Karanlık Ateş - Karen Marie Moning | Yorum

8/18/2015, BY Buse Güler -










Karanlıktan korkar mısınız?Hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve yeri geldiğinde insanlar gördüklerine de inanmamalıdır...
Güzel, akıllı ve normal biri olmak, görünürdekinin gerçeğini ortaya çıkarmaya yeter mi bilinmez ama MacKayla bu özelliklere sahip bir kadın olarak "gerçekler" için çaba sarf edecektir. Tek amacı, diğer tüm normal insanlar gibi mutlu ve sade bir hayatı varken kardeşinin öldürülmesi ile mantıklı bir açıklama getiremediği tuhaflıklara son vermekti. Anne ve babasına olan sadakatini çiğneyerek kardeşinin katilinin peşine düşen Mac, İrlanda'ya gider. Çıktığı yolculuk, onu hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, iyi ile kötünün aynı derecede tehlike yarattığı karanlık bir dünyaya sürükler. Kısa süre içerisinde ise daha da büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kalır: Sahip olduğundan haberdar bile olmadığı gücünü insanlık âleminin ötesindeki, tehlikeli Fae âlemini görebilme yeteneği kullanmayı öğrenir ve istenilenden çok daha uzun bir süre hayatta kalmayı başarır.
Her hareketi, geçmişi olmayan ve Mac'in hayal ettiği gelecekle alay eden bir erkek olan karanlık ve gizemli Jericho tarafından gölgelenir...

Herkese merhaba, sonunda tur ve etkinliklerden bağımsız olarak bir kitap yorumu ile karşınızdayım! Ve sanırım bundan sonra da karşınızda olmaya devam edeceğim çünkü bir süreliğine(!) tur ve etkinliklerimiz yok gibi görünüyor, şimdilik tabi ;)
Reading slump denilen döneme bir girdim, çıkamıyorum arkadaşlar. Ne yaptıysam olmadı etki etmiyor *-* Hatta o kadar ki çoğunuzun okuyup ölüp bittiği Barrons'u okudum gördüğünüz gibi, eh biraz çıkar gibi oldum ama cıks, çıkamadım. Neyse bunu daha sonra anlatırım, şimdi yorumuma geçelim.
Sonunda muhteşem Jericho Barrons & MacKayla çifti ile tanıştım, ah hem de ne tanışma ama! Son dönemlerde fantastik olarak çok fazla kitap okuma imkanım olmamıştı. Açıkçası özlemişim. Karanlık Ateş beni kendime getirdi diyebilirim, tam anlamıyla fantastik ve  çok kaliteli bir fantastik kitaptı gerçekten.


  • Filmler size neyi düşüneceğinizi anlatırlar. İyi bir kitap ise bazı şeyleri hayal gücünüze bırakır. Filmler ise pembe renkli evi gösterirler. İyi bir kitap, pembe bir ev olduğunu anlatır ve detayları sizin boyamanıza, hatta belki çatı modelini seçmenize ve kendi arabanızı o evin önüne park etmenize olanak tanır.
MacKayla yani kısaca Mac, mutlu bir hayata sahiptir ve etrafı toz pembe görerek bu hayata devam ederken kardeşinin üniversite için gittiği İrlanda'da, Dublin'de öldürülmesi haberinin ardından hayatındaki her şeyin göründüğü kadar, görebildiği kadar toz pembe olmadığını anlar. Dünyası alt üst olur. Kardeşi aslında çok esrarengiz ve garip bir şekilde öldürülmüştür. Polisler, dedektifler bu işin peşine düşseler de bir süre sonra rafa kaldırırlar çünkü ellerinde somut bir şey yoktur. Bu yüzden de araştırmalar devam etmez ve doğal olarak suçlu yakalanmaz, Mac'in kardeşini kimin neden öldürdüğü ortaya çıkmayınca Mac bunu içine sindiremez. Her ne kadar ailesi buna kesinlikle izin vermese de Dublin'e gider ve olayların peşine düşer. Daha sonra kardeşinin ona mesaj bıraktığını görür.İşte Mac tam bu sırada fantastik bir dünyanın içine adım atmış bulunuyor. Başlarda inanmıyor fakat gördükleri, yaşadıklarını onu adeta bu varlığına inanmak istemediği dünyanın içine çekiyor.


  • Yüreğime taş basıp kardeşimin cinayetine sırtımı dönmeyi başarsam bile, Jericho Barrons gitmeme müsaade etmeyecekti.
Bir de Barrons var.  Onu nasıl anlatsam bilemiyorum, adamın ne olduğu bile belli değil. Ölümüne karizmatik, korkutucu, otoriter bir havası var. Çok gizemli, esrarengiz bir adam. Barrons'un kendine ait bir kitap ve süs eşyaları sattığı iş yeri var. Mac kaybolmuşken oraya giriyor ve orada tanışıyorlar. Şimdi çok fazla anlatmak istemiyorum ama, ikisi de aynı şeyi arıyorlar ve yolları tekrardan böyle kesişiyor. Gördüğünüz gibi Barrons hakkında pek bir şey söyleyemiyorum. Çünkü, Barrons işte. Barrons yani ne diyebilirim ki? :D 


  • Yakışıklı değildi. Bu sıfat onu tanımlamak için fazla sıradan olurdu. Jericho Barrons öldüresiye erkeksiydi. Seksiydi... Cezbediciydi... 

Gelelim görüşlerime. Kitabı neredeyse 10 gün gibi bir sürede okudum. Ama üç dört gün elime hiç almadığım da oldu. Karışık ve fantastik bir havası olan, detaylara sahip bir kitap. Okurken öylesine okumuyorsunuz, bilgileri, karakter ve olayları takip etmeniz gerekiyor. Ben bazen o dikkate sahip olamadığım için sıkıldım. Bir de kitaptan ne beklediğinize bağlı. Benim beklentim çok fazlaydı, karşıladı evet boş bir kitap değil. Fakat ben aşk da bekliyordum :D Meğer yokmuş. İflah olmaz bir romantiğim ben, aşksız sevgisiz kitaplar okuyamıyorum. Bilmediğim için de ha sevgili oldular, ha olacaklar diye okudum. Mac ve Barrons bir ekip tabii öyle bir olay yok. Yani eğer aşk bekleyerek okuyacaksanız o beklentilere girmeyin, onun dışında güzel bir kitap. Çok kaliteli bir konusu ve olayları var bana göre, ben beğendim. 


  • Siz lanet olası neyin nesisiniz, Bayan Lane?


Okurken kendimi sürekli bir karşılaştırma içinde bulduğumu fark ettim. Takip edenleriniz bilir, Artemis Yayınları'ndan çıkan Gece Avcısı serisini çok severim, Bones ve Kedicik benim favori karakterlerimdendir ve nedense okurken Mac & Barrons'u sürekli Bones & Kedicik ile karşılaştırdım. Bones & Kedicik bana göre açık ara fark attı arkadaşlar :D İlk kitapları karşılaştırdım tabii sadece. 

Redaksiyon bazı yerlerde sıkıntılıydı. Onun dışında bir sorun yok bence. Güzel kitaptı. Ne bekleyerek başladığınıza bağlı açıkçası :) Serinin iki üç ve dördüncü kitapları da bende mevcut, devam edeceğim ama ne zaman ederim bilmiyorum. 

Puanım:




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder