Okuma Etkinliği #13 || Aşk Büyüsü - Tuba Atıcı Coşar || Yorum + Ön Okuma

10/05/2015, BY Buse Güler - 1 yorum:

Herkese merhaba.
Yine çok güzel bir okuma etkinliği ile sizlerleyim ve bugün Dokuz Yayınları sponsorluğunda gerçekleştirdiğimiz etkinliğimizde ilk gün. İlk yorum benim yani :) Yorumuma geçmeden önce, 3-9 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen yarışmamıza katılmak için buraya tıklayabilirsiniz. Ve yorumumun sonundaki ön okumaya göz atmayı unutmayın :)








Aşka dair her şey aşk büyüsüne kapılır…
Ani bir çarpışma ile başlayan ve birbirlerinden ilk görüşte etkilenen Ela ve Baran için yaşadıklarına rağmen aşkın büyüsüne kapılmak hiç zor olmamıştı.
Ela, başına gelen acı olayı öğrendikten sonra canını yakan her şeyden kurtulmak için çok sevdiği şehrini terk etmişti. Yalnız kalıp olanları unutmak için gittiği yerde başına geleceklerden habersiz iki ay geçirmişti. Yaşananları geride bıraktığında artık daha güçlü bir kadındı. Bir daha hiçbir erkeğe kapılmayacağına kendini inandırmıştı. Ta ki hayatında gördüğü en yakışıklı adamın kollarına düşüp, kendini onda kaybedene kadar…
Baran, otoriter bir patron, harika bir arkadaş ve ailesine bağlı bir evlat olmasına rağmen hayatın ona gençlik yıllarında acımasızca aşıladığı güvensizlikle bambaşka bir adam olmaya zorlanmıştır. Kendinden emin duruşu ve açık sözlülüğü, ukala tavırları ve serseriliği ile dikkat çeken Baran, hiç beklemediği bir anda ela gözlerin esiri olunca, sudan çıkmış balığa döner. Hızla ve tutkuyla birbirlerine bağlandıkları anda geçmiş peşlerinden gelmiş, Ela ve Baran için bir anda her şey değişmiştir.
"İçim acıyordu, pişmandım. Her şeyden önce suçluydum ama o kadar bencildim ki yine onu istemekten kendimi alamıyordum."

Ela ve Baran havaalanında çarpışarak karşılaşıyorlar ilk olarak. Daha sonra yine karşılaşıyorlar ve yine yine yine. Seyahat edip havaalanından çıkana kadar bu böyle devam ediyor. Kader onları sürekli bir araya getirmekten pek memnun görünse de çiftimiz ilk etapta dışarıdan pek memnun görünmüyor. Ama içleri? Daha birbirlerini gördükleri ilk andan itibaren içlerinde yanmaya başlayan bir ateş var. Aşk... Aslında bunları tesadüf olarak görseler de sonradan anlayacaklar ki kader gerçekten onları bir araya getirmek için büyük hamleler yapmış ve iyi ki de yapmış :) 
Ela Aksoy ve Baran Adalı aslında geçmiş olarak birbirlerine çok benzeyen karakterler, bana göre. İkisi de zamanında çok sevmiş, güvenmiş ve sonunda acı çeken taraf kendileri olmuş. Belki de o yüzden ilk başta hemen birbirlerine kapılmadılar, geri durdular.
Şöyle bir gerçek var. Baran gerçekten hayran olunası bir adam. Bu zaten genelde kitaplarda rastladığımız bir şey aslında. Hepimizin aşık olduğu karakterler vardır değil mi? Yazarlar sanki onun için tasarlarlar. Gerçi Baran diğer okuduğum tüm karakterlerden farklı birisi benim için. Tamam, hayran oluyoruz ama onda farklı bir şeyler var.Yalnız şuraya kocaman bir ama ekleyelim. Ama, Aşk Büyüsü'nde hayran olunası bir adamın yanında bir de kadın var; Ela. Kitabı bu kadar çok sevmemin en büyük nedenlerinden biri Ela. Sümsük, salak karakterlerden o kadar çok sıkılmışken bu kız bana ilaç gibi geldi. O minicik burnunu Baran'a karşı kaldırması, kafa tutması hiç altta kalmaması benim çok ama çok hoşuma gitti. İkilinin konuşmalarını daha doğrusu atışmalarını kahkahalarla okudum. Gerçi Baran'da biraz değişti gibi. Ela'nın karşısında yelkenlerini suya indiren aşık bir adam Baran :)
Aşk Büyüsü'nün yeri bende her zaman farklı olacak. Bunun sebeplerinden biri de karakterlerin ve diyalogların bu kadar gerçekçi olmasıydı. Tamam okuyoruz, seviyoruz, gülüyoruz ama bir yerde onların kurgu olduğunun farkındayız. Ben okurken eğer 'aslında bu hikaye gerçekmiş, böyle kişiler var.' denseydi inanın hiç şaşırmazdım. Bir bayan veya bir erkek okuyucu kitabı alıp okuduğu zaman kesinlikle kendinden bir şeyler bulacaktır. Aslında kitaplarda yani olay ve karakterlerde olmasını istediğimiz tüm şeyler vardı neredeyse. Bunun yanında olmasını istemediğimiz şeyler de yoktu. Okuyucuyu bu konuda düşünen bir yazarımız var, sağolsun :) Ben de bunu yazarın da çok iyi bir okuyucu olmasına bağlıyorum.
Az önce bir bayan veya bir erkek okuyucu okusa kendilerinden birşeyler bulacaktır dedim. Çünkü kitap hem Baran hem de Ela'nın bakış açısından anlatılıyor. İkisinin de duygularını, düşüncelerini okumak benim çok sevdiğim bir yönü oldu kitabın. Çünkü ileride öyle olaylar olacak ki, eğer iki tarafın da düşüncelerini okumasak *ki ben o düşünceleri okurken resmen dağıldım, ağlayacağımı düşünmezdim ama ağlattı.* sanırım ya Ela'dan ya da Baran'dan nefret edenlerimiz olacaktı. Gerçi, şimdi Baran Adalı gibi bir adam varsa eğer karşımızda, Ela melek bile olsa ondan nefret edenler yine çıkacaktır :D Fakat ben onlardan biri değilim çünkü benim çok ama çok sevdiğim bir karakter oldu Ela. Böyle kadın karakterlere ihtiyacımız var bence. Baran ve Ela'nın birbirlerine duygularını pek göstermediği zamanlarda, başlarda yani aslında iç seslerinin hiç öyle demediğini okurken çok eğlendim. Karakterleri bu kadar benimsemiş olmamın bir diğer sebebi iç seslerinin bu kadar iyi aktarılmış olmasıydı. Her şey yerindeydi. Ne eksik ne fazla.
İleride olaylar oluyor demiştim. Son yüz sayfa beni öldürdü. *aslında son denemez son 20 sayfa falan yine süperdi.* Başlarında bu kadar kahkaha atıp eğlendiğim bir kitaba böyle ağlayacağımı hiç düşünmezdim ama dedim ya işte ah o iç sesler! Kitapta Baran'a gerçekten sinirlendiğim kısımlar oldu. 'Yapma canım, yapma Baran,' diye onu bir sarsmak istedim. 'Bu kadar iyi niyetli olma.' demek istedim. Baran'a sinir oldum ya, Ela da deli etti beni. Ama şimdi düşüncelerini okurken de pek kızmak mümkün değil. Bakıyorum Ela kendi adına haklı, onuda anlıyorum. Yapamıyorsunuz yani, kızamıyorsunuz. Resmen kitabı okurken kişilik bölünmesi yaşadım ya, bir tarafım kızıyor bir tarafım anlıyor, hak veriyor :D
"Aşk bana sadece seninle yakıştı."
Şimdiye kadar çok kitap okudum, ama hiçbirini tek bir cümle ile anlatabileceğimi sanmıyorum. Bu Aşk Büyüsü için geçerli değil. Eğer tek bir cümle ile anlatmam gerekse "Aşk onlara sadece birbirleriyle yakıştı." derdim. Eğer kitabı okumadıysanız şuan size bir şey ifade etmeyebilir, fakat okuduktan sonra bana hak vereceksiniz, emin olun. Baran ve Ela'ya aşk gerçekten ancak bu kadar yakışabilirdi. O da birlikteyken yakıştı zaten.
Diğer karakterlerden de ufak da olsa bahsetmek istiyorum çünkü onları da çok sevdim ve onların hikayelerini okumak için sabırsızlanıyorum :) Kemal ve Didem; Ela'nın çocukluk arkadaşları. Didem öldürdü beni, gerçekten çok eğlenceli bir karakter. O lafları, Baran'a söylediği sözler, muhteşem bir kadın. Berk ve Beren. Beren, Baran'ın kardeşi yani. Ela ile ilk tanışmaları çok güzeldi :D  Çok cici bir karakter :D  Berk, Ela'nın patronu. Onun için ne söylesem bilemedim şimdi. Bir Baran Adalı olamaz şuan benim gözümde ama çok iyi bir karakterdi, Ela'ya yaptıkları çok güzel şeylerdi. Ama bakalım onun hikayesini okuyunca nasıl düşüneceğim :)

Kitabın kapağını da çok güzel bulduğumu söylemek istiyorum. Benim için kitap kapaklarında önemli olan şey aslında yüzlerinin gözükmemesi. Kafamda ben canlandırayım istiyorum. Aşk Büyüsü de o kitaplardan biri oldu. Gerçi benim kafamda oluşturduğum bir cast var, tam kafamda canlandırdığım karakterler. Sanki yazar onlara bakarak yazmış, o derece :D *onları da bazı alıntılarda kullandık zaten,  etkinlik sayfasını takip etmeyi unutmayın.* Kitabın ön kapağı bu kadar güzelken arka kapağının daha bi muhteşem olması beni hiç şaşırtmadı :D Ama gerçekten çok çok güzel. Baksanıza küçük küçük kalpler, desenlere bayıldım. Zaten konuştuğum kişiler hep arka kapağı da  çok güzel dediler, hemfikiriz yani :D Kitap çok akıcıydı, olaylar ve anlatım gerçekten kitabı okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamamanızı sağlıyor.
Son olarak Aşk Büyüsü; hem kadın hem de erkek karakteri eşit derecede sevdiğim tek kitap olarak kütüphanemde yerini aldı :) Ela & Baran çiftini çok ama çok sevdim. Sayelerinde, kitabı okurken o kadar çok yeri işaretledim ki kitap dilek ağacına döndü :D
Sanırım lafı çok uzattım ama daha kısa bir yorum yazmam mümkün değildi, hâlâ anlatmak istediklerim var, spoiler olmasın diye yazmıyorum ayrıntılı olarak. Kitabı okuduktan sonra bana yazabilirsiniz, uzun uzun konuşabiliriz :) Eğer buraya kadar bırakmadan okuduysanız yorumumu teşekkür ederim. 

Puanım:




KGBT 15. Tur || Gecenin Sonu - Lauren Blakely || Ön Okuma

8/31/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba!
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir ben çok iyiyim. Sanki blog turunu kurduğumuz gün dün gibi ama baksanıza on beşinci tura gelmişiz bile! Desteklerinizden ötürü teşekkürler ^-^ 

Şimdi gelelim konumuza; on beşinci turumuz Agapi Yayınları sponsorluğunda Lauren Blakely - Gecenin Sonu kitabına gerçekleşiyor. Bir kişiye tur kitabımızı hediye ettiğimiz çekilişe katılmak için tık tık :)

Şimdi gevezeliğim bittiğine göre ön okumamız ile sizi baş başa bırakıyorum :)


Okuma Etkinliği #11 - Gençlik Hatırası - Ece Altınkaya || Ön Okuma

8/05/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese Merhaba !
Sihirli Kitaplık olarak muhteşem bir kitaba 5 - 8 Ağustos tarihleri arasında okuma etkinliği yapıyoruz. Sihirli Kitaplığımızda Gençlik Hatırası olmazsa olmazdı gerçekten :)  Yorumum daha sonraları gelecek, ama diğer arkadaşlarımın yorumları, alıntılar, playlist ve daha bir çok sürprizi kaçırmamak, aynı zamanda da 3 kişiye etkinlik kitabımızı hediye ettiğimiz çekilişimize katılmak için sizi Facebook sayfamıza davet ediyorum. Buradan ulaşabilirsiniz :)

Şimdi, sabırsızlandığınızı hisseder gibiyim. 
Tadımlık bir ön okuma için yazının devamına gelin lütfen :)


Okuma Etkinliği #10 - Senin Yerinde Olsaydım - Lisa Renee Jones | Ön Okuma

7/27/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba!
Yeni bir okuma etkinliği ile sizlerleyiz. Kitabımızın ön okumasına göz atmadan önce facebook sayfamızda devam eden çekilişimize katılmak için tık tık

Okuma Etkinliği #8 || Karmakarışık - Emma Chase | Ön Okuma

6/25/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba.
Yeni bir okuma etkinliği ile sizlerleyim.
Bizim keyifle okuduğumuz Karmakarışık'ın ön okuması için sizi yazının devamına alalım.


KGBT 10. Tur || Dengesiz Bir Adamın Anatomisi - Duygu Özlem Yücel | Ön Okuma

6/18/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba :) 
DEX yayınları sponsorluğunda Duygu Özlem Yücel - Dengesiz Bir Adamın Anatomisi kitabına blog tur düzenliyoruz. Blog tur kapsamında 3 kişiye tur kitabımızı hediye ettiğimiz çekilişe katılmak için tık tık .

Kitaba göz atmak için sizi Ön Okuma'ya alalım :)


Okuma Etkinliği #6 - Şimdi Benimsin - Güneş Demirel | Ön Okuma

6/15/2015, BY Buse Güler - 2 yorum:

Herkese merhaba. 
Sihirli Kitaplık ile Okuma Etkinlikleri olarak yeni bir okuma etkinliği ile karşınızdayız. Bu etkinlik kapsamında Ephesus Yayınları sponsorluğunda bir kişiye Şimdi Benimsin kitabını hediye ettiğimiz çekilişe katılmak için tık tık :)

Çok yakında yorumum sizlerle olacak ama şimdilik ön okumaya bir göz atın derim :)

KGBT 9. Tur || Benzemez Kimse Sana - Seda Özay | Ön Okuma

6/11/2015, BY Buse Güler - 1 yorum:

Dokuzuncu blog turumuzdan herkese merhaba :)

Postiga yayınları sponsorluğunda Seda Özay'ın Benzemez Kimse Sana kitabına blog tur düzenliyoruz. Tur takvimimize göz atmak ve çekilişe katılmak için Facebook sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın ! 
Facebook sayfamıza buradan ulaşabilirsiniz. :)


Lütfuna Ermek İçin Söyle Perişan mı Olayım?

İlk sahne günü...
Belvü Gazinosu.
Sene 1933.
Büyütülmeden önceki kimlik yaşı 15.
Kazandığı para 10 Lira.
Heyecan ise pahasız...

   Ona özel dikilen elbisesi ile beliren siluet, zarafetinin içinde kendine bir yer bulurken, gözlerindeki muamma ışık dinleyicilerine tek tek yansıyordu. İlk kez sahneye çıkmanın verdiği haz, sesinde şevki de artırıyor, sanki o anlar için bambaşka ve masalsı bir tarih yazılıyordu.

   Mikrofonda bir kadın tınısı ve duvarlardan geçen sahnedeki ilk şarkısı:
"Hançer-i ebrusu saplandı dile,
Gamze-i fettanı verdi velvele,
Bilmiyor ahvalimi ölsem bile,
Söyle artık gönlümü alsın ele."
Farklıydı...
   O dönemde bütün hanımefendiler sırada oturarak fasıl yapıyorlardı. Kimse bu konudan rahatsız görünmüyordu; biri dışında...
   Gün gelecek "Akşam oldu hüzünlendim ben yine, hasret kaldım gözlerinin rengine..."yi ondan dinlerken bir başak dalacağımız o şahane sesli kadın dışında...

   Oturarak şarkı söylemeyi kabul etmeyen ve ayakta şarkı söylemeye herkesi ikna ederek kendi tahtını belirleyen sanatçı, Belvü Gazinosu'nda solistlik yerini alarak senelerce başında taşıyacağı tacının da erkenden sahini olur.

   Seneler Böyle Geçer...
   Ayakkabısının topuk sesi duyulur.
   Sessizlik iyice artar.

   Önce bir duble rakıyı fondip yapar, sonra boş bardağını başının üstünden çevirir ve arkasına bakmadan atar. Kırar bardağı...
   Cam parçaları saçılır etrafa.

   İşte sahnededir Müzeyyen Senar...

   Türk Sana Müziğinin ve Cumhuriyetin Divası; şarkı söylerken adeta gırtlağı ile dans eder. Hançeresi güçlü, yorumu benzersiz... Hayranlık uyandıran sesi ise eşsizdir.

   Bazen sükunet gizli anlamlar taşır...
   Altı yaşında aniden kekeme olan büyük usta rahatsızlık sonucu dört yaşına kadar neredeyse hiç konuşamaz. Ve o dönemde kendisini şarkı söyleyerek ifade eder.
   Sanki hayatın farklı bir kucaklamasıdır bu suskun kaldığı dönem. Öyle ki ona şarkılar bağışlayacak bir ömür için sanki ön hazırlıktır...

   Müzeyyen Hanım...
   İnsanın teninden geçen şarkıların kraliçesi, yazmakla bitirilmez, dinlemekle doyulmaz ona...
   Bir "Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım," der ki insanın içinde yer gök ünler...

   Şarap tadındaki bu şahane şarkı aynı zamanda içinde gerçek bir hilaye de taşır. Her kısa sözünde uzun anlamlar doludur.
   Tarih, 1900'lü yılların başı...
   Makedonya'dan eğitim almak için dersaadete gelen bir albayın kızı, burada tesadüfen bir genç ile tanışır. Birbirlerine delice aşık olan bu iki sevgili bir daha asla bulunamayacak kadar büyük ve özlemli bir sevda yaşarlar. Fakat bir süre sonra en olmadık zamanda babası ölen kız, parasız pulsuz kalarak evine dönmek mecburiyetinde kalır. Gitmeden önce evlenmek için  sözleşirler. Oğlan sekiz sene kızın yollarını gözler. Ne gelen vardır ne de giden...
   Yetmezmiş gibi o dönemde çıkan savaş ile beraber açlık ve yoksulluk çok yorar herkesi. Nihayetinde dağınık hisler ve yaşam şartları oğlanın dengesini sarsar ve bu sarsıntı ona çok pahalıya mal olur. Ailesinin ve çevresinin baskısı ile harap olan oğlan aniden kuzeni ile evlenir. Ve evlenmesinden tam üç gün sonra senelerce beklediği, tek aşkı çıkar gelir yanına...
   Kız evlenmemiştir ve hep onu beklemiştir. Oğlan inanamaz bu karşılaşmaya. Üstelik de kızın, Beyoğlu'ndaki eski apartman dairesinde döndüğünü duyunca daha da kötü olur. Kız ona gitmiştir, oğlan evde yoktur. Tam geri dönerken birbirlerini görürler... Çok büyük bir talihsizliktir bu.
   Sokağın ortasında sevdiğinin gözlerinde kaybolan genç adam, kıza yaşadıklarını anlatmaya başlar; ancak duydukları karşısında büyük acılar içinde kalan kız orayı terk eder ve Mısır'a, amcasının yanına giderken yolda intihar eder. İntihar etmeden önce yazdığı mektupta ise hala onu sevdiğini söyler.
   Bu mektup genç adamın eline iki sene sonra ulaşır -ki o artık önemli bir bürokrattır ve günlüğüne şu notu yazar:
   "Senin beni hala sevdiğini anlamam için rezil olup, perişan olup bir başka kadının koynuna mı girmem gerekiyordu, ey canım?"
   İşte "Lütfuna ermek için, söyle perişan  olayım?" sözü de buradan gelmektedir.
   Bu kalp acıtan, iç geçirten hikayenin şarkısı, "Benzemez Kimse Sana" seneler sonra Müzeyyen Hanım'ın sıcak ve dokunaklı sesine ulaşır.
   Ve üstatlarımıza saygıyı sonsuz bilen "Kırık Plak" da iftiharla sunar...

BENZEMEZ KİMSE SANA

Benzemez kimse sana
Tavrına hayran olayım
Bakışından süzülen
İşvene kurban olayım
Lûtfuna ermek için
Söyle perişan olayım
Bakışından süzülen
İşvene kurban olayım

Söz: Rüştü Şardağ
Beste: Fehmi Tokay
Seslendiren: Müzeyyen Senar

Not: "Kırık Plak" adlı müzik köşemden,
13.Bölüm/Ağustos 2010...

Seda Özay

Mayıs 2001 - Ortaköy

İlk Karşılaşma
yan yanaydık.
iç içeydik.
ara sıra göz gözeydik.
artık yüz yüzeydik.

bakıyordun; kısık yemyeşil gözlerinle içime akıyordun.
konuşuyordun; sana söyleyeceklerimi unutturuyordun.
gülüyordun; eski bir hatırayı anımsatıyordun.
anlatıyordun; kendini açıyordun, maziden bir-iki parça.
yaşanmışlıkla seni tanıtıyordun.
susuyordun; cümle kurmamı bekliyordun.
yürüyordun; yollardaki çukurları kapatıyordun.
sigara içiyordun; dumanından beni koruyordun.
anlamıyordun; ne getirmişti bizi bir araya.
utanıyordun; belki biraz da korkuyordun.
dokunuyordum!
bir tek gece, bir tek senin tenine dokunuyordum.
karşında soyunuyordum, bilip bilmeden bir şeyler yapıyordum; hiçbir şey düşünmüyordum.
giysilerimle beraber terk etmişti beni kalkanlarım.
dayanıyordun!
unutamam o halini.
beni ne kadar iyi anlıyordun.


KGBT 7. Tur || İngiliz Gelin Annabel - Lynsay Sands | Ön Okuma

5/11/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba :) Bugün 7. blog turumuz başladı, maşallah bize ^^ 
Kitabımızın ön okumasına bakmadan önce Facebook sayfamızda gerçekleşen çekilişe katılmak için buraya tıklayabilirsiniz :) 


KGBT 5. Tur || Hiç Hesapta Yoktun Sen - Nazmiye Sümer | Ön Okuma

4/19/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba !
Ara vermeden yeni bir tur ile sizlerleyiz :) 
Kitap Gurmeleri olarak çok çalıştığımız doğrudur efendim :)

Turumuzun ilk gününde kitabımızın Ön Okuması ile yayındayım :D Aynı zamanda da Facebook Sayfamızda 3 kişiye Hiç Hesapta Yoktun Sen kitabını hediye ettiğimiz yarışmamıza katılmak için buraya tıklayabilirsiniz :)



YK 3. Tur || 1. Gün || Jay Asher - Ölmek İçin Ön Üç Sebep | Ön Okuma & Çekiliş

7/23/2014, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:
 
Üçüncü blog turumuzun ilk gününden herkese merhabalar.
Benim de çok beğenerek okuduğum tur kitabımızın ön okuması sizlerle :)
Çekilişe yazının sonundan katılabilirsiniz.