Okuma Etkinliği #7 || Kır Papatyası - Dilek Taygun | Yorum

6/23/2015, BY Buse Güler -

"Kızma..."Kızın ağzından bu kelime yalvarır bir tonda çıkmıştı. Adam daha fazla dayanamayarak masanın üzerinden elini uzatarak kızın elinin üzerine bıraktı."Kızdığım sen değilsin, küçüğüm...Kendime kızıyorum."Genç kızın kavisli kaşları şaşkınlıkla kalkmıştı."Neden?""Bana emanet edilene sahip çıkamadım," dedi adam yüzünde sıkıntılı bir ifadeyle."Ben... Ben senin için sadece bir emanet miyim?"


Herkese merhaba.

Sihirli Kitaplık ile Okuma Etkinlikleri olarak Mendirek Yayınları sponsorluğunda Kır Papatyası kitabına etkinlik düzenliyoruz ve yorum sırası bana geldi.

Yorumuma geçmeden önce sizlere biraz konusundan bahsedeyim.

İnci on sekiz yaşındadır. Küçükken anne ve babasını bir trafik kazasında kaybettiği için babaannesi ile yaşamaktadır. İnci lisede okuyor ve üniversiteye hazırlanıyor fakat burs alması gerekiyor, buna ihtiyacı var yani. Daha sonra uzaktan bir akrabaları olan Nur Hanım kızımıza yardım eli uzatıyor. Kendisinin durumu gayet yerinde ve İstanbul’da oğlunun yanında kalabileceğini söylüyor.
Gökhan,  Nur Hanım’ın oğlu. Annesi ona böyle bir konu ile gelince kesinlikle karşı çıkıyor fakat yine de annesinin sözünden çıkmamak için kabul ediyor. Yani kızımız İnci, Gökhan’ın evinde kalacak. Gökhan çok temiz ve titiz birisi.  İnci görür görmez Gökhan’a aşık oluyor. Gökhan ise ilk esnada tepkisiz kalsa da sonradan içten içe o da İnci ile ilgilenmeye başlıyor. Ama bunu kızımıza yansıtmıyor. En ufak bir şey bile olsa sürekli İnci ile tartışma durumuna girebiliyor. Gökhan kızımıza yardım ediyor fakat İnci’nin üzerinde tam bir baskı kurmuş durumda. Ben sana yardım ettim ama sen de benim istediklerimi yapacaksın gibi bir olay var ortada :D

Daha sonra işte olaylarımız devam ediyor. Kitap gerçekten akıcıydı. Okurken sayfalar akıp gidiyor. Kapağını, iç tasarımını ve yazı puntosu da çok hoşuma gitti. Fakat kitapta sevmediğim bir olay İnci ve Gökhan arasındaki yaş farkı oldu. İnci on sekiz, Gökhan otuz yaşındaydı. İnci en azından bir yirmi yaşında olsaydı dedim okurken. Etkinlikteki diğer kızlar ile konuştuğum zaman gördüm ki onlarında kitapta sevmedikleri şey bu yaş olayı olmuş. Hepimiz hemfikiriz yani. Son gün yorumu bende olduğu için açıklama yapayım. Biz aradaki yaş farkına takıldık ama kız on sekiz yaşında olduğu için. Bana göre olgun bir karakter değildi. Kaldı ki adam otuz yaşında. En azından kız yirmi bir , yirmi iki yaşında falan olsa belki tamam diyebilirdik. Hiçbir samimiyet yokken birden aynı evde falan yaşamaya başladılar işte. Evet, Gökhan devamlı Küçüğüm diyor olabilir ama kız gerçekten küçük işte. Bizi bu konu rahatsız etti. Kimse kalkıp da bana historical yazarlarından ve kitaplarından örnekler göstermesin. Kır Papatyası günümüzü anlatan bir kitap çünkü. İki iki daha dört, biz bu şekilde düşündük sadece bu kısmından rahatsız olduk. Yazar Dilek Taygun’un da büyük bir olgunluk ile bu eleştirilerimizi karşılayabileceğini ve kendine olumlu yönler çıkarabileceğini düşünüyorum. Kendisinin ilk kitabı, yazarlık hayatında başarılar dilerim.

Kitabın sonunu yazar iyi bağlamış. Tam bir Türk filmi tadındaydı. Eğer böyle hikayelerden ve Türk filmi tadında kitaplardan hoşlanıyorsanız seveceksinizdir.



1 yorum:

  1. merhaba taze bloguma çay içmeye davet ediyorum sizi. :) http://kahragunluk.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil