmeye karar verir. Kardeşinin ölümü ile bağlantılı olan kişilerden hesap sormaya, onlardan intikam almaya. İstanbul’ da annesinin eski aşkı Timuçin Bey’in yanında kalacaktır. Bu arada, elindeki ipuçlarından biri de girebilmek için gümüş karta sahip olmaları gereken bir mekân. Kızımız aslında o kartı arıyor diyebiliriz.
Timuçin Bey’in bir moda evi var ve Sü’nün annesi bir terzi olduğu için, kızımız bu işlere pek yabancı değil. Bir gün Timuçin Bey aniden rahatsızlanınca gelen müşteriler ile kendisi ilgilenmek zorunda kalır. Gelen müşterilerden biri kim dersiniz? Demir Mızrak.

Demir, son derece yakışıklı, karizmatik ve bir o kadar da sivri dilli birisi. Önemli bir konuşma yapacağı için kendisine kıyafet diktirecek. *O kıyafetin sonra ne halde olduğunu okuyunca epey gülmüştüm :D * Timuçin Bey rahatsızlandığı için onun asistanı Sü ile muhatap olmak zorunda kalıyor tabii :D Her neyse bizimkiler baya olaylı bir şekilde tanıştıktan sonra Demir cüzdanını yere düşürüyor ve Sü diğer kartların arasında aradığı gümüş kartı görüyor. Demir, telefon görüşmesi için dışarı çıktığı zaman kızımız dayanamıyor tabii ve cüzdanını karıştırmaya başlıyor. Demir ise onu o şekilde yakalıyor ve fotoğraflarını çekiyor, cüzdanını karıştırırken. Sonra Sü’ ye bir nevi şantaj yapıyor, bir gece yemek yemelerini söylüyor.



İşte tanışmaları bu şekilde oluyor. Olaylar ve daha bir sürü olaylar böyle devam ediyor. 
Süheyla öyle kitaplarda okuduğumuz sümsük, mızmız, salak kızlardan değil. Tuttuğunu koparan bir dövüş eğitmeni. Bu işin eğitimini almış ve bir salonu var zaten. Hele o sivri dili yok mu, okurken o kadar çok eğlendim ki.

Demir, Sü ne kadar sivri dilliyse o da öyle. Ucu açık ve anlamları başka yerlere kayacak cümleleri kurmaktan, ima etmek hiç çekinmiyor. Çiftimizi düşünsenize! O kadar iyiler ki, okumaya doyamıyorsunuz.

Kitapta sevdiğim noktalardan biri de, Sü’ nün hiçbir zaman davasından vazgeçmemesi oldu. Açıkçası ben, kardeşini kaybetmiş biri olarak, onu çok iyi anladım ve eğer Demir’e olan aşkı yüzünden intikam almayı falan unutup mutlu mesut yaşasaydı ona çok kızardım. En çok takdir ettiğim kısımlardan biri buydu. Çünkü genelde hep öyle olur. Kız, erkeği görünce bir anda tüm sorunlar ortadan kalkar ve geri dönülemez bir şekilde aşık olmuştur. Yok öyle bir şey, Sü öyle değil. Ayrıca birbirlerini gördükleri ve hoşlanmaya başladıkları ilk andan itibaren de yatağa atlamamalarını takdir ettim. Kitabın sonuna kadar aksiyon bitmiyor, sürekli ipuçları toplanıyor ve adeta bulmaca tamamlanıyor. Sonucu gördüğünüz zaman şaşıracağınıza eminim çünkü ben öyle bir şey beklemiyordum.

Renkli Kalemler Blog Turu'ndan alıntıdır :)
Demir, ah Demir. Ne desem ki onun için. O kadar… o kadar şey ki. Yani şimdi hangi sözcük ile anlatsam :D Eğlenceli, muzip ve bir o kadar da romantik, düşünceli, korumacı. Okurken göreceksiniz, o da hiç iyi şeyler yaşamamış. Aslında söylesem spoiler olur mu? Hayır olmaz.  Söylüyorum, sevgilisinin, evlenmek istediği kadının bir nevi ölmesine sebep olmuş. Yani aslında olmamış ama o öyle hissediyor. Hem de hamileymiş. Ama kızın salaklığı o yani. Ben o konuda Sü ile aynı fikirdeyim. Kız bencilin tekiymiş. Ölürken de Demir’den bir söz istemiş, işte sadece benim kalacaksın diye. Demir de ölümünden kendini sorumlu tutuyor ve yeminini bozmuyor, Süheyla’ya deli gibi aşık olsa bile. Demir, kıyamam bu yeminini çiğnememek için neler çekiyor bir bilseniz, işte bilmek için okuyun bu kitabı :D 

Ben diğer karakterleri de sevdim. Demir’ in abisi Çelik ve Timuçin Bey. Gerçekten güzeldi. Bir sonraki kitap sanırım Çelik’in hikâyesi olacakmış ve ben onu heyecanla bekliyorum!
Sanırım blog tarihimin en uzun yorumunu yazdım ama bu kitap hak ediyor :D Bir de bu sıralar ben hep tur veya etkinlik kitaplarını okudum, onları da çok sevmiş olsam bile SEN bana ilaç gibi geldi adeta sanki nefes aldım.

Kitabın eksi yönlerine gelirsem eğer, ben sadece kapağı beğenmedim. Yani o kapaktakiler benim kafamdaki Sü ve Demir değiller. Ama kitabın iç kısmındaki matruşkalar, kitabın ayracının bir muşta olması, bunlar çok ince şeyler ve çok güzeller. Yazarın dili son derece akıcıydı. Redaksiyon kısmında ise birkaç yerinde sıkıntı vardı, o da nazar boncuğu olsun diyelim.

Selvi Atıcı kalemi ile böyle güzel bir kitapla tanışmış olmaktan son derece mutluyum arkadaşlar. Selvi abla ile daha önce bir konuşmuşluğum olmasa bile o kadar samimi ve yakın davrandı ki, son dönemdeki bazı burnu havada yazarlar ile alakası olmadığının garantisini verebilirim. Her mesajıma cevap verdi ve Sen için çektiğim her fotoğrafıma yorum yaptı, çok ilgili sağolsun ^-^
En kısa zamanda Kimliksiz’ i okuyacağım diyor ve eğer hâlâ yorumumu okumaya devam ediyorsanız, bu uzun yorumu okuduğunuz için size çok teşekkür ediyorum. Eğer henüz almadıysanız, alın ve okuyun arkadaşlar, kesinlikle tavsiyemdir. Mızmız, sümsük kızlardan bıktıysanız Sü ve Demir size ilaç gibi gelecektir.  

Sevgiler.

Puanım:




“Bir gün, dünyanın senin etrafında dönmediğini fark edeceksin! Ve sırf fark ettiğin o an sana gülebilmek için hemen dibinde olacağım!”
Demir, güldü. Bu Süheyla’ca ‘ Ömür boyu dizinin dibinden ayrılmayacağım, canım aşkım!’ demekti.

***

“Sen-“
“Ben, sana tapan adamım. Ben, özleminden aklını kaçıracak olan adamım! Ben, seni görebilmek için televizyon kanallarında rezil olmayı göze alan adamım! Kahretsin, Sü! Ben, hayatını seninle geçirmek için yanıp tutuşan adamım! Ben, senin sevdiğin adamım!”

***

“Beni bir virüs olarak düşün. Şansına iyisinden ya da kötüsünden… Sana yayıldım. Bedenine, ruhuna  ve istesen de istemesen de kalbine sızdım. Beni atamazsın! Benden kurtulamazsın! Çünkü ben, senin ömür boyu katlanmak mecburiyetinde olduğun virüsünüm!”
“Keyfin bilir.”
“Tapıyorum. Sana. KADIN!”


Okuma Etkinliği #5 - Ateş ve Buz - Aslı Karabulut | Yorum & Çekiliş

5/24/2015, BY Buse Güler - 1 yorum:

Lâl, Pelin ve Miray… Düz yolda yürürken birdenbire uçurumun kenarına gelip uçmaya hazırlanan üç kadın… Bu yola çıktıklarında ne içinde yanacakları ateşten ne de buz tutacakları kar fırtınasından haberdardılar. Mert'in acımasızlığı, Kenan'ın sertliği ve Akın'ın can yakan çekiciliğiyle karşılaştıklarında akıllarında sadece aşk vardı ve tek dertleri kalplerini korumaktı.
İnat ettiler, can acıttılar, tutkuyla seviştiler… Birbirinden farklı hayatlar yaşayan üç çift, dünyanın en eski hikâyesinde buluştular. Cennetin ve cehennemin tam ortasında olsa da nihayetinde sadece âşıktılar. Alev alev, cüretkâr ve şehvetli bir hikâye…


Herkese merhaba.
Etkinliğimizin dördüncü gününde yorum sırası bana geldi. 
Yorumuma geçmeden önce, eğer henüz katılmadıysanız yazımın sonundaki çekilişe katılmayı unutmayın demek istiyorum :)


Vay be diyorum şuan sadece, ne yoğun bir kitaptı.
Kitapta üç çiftimiz var, onların hikayelerini okuyoruz. Tabii bu çiftler birbirinden bağımsız kişiler değiller. Evet, erkek karakterler öyle olsa da kızlarımız birbirlerinin en yakın arkadaşları ve aynı evde yaşıyorlar.

Akın & Miray :
Miray bir tenis hocası. Akın ise bir kızı etkilemek için çok iyi tenis oynadığını söyler. Tabii bu iş lafta kalmaz. Akın'ın tenis oynamayı öğrenmesi gerekir. Miray ve Akın'ın karşılaşmaları ders esnasında başlamıyor aslında. Ondan bir gün önce karşılaşıp, çarpışıyorlar. Akın'ın kıza ettiği lafların haddi hesabı yok :D Olaylı bir tanışma yani. Ertesi gün de birlikte tenis çalışması yapacakları anlaşılıyor. 

Daha sonra da Akın'ın gece klübünde karşılaşıyor çiftimiz. Miray elindeki içkileri Akın'ın üstüne boşalttığında ise Akın arkadaşları tarafından dalga konusu oluyor. Sonra bir iddaaya giriyorlar. Belirledikleri süre zarfında Akın'ın Miray'ı yatağa atması gerek. 

Akın ilk başlarda bir iddaa uğruna bu işe girişse de sonraları Miray'a aşık oluyor. İlk baştan kızmış olsam da sonraları gerçekten Miray'ın Akın'a yaptıklarıyla birlikte beni güldürdüler ve okurken Miray'ı tebrik ettim :D 

Kenan & Pelin :

Pelin yurt dışından yeni gelmiş ve hemen bir işe başlamak istiyor. Bu yüzden amcasından yardım istiyor ve onun önerisi üzerine kendisine bir iş ayarlanıyor. Fakat daha ilk günden iş görüşmesine geç gidince, bu da yetmez gibi bir panik atak geçirince işler karışıyor tabii. 

Kenan için böyle bir sorumsuzluk *geç kalmaktan bahsediyorum* söz konusu bile olamaz. Fakat Kenan, Pelin'i ilk gördüğü anda ondan etkinlenmiştir bu yüzden ertesi gün tekrar görüşmeye gelmesini ister, hem de Pelin bu işi alamayacağını düşünürken. 

Pelin ertesi gün işi alıyor ve orada çalışmaya başlıyor. İlk başlarda aslında Kenan'ın düşüncelerini okumak, o sahiplenici tavırları, iç sesi, gerçekten benim çok hoşuma gitti. Pelin deseniz o da iyi kız. Bu çifti sevdim, kitabın başların favori çiftim diyordum hatta, ama daha sonraları Akın & Miray - Pelin & Kenan arasında kaldım :D 

Mert & Lâl:

Mert ünlü bir iş adamı. Lâl ise bir dergide editörlük yapıyor. Gelecek sayı için Mert ile bir röportaj yapması gerek, yoksa işinden de olacak. Bir şekilde *çok zor da olsa* o röportajı ayarlıyorlar fakat Mert fotoğraf çektirmem dediğinde artık Lâl'de bir nevi ipler kopuyor :D Tartışıyorlar ve Lâl orayı terk ediyor. Daha sonra ne mi oluyor? Tabii ki Lâl pişman oluyor, hem de çok fazla. 

O röportajı bir şekilde yapması gerek. Tekrar Mert ile görüşüyor *bu görüşmesi garip oluyor biraz, kızımız Mert'i takip ediyor ve ona yakalanıyor :D* Her neyse bunlar görüşüyor fakat Mert'in bir teklifi var. Bir hafta boyunca her akşam yemek yiyecekler. Kızımız mecbur kabul eder. Tabii sanırım o da benim gibi işin yemek ile sınırlı kalacağını düşündü. Ama hayır olay yemekle sınırlı kalmıyor. 


İşte kısaca konularımız böyle. Her bölüm başka bir kızımızın hikayesini okuyoruz. Yazarın akıcı bir kalemi olduğu gerçek. Elinize aldığınızda sıkılmadan sayfalar akıp gidiyor. 

Kitap yetişkin okurlar için. Arkasında kocaman bir +18 yazısı mevcut zaten :)

Nedendir bilinmez, bu sefer kitaptaki cinsellik bazen beni sıktı. Tek sorunum oradaydı. Bu sıralar bu tarz kitapları çok fazla okumadığım için birden sevmemiş olabilirim. Normalde okurum aslında sorun yaratmaz ama ters tarafıma denk geldi sanırım :) Dediğim gibi tek sorunum oydu.

Kapağını ve ayracını çok sevdim. Müptela zaten bu konuda bizi gülümseten yayın evlerinden kapaklarını çok beğeniyorum. Yazarımızın devam eden hikayeleri mevcut fakat ilk kitabı :) Kendisine başarılar dilerim, bol okuyucusu olsun.

Puanım:




a Rafflecopter giveaway

Okuma Etkinliği #5 - Ateş ve Buz - Aslı Karabulut || Cast & Playlist

5/23/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba :) 
Yaptığımız okuma etkinliklerini artık bir çatı altında topladık ve Sihirli Kitaplık ile Okuma Etkinlikleri ismini verdik :) Facebook sayfamıza göz atmak ve çekilişe katılmak için buraya tıklayabilirsiniz :)

Bugün etkinliğimizin üçüncü günü. Cast ve playlist yazısı ile karşınızdayım :) Yazarımızı takip edenler, zaten grubunda bir cast oluşturduklarını görürler, biz de onun dışına çıkmak istemedik. Karakterlerimizi şimdi görücüye çıkaracağım :) Ondan sonra da kitabımızda geçen şarkılar ile bir playlist oluşturduk, umarım keyifle okur, dinlersiniz :)