Okuma Köşem: Kitap Kardeşleri ile Blog Turları

Orjinal Adı: Brain on Fire

GoodReads Puanı: 3.93

Yayınevi: Yabancı Yayınları

Sayfa Sayısı: 369

Satın almak için: Kitap Sihirbazı

Unutmanın varlığı asla kanıtlanmamıştır. Tek bildiğimiz, bazı şeylerin istediğimiz zaman aklımıza gelmediğidir.
Friedrich Nietzsche

Dünyada nadir görülen ve tanı koymanın çok zor olduğu bir hastalıkla savaşan gazeteci Susannah Cahalan, Beynimdeki Yangın'da kendi öyküsünü kaleme alıyor. Delirmenin ve unutmanın yaşamında boşluklar oluşturduğu Cahalan, bu boşluğu doldurmak için okurlarla birlikte geçmişinin peşine düşüyor.

"Başlangıçta yalnızca karanlık ve sessizlik vardı.Gözlerim açık mı? Merhaba? Ağzımı mı oynatıyorum ya da bu soruyu yöneltecek biri mi var, emin olamıyorum. Hiçbir şey göremeyeceğim kadar karanlık. Gözlerimi kırpıyorum, bir kez daha kırpıyorum ve bir kez daha. Karın boşluğumda kötü bir şey olacağına dair bir his var. Biliyorum."

***
Yorumuma, kitabın beni çok derinden etkilediğini söyleyerek başlamak istiyorum. Beynimdeki Yangın kesinlikle kurgu değil, yaşanmış bir olaydır. Bu olayı da direk Susannah Cahalan kendisi yaşamıştır. Sanırım bunları bilerek okumak, olaylara daha farklı bir açıdan bakmamı sağladı.

Konusundan bahsedecek olursam, Gazeteci Susannah kolundaki tahta kurusu ısırıklarından çok rahatsız olur ve bu ilerleyen günlerde adeta bir paranoyaya dönüşür.

Öyle ki evinde hiç tahta kurusuna rastlamamasına rağmen hemen ilaçlama şirketleri ile görüşmeye başlar.
Olaylar ilk önce tahta kurusu ısırığı ile başlıyor, ama zamanla işin içine baş dönmeleri, mide bulantıları,kusmalar ve bulunduğu ortama adapte olamamak da giriyor. Susannah başlarda bunları çok önemsemiyor. Kullandığı doğum kontrol bantlarından şüpheleniyor.Bunun için doktorunu arıyor. ama doktoru önemli bir sorun olabileceğini ve bir nöroloğa başvurması gerektiğini söylediği zaman, yavaş yavaş işler ciddiye biniyor.

Bu sırada Susannah'ın sol tarafında bir uyuşma başlıyor. İyice endişelendiği için doktorunu dinleyip bir nöroloğa başvuruyorlar.

İşte kitabımız bu şekilde başlıyor. Yapılan onca testin sonuçlarında hiçbir soruna rastlanmıyor, ta ki erkek arkadaşının kollarında nöbet geçirene kadar.Bir hastalığı var belli, ama bunun bir ismi bile yok, bir tanı koyamıyorlar. Nasıl tedavi edileceği de bilinemiyor tabii. Ne kadar kötü bir durum düşünsenize?

Olaylar bu şekilde hastanede devam ediyor. Testler yapılıyor, konusunda uzman doktorlardan bir ekip oluşturuluyor.
Daha fazla anlatmak istemiyorum çünkü devam ettirirsem sonuna kadar anlatabilirim sanırım :)
Kitabı çok beğendim. Ben bu tür kitaplar okumazdım. Beynimdeki Yangın ilk olduğu için ve gerçek bir hikayeyi direk kendisinden okuduğumuzdan da benim için çok özel.
Baştan sona kadar Susannah'ın başına neler gelmiş neler geçmiş okuduk gördük. Ben sanki karşımda biri var onunla sohbet ediyorum o bana anlatıyor gibi hissettim. Bu çok iyi yazılmasından kaynaklanıyor, çok iyi şekilde hikayeleştirilmiş ve su gibi akıp gitti zaten. Sizi rahatsız edebilecek tek şey kullanılan tıbbi terimler olabilir. Ama onlarda anlatıldığı için, zamanla o kadar çok olayın içinde oluyorsunuz ki, size yabancı gelmiyor :)
Bu arada, yazar hastalığı boyunca geçen döneme dair çok fazla birşey hatırlayamıyor. Ama babasının tuttuğu günlük, hastanede olan görüntü kayıtları ve annesi ile babasının haberleşmek için kullandıkları notlar sayesinde ortaya böyle bir eser koyulmuş. İyi ki de bunları derleyip yazmış, bizler de okuma fırsatı bulmuşuz. Sağlığın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış oldum :)
Eğer bu tür okumayı seviyorsanız, gidin kesinlikle alın. Benim gibi hiç okumadıysanız, bir şans verin. Emin olun pişman olmayacaksınız.

Puanım: