Dokuzuncu blog turumuzdan herkese merhaba :)
Postiga yayınları sponsorluğunda Seda Özay'ın Benzemez Kimse Sana kitabına blog tur düzenliyoruz. Tur takvimimize göz atmak ve çekilişe katılmak için Facebook sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın !
Facebook sayfamıza buradan ulaşabilirsiniz. :)
Lütfuna Ermek İçin Söyle Perişan mı Olayım?
İlk sahne günü...
Belvü Gazinosu.
Sene 1933.
Büyütülmeden önceki kimlik yaşı 15.
Kazandığı para 10 Lira.
Heyecan ise pahasız...
Ona özel dikilen elbisesi ile
beliren siluet, zarafetinin içinde kendine bir yer bulurken, gözlerindeki
muamma ışık dinleyicilerine tek tek yansıyordu. İlk kez sahneye çıkmanın verdiği
haz, sesinde şevki de artırıyor, sanki o anlar için bambaşka ve masalsı bir
tarih yazılıyordu.
Mikrofonda bir kadın tınısı ve duvarlardan
geçen sahnedeki ilk şarkısı:
"Hançer-i ebrusu saplandı dile,
Gamze-i fettanı verdi velvele,
Bilmiyor ahvalimi ölsem bile,
Söyle artık gönlümü alsın ele."
Farklıydı...
O dönemde bütün hanımefendiler
sırada oturarak fasıl yapıyorlardı. Kimse bu konudan rahatsız görünmüyordu;
biri dışında...
Gün gelecek "Akşam oldu
hüzünlendim ben yine, hasret kaldım gözlerinin rengine..."yi ondan
dinlerken bir başak dalacağımız o şahane sesli kadın dışında...
Oturarak şarkı söylemeyi kabul
etmeyen ve ayakta şarkı söylemeye herkesi ikna ederek kendi tahtını belirleyen
sanatçı, Belvü Gazinosu'nda solistlik yerini alarak senelerce başında taşıyacağı
tacının da erkenden sahini olur.
Seneler Böyle Geçer...
Ayakkabısının topuk sesi
duyulur.
Sessizlik iyice artar.
Önce bir duble rakıyı fondip
yapar, sonra boş bardağını başının üstünden çevirir ve arkasına bakmadan atar.
Kırar bardağı...
Cam parçaları saçılır etrafa.
İşte sahnededir Müzeyyen
Senar...
Türk Sana Müziğinin ve
Cumhuriyetin Divası; şarkı söylerken adeta gırtlağı ile dans eder. Hançeresi
güçlü, yorumu benzersiz... Hayranlık uyandıran sesi ise eşsizdir.
Bazen sükunet gizli
anlamlar taşır...
Altı yaşında aniden kekeme olan
büyük usta rahatsızlık sonucu dört yaşına kadar neredeyse hiç konuşamaz. Ve o
dönemde kendisini şarkı söyleyerek ifade eder.
Sanki hayatın farklı bir
kucaklamasıdır bu suskun kaldığı dönem. Öyle ki ona şarkılar bağışlayacak bir
ömür için sanki ön hazırlıktır...
Müzeyyen Hanım...
İnsanın teninden geçen şarkıların
kraliçesi, yazmakla bitirilmez, dinlemekle doyulmaz ona...
Bir "Benzemez kimse
sana, tavrına hayran olayım," der ki insanın içinde yer gök
ünler...
Şarap tadındaki bu şahane şarkı
aynı zamanda içinde gerçek bir hilaye de taşır. Her kısa sözünde uzun anlamlar
doludur.
Tarih, 1900'lü yılların başı...
Makedonya'dan eğitim almak için
dersaadete gelen bir albayın kızı, burada tesadüfen bir genç ile tanışır.
Birbirlerine delice aşık olan bu iki sevgili bir daha asla bulunamayacak kadar
büyük ve özlemli bir sevda yaşarlar. Fakat bir süre sonra en olmadık zamanda
babası ölen kız, parasız pulsuz kalarak evine dönmek mecburiyetinde kalır.
Gitmeden önce evlenmek için sözleşirler.
Oğlan sekiz sene kızın yollarını gözler. Ne gelen vardır ne de giden...
Yetmezmiş gibi o dönemde çıkan
savaş ile beraber açlık ve yoksulluk çok yorar herkesi. Nihayetinde dağınık
hisler ve yaşam şartları oğlanın dengesini sarsar ve bu sarsıntı ona çok pahalıya
mal olur. Ailesinin ve çevresinin baskısı ile harap olan oğlan aniden kuzeni
ile evlenir. Ve evlenmesinden tam üç gün sonra senelerce beklediği, tek aşkı çıkar
gelir yanına...
Kız evlenmemiştir ve hep onu
beklemiştir. Oğlan inanamaz bu karşılaşmaya. Üstelik de kızın, Beyoğlu'ndaki
eski apartman dairesinde döndüğünü duyunca daha da kötü olur. Kız ona
gitmiştir, oğlan evde yoktur. Tam geri dönerken birbirlerini görürler... Çok
büyük bir talihsizliktir bu.
Sokağın ortasında sevdiğinin
gözlerinde kaybolan genç adam, kıza yaşadıklarını anlatmaya başlar; ancak
duydukları karşısında büyük acılar içinde kalan kız orayı terk eder ve Mısır'a,
amcasının yanına giderken yolda intihar eder. İntihar etmeden önce yazdığı
mektupta ise hala onu sevdiğini söyler.
Bu mektup genç adamın eline iki
sene sonra ulaşır -ki o artık önemli bir bürokrattır ve günlüğüne şu notu
yazar:
"Senin beni hala sevdiğini
anlamam için rezil olup, perişan olup bir başka kadının koynuna mı girmem
gerekiyordu, ey canım?"
İşte "Lütfuna ermek
için, söyle perişan olayım?" sözü
de buradan gelmektedir.
Bu kalp acıtan, iç geçirten
hikayenin şarkısı, "Benzemez Kimse Sana" seneler sonra
Müzeyyen Hanım'ın sıcak ve dokunaklı sesine ulaşır.
Ve üstatlarımıza saygıyı sonsuz
bilen "Kırık Plak" da iftiharla sunar...
BENZEMEZ KİMSE SANA
Benzemez kimse sana
Tavrına hayran olayım
Bakışından süzülen
İşvene kurban olayım
Lûtfuna ermek için
Söyle perişan olayım
Bakışından süzülen
İşvene kurban olayım
Söz: Rüştü Şardağ
Beste: Fehmi Tokay
Seslendiren: Müzeyyen Senar
Not: "Kırık Plak" adlı
müzik köşemden,
13.Bölüm/Ağustos 2010...
Seda Özay
Mayıs 2001 - Ortaköy
İlk Karşılaşma
yan yanaydık.
iç içeydik.
ara sıra göz gözeydik.
artık yüz yüzeydik.
bakıyordun; kısık yemyeşil gözlerinle içime akıyordun.
konuşuyordun; sana söyleyeceklerimi unutturuyordun.
gülüyordun; eski bir hatırayı anımsatıyordun.
anlatıyordun; kendini açıyordun, maziden bir-iki parça.
yaşanmışlıkla seni tanıtıyordun.
susuyordun; cümle kurmamı bekliyordun.
yürüyordun; yollardaki çukurları kapatıyordun.
sigara içiyordun; dumanından beni koruyordun.
anlamıyordun; ne getirmişti bizi bir araya.
utanıyordun; belki biraz da korkuyordun.
dokunuyordum!
bir tek gece, bir tek senin tenine dokunuyordum.
karşında soyunuyordum, bilip bilmeden bir şeyler yapıyordum; hiçbir şey
düşünmüyordum.
giysilerimle beraber terk etmişti beni kalkanlarım.
dayanıyordun!
unutamam o halini.
beni ne kadar iyi anlıyordun.
Handy writingHave a good day!. How do you promote this blog?Formula 41 Extreme It seems to get a good ammount of traffic. Also, can you share where did you get the theme or layout of your site? I'm new to blogging and would like mine to look as good as yours. Thanks a lot. http://www.strongmenmuscle.com/formula-41-extreme/
YanıtlaSil