Okuma Etkinliği #17 | Ön Okuma : Bir Adım Sonrası Ayrılık - Zeynep Şentürk

1/27/2016, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Merhaba :)
Zeynep Şentürk - Bir Adım Sonrası Ayrılık kitabının okuma etkinliğinde ilk gün ön okuma ile geldim :)
Çekilişimize buradan katılabilirsiniz. Ön okumaya göz atmak için sizi yazının devamına alalım :)


Tanıtım & Ön Okuma: Konuş Benimle - Laurie Halse Anderson

11/20/2015, BY Buse Güler - 1 yorum:

Merhaba, bu sefer bir kitap tanıtımı ile sizlerleyim :)
Konuşmak gittikçe zorlaşıyordu. Boğazım sürekli acıyor, dudaklarım kuruyordu. Geceleri uyurken çenemi o kadar sıkıyordum ki sabahları başım ağrıyordu… Ne zaman annemle, babamla ya da öğretmenlerden biriyle konuşmaya çalışsam ya kekeliyor ya da donup kalıyordum. Sorunum neydi benim?
Melinda Sordino’nun bir sırrı var. Ama sırrını paylaşabileceği kimsesi yok. Bütün arkadaşları, hatta tanımadığı insanlar bile ondan nefret ediyor. Ve günden güne içine kapanan Melinda, çareyi susmakta buluyor. Yalnızlaştıkça susuyor, sustukça yalnızlaşıyor. Ta ki O ŞEY’den kaçıp saklanamayacağını, O GECE’yi unutamayacağını anlayana dek…
Konusu çok merak uyandırıcı değil mi? Açıkçası ben çok merak ettim. Bu tarz kitaplar tüylerimi diken diken ediyor. Acaba ne olmuş diye düşünüp duruyorum okurken. Siz de benim gibi merak ettiyseniz aşağıdaki ön okumaya da göz atın :)



Okuma Etkinliği #15 - Kuzey Masalı - Zeliha Eren || Ön Okuma

11/02/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Merhaba, nasılsınız?
Yeni bir okuma etkinliği ile sizlerleyim. Bugün ilk gün ve ön okuma ile geldim :)
Yorumumda görüşmek üzere, sevgiler!


Okuma Etkinliği #14 || Romantik Savaş - Elif Yılmaz || Ön Okuma

10/23/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba!
Yeni okuma etkinliğimiz Postiga Yayınları sponsorluğunda Elif Yılmaz'ın Romantik Savaş kitabına gerçekleşiyor ve bugün ilk gün :)
Eğer bir kişiye etkinlik kitabımızı hediye ettiğimiz çekilişimize katılmak isterseniz buradan katılabilirsiniz :)

Şimdi sizi Romantik Savaş'ın tadımlık ön okuması ile baş başa bırakıyorum :) Etkinliğin son gününde yorumum ile tekrar buralarda olacağım :)


KGBT 18. Tur || Karanlığın Külleri - İlknur Birdal || Ön Okuma

10/05/2015, BY Buse Güler - 2 yorum:

Herkese merhaba :)
Postiga Yayınları sponsorluğunda on sekizinci blog turumuz İlknur Birdal'ın Karanlığın Külleri isimli kitabına gerçekleşiyor :) Kitabımızın ön okumasını aşağıdan okuyabilirsiniz :)

Facebook sayfamızda iki kişiye tur kitabımızı hediye ettiğimiz çekilişe katılmak isterseniz buradan katılabilirsiniz.


KGBT 15. Tur || Gecenin Sonu - Lauren Blakely || Ön Okuma

8/31/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba!
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir ben çok iyiyim. Sanki blog turunu kurduğumuz gün dün gibi ama baksanıza on beşinci tura gelmişiz bile! Desteklerinizden ötürü teşekkürler ^-^ 

Şimdi gelelim konumuza; on beşinci turumuz Agapi Yayınları sponsorluğunda Lauren Blakely - Gecenin Sonu kitabına gerçekleşiyor. Bir kişiye tur kitabımızı hediye ettiğimiz çekilişe katılmak için tık tık :)

Şimdi gevezeliğim bittiğine göre ön okumamız ile sizi baş başa bırakıyorum :)


Okuma Etkinliği #11 - Gençlik Hatırası - Ece Altınkaya || Ön Okuma

8/05/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese Merhaba !
Sihirli Kitaplık olarak muhteşem bir kitaba 5 - 8 Ağustos tarihleri arasında okuma etkinliği yapıyoruz. Sihirli Kitaplığımızda Gençlik Hatırası olmazsa olmazdı gerçekten :)  Yorumum daha sonraları gelecek, ama diğer arkadaşlarımın yorumları, alıntılar, playlist ve daha bir çok sürprizi kaçırmamak, aynı zamanda da 3 kişiye etkinlik kitabımızı hediye ettiğimiz çekilişimize katılmak için sizi Facebook sayfamıza davet ediyorum. Buradan ulaşabilirsiniz :)

Şimdi, sabırsızlandığınızı hisseder gibiyim. 
Tadımlık bir ön okuma için yazının devamına gelin lütfen :)


Okuma Etkinliği #10 - Senin Yerinde Olsaydım - Lisa Renee Jones | Ön Okuma

7/27/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba!
Yeni bir okuma etkinliği ile sizlerleyiz. Kitabımızın ön okumasına göz atmadan önce facebook sayfamızda devam eden çekilişimize katılmak için tık tık

Okuma Etkinliği #8 || Karmakarışık - Emma Chase | Ön Okuma

6/25/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba.
Yeni bir okuma etkinliği ile sizlerleyim.
Bizim keyifle okuduğumuz Karmakarışık'ın ön okuması için sizi yazının devamına alalım.


KGBT 10. Tur || Dengesiz Bir Adamın Anatomisi - Duygu Özlem Yücel | Ön Okuma

6/18/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba :) 
DEX yayınları sponsorluğunda Duygu Özlem Yücel - Dengesiz Bir Adamın Anatomisi kitabına blog tur düzenliyoruz. Blog tur kapsamında 3 kişiye tur kitabımızı hediye ettiğimiz çekilişe katılmak için tık tık .

Kitaba göz atmak için sizi Ön Okuma'ya alalım :)


Okuma Etkinliği #6 - Şimdi Benimsin - Güneş Demirel | Ön Okuma

6/15/2015, BY Buse Güler - 2 yorum:

Herkese merhaba. 
Sihirli Kitaplık ile Okuma Etkinlikleri olarak yeni bir okuma etkinliği ile karşınızdayız. Bu etkinlik kapsamında Ephesus Yayınları sponsorluğunda bir kişiye Şimdi Benimsin kitabını hediye ettiğimiz çekilişe katılmak için tık tık :)

Çok yakında yorumum sizlerle olacak ama şimdilik ön okumaya bir göz atın derim :)

KGBT 9. Tur || Benzemez Kimse Sana - Seda Özay | Ön Okuma

6/11/2015, BY Buse Güler - 1 yorum:

Dokuzuncu blog turumuzdan herkese merhaba :)

Postiga yayınları sponsorluğunda Seda Özay'ın Benzemez Kimse Sana kitabına blog tur düzenliyoruz. Tur takvimimize göz atmak ve çekilişe katılmak için Facebook sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın ! 
Facebook sayfamıza buradan ulaşabilirsiniz. :)


Lütfuna Ermek İçin Söyle Perişan mı Olayım?

İlk sahne günü...
Belvü Gazinosu.
Sene 1933.
Büyütülmeden önceki kimlik yaşı 15.
Kazandığı para 10 Lira.
Heyecan ise pahasız...

   Ona özel dikilen elbisesi ile beliren siluet, zarafetinin içinde kendine bir yer bulurken, gözlerindeki muamma ışık dinleyicilerine tek tek yansıyordu. İlk kez sahneye çıkmanın verdiği haz, sesinde şevki de artırıyor, sanki o anlar için bambaşka ve masalsı bir tarih yazılıyordu.

   Mikrofonda bir kadın tınısı ve duvarlardan geçen sahnedeki ilk şarkısı:
"Hançer-i ebrusu saplandı dile,
Gamze-i fettanı verdi velvele,
Bilmiyor ahvalimi ölsem bile,
Söyle artık gönlümü alsın ele."
Farklıydı...
   O dönemde bütün hanımefendiler sırada oturarak fasıl yapıyorlardı. Kimse bu konudan rahatsız görünmüyordu; biri dışında...
   Gün gelecek "Akşam oldu hüzünlendim ben yine, hasret kaldım gözlerinin rengine..."yi ondan dinlerken bir başak dalacağımız o şahane sesli kadın dışında...

   Oturarak şarkı söylemeyi kabul etmeyen ve ayakta şarkı söylemeye herkesi ikna ederek kendi tahtını belirleyen sanatçı, Belvü Gazinosu'nda solistlik yerini alarak senelerce başında taşıyacağı tacının da erkenden sahini olur.

   Seneler Böyle Geçer...
   Ayakkabısının topuk sesi duyulur.
   Sessizlik iyice artar.

   Önce bir duble rakıyı fondip yapar, sonra boş bardağını başının üstünden çevirir ve arkasına bakmadan atar. Kırar bardağı...
   Cam parçaları saçılır etrafa.

   İşte sahnededir Müzeyyen Senar...

   Türk Sana Müziğinin ve Cumhuriyetin Divası; şarkı söylerken adeta gırtlağı ile dans eder. Hançeresi güçlü, yorumu benzersiz... Hayranlık uyandıran sesi ise eşsizdir.

   Bazen sükunet gizli anlamlar taşır...
   Altı yaşında aniden kekeme olan büyük usta rahatsızlık sonucu dört yaşına kadar neredeyse hiç konuşamaz. Ve o dönemde kendisini şarkı söyleyerek ifade eder.
   Sanki hayatın farklı bir kucaklamasıdır bu suskun kaldığı dönem. Öyle ki ona şarkılar bağışlayacak bir ömür için sanki ön hazırlıktır...

   Müzeyyen Hanım...
   İnsanın teninden geçen şarkıların kraliçesi, yazmakla bitirilmez, dinlemekle doyulmaz ona...
   Bir "Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım," der ki insanın içinde yer gök ünler...

   Şarap tadındaki bu şahane şarkı aynı zamanda içinde gerçek bir hilaye de taşır. Her kısa sözünde uzun anlamlar doludur.
   Tarih, 1900'lü yılların başı...
   Makedonya'dan eğitim almak için dersaadete gelen bir albayın kızı, burada tesadüfen bir genç ile tanışır. Birbirlerine delice aşık olan bu iki sevgili bir daha asla bulunamayacak kadar büyük ve özlemli bir sevda yaşarlar. Fakat bir süre sonra en olmadık zamanda babası ölen kız, parasız pulsuz kalarak evine dönmek mecburiyetinde kalır. Gitmeden önce evlenmek için  sözleşirler. Oğlan sekiz sene kızın yollarını gözler. Ne gelen vardır ne de giden...
   Yetmezmiş gibi o dönemde çıkan savaş ile beraber açlık ve yoksulluk çok yorar herkesi. Nihayetinde dağınık hisler ve yaşam şartları oğlanın dengesini sarsar ve bu sarsıntı ona çok pahalıya mal olur. Ailesinin ve çevresinin baskısı ile harap olan oğlan aniden kuzeni ile evlenir. Ve evlenmesinden tam üç gün sonra senelerce beklediği, tek aşkı çıkar gelir yanına...
   Kız evlenmemiştir ve hep onu beklemiştir. Oğlan inanamaz bu karşılaşmaya. Üstelik de kızın, Beyoğlu'ndaki eski apartman dairesinde döndüğünü duyunca daha da kötü olur. Kız ona gitmiştir, oğlan evde yoktur. Tam geri dönerken birbirlerini görürler... Çok büyük bir talihsizliktir bu.
   Sokağın ortasında sevdiğinin gözlerinde kaybolan genç adam, kıza yaşadıklarını anlatmaya başlar; ancak duydukları karşısında büyük acılar içinde kalan kız orayı terk eder ve Mısır'a, amcasının yanına giderken yolda intihar eder. İntihar etmeden önce yazdığı mektupta ise hala onu sevdiğini söyler.
   Bu mektup genç adamın eline iki sene sonra ulaşır -ki o artık önemli bir bürokrattır ve günlüğüne şu notu yazar:
   "Senin beni hala sevdiğini anlamam için rezil olup, perişan olup bir başka kadının koynuna mı girmem gerekiyordu, ey canım?"
   İşte "Lütfuna ermek için, söyle perişan  olayım?" sözü de buradan gelmektedir.
   Bu kalp acıtan, iç geçirten hikayenin şarkısı, "Benzemez Kimse Sana" seneler sonra Müzeyyen Hanım'ın sıcak ve dokunaklı sesine ulaşır.
   Ve üstatlarımıza saygıyı sonsuz bilen "Kırık Plak" da iftiharla sunar...

BENZEMEZ KİMSE SANA

Benzemez kimse sana
Tavrına hayran olayım
Bakışından süzülen
İşvene kurban olayım
Lûtfuna ermek için
Söyle perişan olayım
Bakışından süzülen
İşvene kurban olayım

Söz: Rüştü Şardağ
Beste: Fehmi Tokay
Seslendiren: Müzeyyen Senar

Not: "Kırık Plak" adlı müzik köşemden,
13.Bölüm/Ağustos 2010...

Seda Özay

Mayıs 2001 - Ortaköy

İlk Karşılaşma
yan yanaydık.
iç içeydik.
ara sıra göz gözeydik.
artık yüz yüzeydik.

bakıyordun; kısık yemyeşil gözlerinle içime akıyordun.
konuşuyordun; sana söyleyeceklerimi unutturuyordun.
gülüyordun; eski bir hatırayı anımsatıyordun.
anlatıyordun; kendini açıyordun, maziden bir-iki parça.
yaşanmışlıkla seni tanıtıyordun.
susuyordun; cümle kurmamı bekliyordun.
yürüyordun; yollardaki çukurları kapatıyordun.
sigara içiyordun; dumanından beni koruyordun.
anlamıyordun; ne getirmişti bizi bir araya.
utanıyordun; belki biraz da korkuyordun.
dokunuyordum!
bir tek gece, bir tek senin tenine dokunuyordum.
karşında soyunuyordum, bilip bilmeden bir şeyler yapıyordum; hiçbir şey düşünmüyordum.
giysilerimle beraber terk etmişti beni kalkanlarım.
dayanıyordun!
unutamam o halini.
beni ne kadar iyi anlıyordun.


KGBT 7. Tur || İngiliz Gelin Annabel - Lynsay Sands | Ön Okuma

5/11/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba :) Bugün 7. blog turumuz başladı, maşallah bize ^^ 
Kitabımızın ön okumasına bakmadan önce Facebook sayfamızda gerçekleşen çekilişe katılmak için buraya tıklayabilirsiniz :) 


KGBT 5. Tur || Hiç Hesapta Yoktun Sen - Nazmiye Sümer | Ön Okuma

4/19/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba !
Ara vermeden yeni bir tur ile sizlerleyiz :) 
Kitap Gurmeleri olarak çok çalıştığımız doğrudur efendim :)

Turumuzun ilk gününde kitabımızın Ön Okuması ile yayındayım :D Aynı zamanda da Facebook Sayfamızda 3 kişiye Hiç Hesapta Yoktun Sen kitabını hediye ettiğimiz yarışmamıza katılmak için buraya tıklayabilirsiniz :)



KGBT 3. Tur || En Sevdiğim Hatam - Chelsa M. Cameron | Ön Okuma

4/06/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

3. Turumuzun ilk gününden herkese merhaba :)
Ön okuma'yı okumadan önce Facebook sayfamızda gerçekleşen çekilişe katılmak için tık tık

Hunter Zaccadelli’yle ilk kez karşılaştığımda suratına bir yumruk attım. Bunu tamamen hak etmişti. Ayrıca, bunu her açıdan kendi istemişti. Dördüncü oda arkadaşımız okuldan sadece üç gün önce bizi ortada bıraktığında, Darah, Renee ve ben üniversitenin Barınma Müdürlüğü’nün bu durumu halledeceğini ve zavallının birini bize dördüncü kişi olarak iteleyeceğini düşünmüştük. Bu kişi muhtemelen erkek arkadaşının peşinden gitmek için son dakika bir okul değişikliği yapan zavallı bir kız ya da eve çıkma planları suya düşmüş bir talihsiz olacaktı. Neyle karşılaşacağımızdan emin değildik tabii ama açıkcası taşınma günü geldiğinde kapıyı açıp da dışarıda bulduğum kişinin oda arkadaşımız olabileceğini hiç tahmin etmiyordum. Birinci sınıf barınmanın karma olduğunu biliyordum, fakat en acayip, en çılgın rüyalarımda bile bunun başımıza gelebileceğini düşünmemiştim. Karşımda umutsuz ve bitkin bir kız yerine, küçük bavulu, sırt çantası ve gitarıyla birlikte bir erkek duruyordu. Onu incelemekle harcadığım dopdolu üç saniye boyunca hiçbir şey söyle- yemeyişim ise klişenin daniskasıydı.Çok kısa kesilmiş ve hatta neredeyse tamamı traş edil- miş siyah saçlarıyla, saat beş yönüne düşen gölgesiyle ve insanı delip geçen mavi gözleriyle, 1.52 boyunda olan benden en az yarım metre uzun boyuyla karşımdaydı işte. Ve ayrıca tüm bunların üstüne de ukala bir gülümseme... Tabii alnında bela yazılı bir dövme de olabilirdi.
Dövmeden söz açılmışken, kolunda birkaç tane dövme olduğunu fark ettim ama ne olduklarını göremedim. Tişörtü, hayal gücüne pek fazla şey bırakmayacak derecede göğsüne yapışmıştı. Tişörtünü küçük erkek kardeşinden ödünç alıp giymiş gibiydi.
“Sen Darah, Renee ya da Taylor mısın acaba? Bana Taylor gibi geldin,” dedi beni gözleriyle süzerek.
UMaine tişörtü ve siyah bir futbolcu şortu içinde olduğumu, kumral saçlarımı da ensemde alelade bir topuz yapmış olduğumu varsaydığımızda, o gün pek formumda sayılmazdım doğrusu. Gözlerini üzerimde bir kez daha gezdirdi ve bu sefer nedense kızardım. Tam o anda ona bir tekme savurmak istedim. “Bir yanlışlık olmalı,” dedim. Omzundaki çantasını düzeltti. “Çok yaratıcı bir isimmiş. Peki kısaca ne diyorlar sana? Küçük Hanım?” “Öyle demek istemedim.”
Ağzı kulaklarına varmıştı. Ya babası dişçiydi ya da diş iplerine özel bir ilgisi vardı, çünkü o dişlerin mükemmelliğinin başka bir açıklaması olamazdı. Üç yıllık tel ve çene aparatı takma macerası yaşamış biri olarak böyle şeyleri hemen fark ederdim. Hatta hala her gece damaklık takıyordum.“Bu arada ben Hunter. Hunter Zaccadelli.”
Tabii ya, adı Hunter’dı elbette. Şu ana kadar tanıdığım tek Hunter da ahmağın tekiydi. Ve karşımdaki çocuk da bu geleneği sürdüreceğe benziyordu.
Bavulunu göstererek, “Ee eşyalarımı içeri koyayım mı yoksa…?”
İşte, aklım beni hiçbir zaman yanıltmazdı.
“Kim o?” Darah, sonunda ortaya çıkmıştı. Diğer oda arkadaşımız Renee ise, hala arabasından eşya boşaltmak- la uğraşıyordu.
“Selam, ben yeni oda arkadaşınız,” dedi Hunter. “Yeni oda arkadaşı mı?” Darah’nın kaşları öyle bir havalandı ki neredeyse perçemlerinin altına saklanmış- lardı. O da, aynı şekilde yukarıdan aşağı süzüldü, fakat aynı şeyler ona yapılmadı. Çünkü, Hunter hala bana bakıyordu.
“Evet, eve çıkma planlarım son anda mahvoldu. Ku- zenimin evinde kalacaktım ama o da olmadı. O yüzden buradayım işte. Artık içeri girmemin bir sakıncası yoktur umarım?”
Kollarımı kaldırarak, “Burada yaşayamazsın,” dedim. “Neden ki? Son baktığımda burası karma bir tesisti.” Yine o pis sırıtışını patlattı ve beni tamamen görmezden gelerek odaya girdi.
O an göğsü benimkine çarptı ve parfümünün koku- sunu aldım. Burnunuzu mahveden o ucuz parfümlerden değildi bu. Daha baharatlı, tarçınlı gibi bir şeydi. Sözümü geri almadım ama yapı olarak benden her anlamda daha büyüktü. Fakat, benim de ona sürprizlerim vardı.Çantasını yere çarparak, “Pekala, burası kuzenimin koltuğunda uyumaktan çok daha iyi gelecek bana,” dedi ve odayı keşfetmeye başladı.
Bir kenarında mutfak ve yemek masasının ancak sığabildiği minicik bir köşe ve diğer kenarında ise sadece bir kanepe ve televizyon koltuğu kadar bir oturma alanı bulunan odalarımız oldukça küçüktü. Yatak odaları ise daha kötü durumdaydı; odalarda duvar boyunca birbiri- ne dik olarak yerleştirilmiş, altında çalışma masası olan ranzalar dışında geriye sadece ikişer küçük dolaplık yer kalıyordu.
Ellerini beline koyarak, “Bir kimlik görebilir miyim acaba?” dedi Darah. “Rastgele bir serseri olmadığını nereden bilelim?”
“Sizce ben rastgele bir serseriye mi benziyorum?” diyerek kollarını açınca ben de sonunda sol pazısındaki dövmenin ne olduğunu görebildim.
Kolunda kargacık burgacık bir el yazısıyla yedi rakamının dövmesi bulunuyordu. Gözlerim kolundan yü- züne doğru ilerledi.
“İyi de bunu nasıl bilebiliriz ki?” Darah boyunun verdiği avantajla ona doğru yaklaştı. Neredeyse aynı boydalardı.
“Bak, tek bildiğim şey onlara bir başvuru formu gönderdiğim ve karşılığında da bana sizin oda numaranızın ve isimleriniz yer aldığı bir e-posta atmış oldukları. İşte, çıktısını bile aldım. Tüm misafirlerinize potansiyel suçlu gibi mi davranırsınız siz?” Neredeyse on kere katla- dığı kağıdı çıkararak Darah’ya uzattı. Darah kağıda baktı ve içini çekerek kağıdı bana uzattı.Kağıdı okur okumaz, “Bunu neden bize bildirmediler ki?” dedim. Tüm bilgiler orada siyah-beyaz bir şekil- de yazıyordu.
“Kim bilir?” dedi Darah çocuğu dikkatli bir şekilde inceleyerek.
O sırada, kolları kutularla dolu olan Renee, “Oh Tanrım, bir daha asla taşınmayacağım,” dedi merdiven- lerin başından. “Bu döküntüleri kim koridorda bıraktı ya?” Yerde duran bavulun ve gitarın üzerinden atlayarak onlara nefret dolu bir bakış fırlattı. “Yeni oda arkadaşımız ortaya çıktı mı ? ah, merhaba.”
Hunter’ı gördüğü anda rahatsız edici sesi tatlı bir tona bürünmüştü. “Sanırım koridordaki gitar senin.” Eşyalarını düşürdü ve kalçasını çıkararak eğildi. Ah, aman Tanrım!
“Bu,” dedim, Hunter’ı göstererek, “Barınma Müdürlüğü’ne göre bizim yeni oda arkadaşımız.” “Yok artık.”
Renee’nin küçük suratındaki gözleri bir anda büyüdü. Renee bir raftan alıp Victoria’s Secret atleti giydirdi- ğiniz sarı saçlı, mavi gözlü porselen bebeklere benziyordu. “Dalga mı geçiyorsunuz benimle?” “Ne karşılama ama,” dedi Hunter. Ben, “Kapa çeneni be,” derken o, yeniden gülümsedi. Tanrım, o gülümsemeyi suratının içine gömmek istiyordum.
“Sanırım eşyalarımı koridordan çıkarmalıyım,” diyerek bavulunu sanki bir ayakkabı kutusuymuşcasına kaldırdı. Tam bir gösteriş...
Hunter odadaki kutuları, yastıkları ve diğer ıvır zıvırları toplamak zorunda kalmıştı ki bunu hiç gocunmadan yaptı. Kendisine bir nokta bularak bavulunu oraya koydu ve bize baktı.
“Ee, ben kimle uyuyacağım,” dedi benim yatak odamın kapısına yaslanarak.
Darah ve Renee’nin geçen seneden beri oda arkadaşı olduklarını göz önüne alırsak ve anlaşma gereği de benim onların bu küçük grubuna sonradan katıldığımı düşünürsek yeni gelen kişinin benimle kalması gerekiyordu.
Fakat artık böyle bir durum söz konusu bile olamazdı çünkü yeni gelen kişi bir kız değildi.
“Bu konuda ciddi misiniz siz yani?” dedim.
O sırada Darah, “Tek bir boş yatak var ve o da Taylor’ın odasında,” dedi.
“Bu çocuğun burada benimle kalmasına imkan yok,” diye çıkıştım, göğüslerimi kapatsınlar diye kollarımı kavuşturarak. Yatma konusu açıldığından beri Hunter gözlerini göğüslerime dikmişti. Öyle üzerinde durula- cak pek fazla bir şeyim olmamasına rağmen gözlerini oradan alamıyordu.
“Hayır, şu an barınmayı arıyoruz ve bu işi hemen hallediyoruz,” diyerek cep telefonumu çıkardım. Renee, “Tay, pazartesi günü açık değiller ki,” dedi. “Umrumda bile değil. Şu an orada mutlaka biri ol- malı. Sonuçta bugün taşınma günü.”
O sabah kapıya koyduğumuz kampüs telefon rehberini oradan alarak barınma işlerinin numarasını bulana kadar rehberi parmağımla taramaya başladım.
“Aa hadi ama Küçük Hanım yoksa benimle yaşamak istemiyor musun?”
Bu adam kim olduğunu sanıyordu yahu? Onu sadece on dakikadır tanıyordum ama bana şimdiden bir lakap takmış ve ayrıca bana ahlaksız teklifte bulunmuştu.
“Eğer bir daha bana Küçük Hanım dersen…” Sinirimden numarayı çevirmeye giriştiğim için cümlemi tamamlayamadım. O arada Renee ve Darah ben duymamayım diye Hunter’a bir şeyler fısıldıyorlardı.
Renee, “Aman bırakalım da ne yaparsa yapsın, sanı- rım en iyisi bu olacak,” diye tısladı.
“Yerinizde olsam ona çatmazdım,” dedi Hunter. Bense bir yandan telefonun diğer ucundan gelen sesleri dinliyordum.
Nihayet bana aramam gereken saatleri ve bunlar dışındaki ek süreleri hatırlatan bir bant kaydı karşılık ver- di. İlkinde telefonu suratlarına kapadım. Tekrar aradım ve yine aynı bant kaydı cevap verdi. Onlara durumun ne kadar acil olduğunu anlatan kısa bir mesaj bıraktım ve yeniden aradım. Barınma Müdürlüğünü, sesli yanıt sisteminindeki beş kişiye birden mesajımı iletene kadar aramaktan yılmasam da sonunda telefonu kapatarak masaya çarptım.