Herkese merhaba.
Bildiğiniz gibi, Sihirli Kitaplık ile Okuma Etkinlikleri
olarak Güneş Demirel’in Şimdi Benimsin kitabına okuma etkinliği düzenliyoruz.
Son gün yorum sırası bana geldi.
Şimdi Benimsin, konusu ve başlangıcı nedeniyle gerçekten çok
ince çizgide bir kitap. Eğer ön yargılarınız ile başlarsanız bu kitaba okurken
hiç hoşunuza gideceğini zannetmiyorum. Ama ben hepinizi ön yargılarınızı bir
kenarı bırakmaya davet ediyorum. Çünkü başlamadan önce güzel yorumlar da okudum
kötü yorumlar da. Ben de en iyisi objektif olayım dedim ve tarafsız bir şekilde
kitaba başladım. Sevdim mi? Evet.
“Elif arabanın içindeydi. Kafasını cama yaslamış ve yıkılmış gözlerle etrafı izliyordu. Onun bu yıkılmışlığının tek sorumlusu olan bense, bir kez daha vicdan denizinde boğuluyordum.”
-Fırat
Yorumuma geçmeden önce sizlere biraz konusundan bahsetmek
istiyorum. Merak etmeyin, söyleyeceğim şeyler spoiler olmayacak. Zaten kitabın
başlarında okuyacağınız şeyleri anlatacağım.
Elif, hemşirelik okuyor ve Ankara’da yaşıyor. Abisi Cemal
Mimarlık okuyor ve aynı bölümde olduğu Beril ile orada tanışıyorlar
birbirlerini seviyorlar. Fakat bir sorun var. Beril Diyarbakırlı , Ankara’ya
okumak için gelmiş ve önceden Diyarbakır’da bir aşiret ağasının oğlu ile
sözleri yapılmış. Ne aşiret ağasının oğlu ne de Beril birbirlerini sevmiyorlar
aslında. Sadece ailelerin karar verdiği bir olay. Ama Beril, neler olacağını
bile bile gitmiş Elif’in abisi Cemal’e kaçmış ve evlenmişler. Bu olanlardan,
yani evlilikten, Elif’in ailesinin de haberi yok. Beril’in sözlendiği kişi
Fırat’ın ailesi evlerini bastıkları zaman öğreniyorlar.
Fırat Diyarbakır’da bir aşiretin gelecekteki ağası. Beril,
Cemal ile kaçtıktan sonra herkes ondan bir şeyler yapmasını bekliyor. Ya Beril
ve Cemal ölecek ya da Elif’e sahip olacak. Bir nevi ödeşecekler yani. Aslında
Fırat okumuş bir adam cahil değil. Ama işte öyle bir baskı var ki üzerinde.
Töreler ne derse o olur! O da gidiyor Elif’i kaçırıyor ve daha sonra kızın ailesinin
evine atıveriyor. Nasıl olsa gelip kızlarını bana eş yapmak isteyecekler diye.
Ama işler Fırat’ın planladığı gibi gitmiyor. Her geçen gün vicdan azabı daha da
artarken, Elif’in ailesi Fırat’a gelmiyor. Aksine, Elif’i başka biri ile
evlendirmek istiyorlar. Fırat dayanamıyor tabii. Ailesi ve aşireti üzerinde çok
büyük bir baskı kurmuş. O kız gelecek ve evin gelini olacak.
“Ne hissediyordum? İğrenme! Evet evet, tam olarak buydu. Kendimden, aşiretimden, insanlarımdan… Bizlere ilmek ilmek işlenen törelerden… Her şeyden iğreniyordum!”
-Fırat
Elif ilk başlarda kesinlikle reddetse de daha sonra kendi
rızası ile Fırat’a gidiyor. Hayır, tepkilerinizi geri çekin. Kızımız aşık olup
da Fırat’ın kollarına atılmıyor. Geçerli bir sebebi var ama burada söylemek
istemiyorum belki spoiler olarak algılayabilirsiniz. Diyarbakır’a gidiyorlar ve
hikayemiz de böylece başlamış oluyor. Fırat ve Elif’in hikayesi…
Elif, gerçekten hiç kolay şeyler yaşamadı. Belki de bir
kadının yaşayabileceği en kötü, en iğrenç şeyi yaşadı. Elif gibi ben de Fırat’ı
bu konuda hiçbir zaman affetmedim. Öncelikle Elif’in ailesinden nefret ettiğimi
söylemem gerek. Sanki bu olanlar kızın suçuymuş gibi onu hor gördüler! Hele o
abisi varya, adam değil o gerçekten. Beril deseniz, olacakları, töreleri bile
bile gitmiş Cemal’e kaçmış. Gerçekten o aileyi hiç sevmedim ve hiç ısınamadım.
Elif’in ailesinden sevdiğim tek kişi kardeşi Zeynep oldu. İlk başlarda
Zeynep’li kısımları okurken gerçekten çok duygulandım. Daha sonraları da öyle…
Fırat’ın tarafına gelirsek, beni çok şaşırttılar. Ben geri
kafalı, törelerden başka hiçbir şeyi bilmeyen kötü insanlar beklerken, aslında
töreleri bildikleri halde modern insanlar ile karşılaştım. Hem bilgili ve
modernler hem de törelerine, aşiretlerine saygıları var. Elif’i hiçbir zaman
hor görmediler ve açıkçası kendi ailesinden çok çok daha yakın oldular. Gülizar
anne ve Mehmet baba, Elif’i kendi kızlarından ayırt etmediler. Hepsi neler olduğunun,
suçlarının farkındalardı. Elmas ve Kenan Fırat’ın kardeşleri, gerçekten çok iyi
karakterlerdi.
“Onu görmezden gelmeme kızıyordu, biliyordum. Bu aralar ondaki değişikliği fark etmiyor değildim. Bakışları değişmişti, davranışları da… Gün içinde işten de arıyordu beni. Birkaç kez, gece uyuduğumu sanıp yatakta beni izlerken yakalamıştım onu. İşte tüm bunlar beni korkutuyordu.”
-Elif
İlk başta da söylediğim gibi kitap konusu itibari ile çok
ince çizgide bir kitap. Nasıl bakıp, ele alacağınıza bağlı. Çünkü ben bütün
kitap boyunca Fırat’ın kendinden iğrenip, pişmanlıktan vicdan azabından
kahrolmasını okudum neredeyse. Elif deseniz kesinlikle Fırat’ı affetmedi.
Sadece o da Fırat’ı tanıdıkça, nasıl oldu, Fırat bunu bana nasıl yapabildi diye
sordu hep kendine.
Güneş Demirel kalemi ile ilk kez bu kitapta tanıştım ve
gerçekten yazarın sihirli bir kalemi olduğuna inanıyorum. Birkaç bölüm okumak
için elime aldığım gece, gerçekten yorgunluktan ve uykusuzluktan ölüyordum.
Biraz okuyup uyumak için almıştım elime. Fakat ben kitabı bırakabildiğim zaman
saat sabahın 4.00’üydü. Uzun zamandır böylesine kitap okumamıştım. Gerçekten
çok akıcıydı. Karakterler ise, kitaba başladığımdan beri sanki uzun süredir
hayatımdalarmış ve oturmuş konuşuyormuşuz gibi hissetim. Kitapta Fırat’ı
anlamamın nedenlerinden biri de kitabın hem Fırat hem de Elif’in tarafından
anlatılıyor olmasıydı. Bu ayrıntı güzeldi bence.
Kitabın kapağı. Muhteşem! En iyi kapaklardan biri bence,
çünkü kapaktaki adam tam bir Fırat. Daha iyi bir kapak olabilir miydi?
Bilmiyorum. Bu gerçekten çok güzel. Zaten kitabımız ciltli, biliyorsunuzdur.
Kısacası ben kitabı beğendim ve tavsiyemdir. Bir puanı
kitabın başındaki o kısımdan kırıyorum.
Puanım:
Kitabı bugün aldım ve anında bitti. Çok sürükleyici kitaba bayıldım. Dediğin gibi kapak tam olarak Fırat'ı anlatıyor. Kitabın sonunda değişik hissettim belki de kitap bittiği içindir ama okuyanlar sonunda bana hak verecekler. Yorumun çok güzel olmuş seninle aynı fikirdeyim. Yazarın eline seninde yorumuna sağlık :)
YanıtlaSilSeninde beğenmene sevindim, bende kitap bitince öyle bir ortada kalmıştım :D Teşekkür ederim :)
Sil