Sen - Selvi Atıcı | Yorum

6/14/2015, BY Buse Güler -

Herkese merhaba.

Çok güzel bir kitabın yorumu ile karşınızdayım. Selvi Atıcı – Sen kitabı dün gece bitti ve ben çok geçmeden yorumunu yayınlamak istedim. Açıkçası alıntılarını da ayrı bir yazıda yayınlayacağım ama ne zaman olur bilmiyorum. Çünkü yirmiden fazla alıntı çıkarmışım :D Daha çıkardı da bir süre sonra kendime artık “Dur Buse!” dedim. Alıntılar ne zaman gelecek belli değil ama en kısa sürede yayınlamaya çalışacağım. Fakat yorumumun sonuna bir iki alıntı ekleyeceğim, tadımlık olsunlar. Bu sıralar başımı kaşıyacak vaktim olmadığı için Sen’i bitirmem de biraz uzun sürdü. İnanır mısınız, son elli sayfayı üç günde falan okuyamadım.

Aslında nasıl bir yorum yazacağımı hiç bilmiyorum. Çünkü kitabın hepsini şuan size anlatmak istiyorum :D Eğer okumuş arkadaşlar varsa, yazabilirsiniz bol bol sohbetini ederiz  *-*


Öncelikle bu yazarın okuduğum ilk kitabı. Kimliksiz’ i arkadaşımdan almış ama uzun süre kitaplığımda bekletip geriye vermiştim. Çünkü yazı puntosu gerçekten çok küçüktü! Bu bir neden değil ama o sıralar pek bir şey okuyasım olmadığı için ona da başlamadım. Daha sonra bir kitapçıda Kimliksiz’ i gördüm, on liraydı. Küçük de olsa alacağım artık, derken bir baktım puntosu büyümüş :D Nasıl sevindim anlatamam. Sen’i okumak için önce Kimliksiz’ i okumak istiyordum. Aslında bir bağlantısı yok kitapların ama sırayı bozmayayım dedim fakat dayanamadım. Çünkü Kimliksiz’ i bir ablama vermiştim ve Sen geldiği zaman sabredemedim, başladım. Sevgili yazarıma da sordum, ilk önce Sen’ i okuyabileceğimi, sorun olmadığını söyledi.

Biraz sizlere konusundan bahsetmem gerekirse;
Süheyla, ben ona Demir gibi Sü diyeceğim, kardeşini banyolarında bileklerini kesmiş olarak intihar ettiğini gördüğü an adeta dünyası başına yıkılır. Aklında, kardeşinin intikamını almaktan başka bir şey yoktur. Çünkü kardeşi intihar edecek, yaşamına son verecek birisi değildir. Sü, artık ne yapacağını bilemediği için kardeşinin bıraktığı notu okudukça bir şeylerin yanlış olduğunu düşünür. Evet, kardeşi ona şifreli bir not bırakmıştır aslında ve Sü bir nevi bu şifreyi çözer. Kardeşinin bilgisayarındaki bilgilerden yola çıkarak İstanbul’a gitmeye karar verir. Kardeşinin ölümü ile bağlantılı olan kişilerden hesap sormaya, onlardan intikam almaya. İstanbul’ da annesinin eski aşkı Timuçin Bey’in yanında kalacaktır. Bu arada, elindeki ipuçlarından biri de girebilmek için gümüş karta sahip olmaları gereken bir mekân. Kızımız aslında o kartı arıyor diyebiliriz.
Timuçin Bey’in bir moda evi var ve Sü’nün annesi bir terzi olduğu için, kızımız bu işlere pek yabancı değil. Bir gün Timuçin Bey aniden rahatsızlanınca gelen müşteriler ile kendisi ilgilenmek zorunda kalır. Gelen müşterilerden biri kim dersiniz? Demir Mızrak.

Demir, son derece yakışıklı, karizmatik ve bir o kadar da sivri dilli birisi. Önemli bir konuşma yapacağı için kendisine kıyafet diktirecek. *O kıyafetin sonra ne halde olduğunu okuyunca epey gülmüştüm :D * Timuçin Bey rahatsızlandığı için onun asistanı Sü ile muhatap olmak zorunda kalıyor tabii :D Her neyse bizimkiler baya olaylı bir şekilde tanıştıktan sonra Demir cüzdanını yere düşürüyor ve Sü diğer kartların arasında aradığı gümüş kartı görüyor. Demir, telefon görüşmesi için dışarı çıktığı zaman kızımız dayanamıyor tabii ve cüzdanını karıştırmaya başlıyor. Demir ise onu o şekilde yakalıyor ve fotoğraflarını çekiyor, cüzdanını karıştırırken. Sonra Sü’ ye bir nevi şantaj yapıyor, bir gece yemek yemelerini söylüyor.



İşte tanışmaları bu şekilde oluyor. Olaylar ve daha bir sürü olaylar böyle devam ediyor. 
Süheyla öyle kitaplarda okuduğumuz sümsük, mızmız, salak kızlardan değil. Tuttuğunu koparan bir dövüş eğitmeni. Bu işin eğitimini almış ve bir salonu var zaten. Hele o sivri dili yok mu, okurken o kadar çok eğlendim ki.

Demir, Sü ne kadar sivri dilliyse o da öyle. Ucu açık ve anlamları başka yerlere kayacak cümleleri kurmaktan, ima etmek hiç çekinmiyor. Çiftimizi düşünsenize! O kadar iyiler ki, okumaya doyamıyorsunuz.

Kitapta sevdiğim noktalardan biri de, Sü’ nün hiçbir zaman davasından vazgeçmemesi oldu. Açıkçası ben, kardeşini kaybetmiş biri olarak, onu çok iyi anladım ve eğer Demir’e olan aşkı yüzünden intikam almayı falan unutup mutlu mesut yaşasaydı ona çok kızardım. En çok takdir ettiğim kısımlardan biri buydu. Çünkü genelde hep öyle olur. Kız, erkeği görünce bir anda tüm sorunlar ortadan kalkar ve geri dönülemez bir şekilde aşık olmuştur. Yok öyle bir şey, Sü öyle değil. Ayrıca birbirlerini gördükleri ve hoşlanmaya başladıkları ilk andan itibaren de yatağa atlamamalarını takdir ettim. Kitabın sonuna kadar aksiyon bitmiyor, sürekli ipuçları toplanıyor ve adeta bulmaca tamamlanıyor. Sonucu gördüğünüz zaman şaşıracağınıza eminim çünkü ben öyle bir şey beklemiyordum.

Renkli Kalemler Blog Turu'ndan alıntıdır :)
Demir, ah Demir. Ne desem ki onun için. O kadar… o kadar şey ki. Yani şimdi hangi sözcük ile anlatsam :D Eğlenceli, muzip ve bir o kadar da romantik, düşünceli, korumacı. Okurken göreceksiniz, o da hiç iyi şeyler yaşamamış. Aslında söylesem spoiler olur mu? Hayır olmaz.  Söylüyorum, sevgilisinin, evlenmek istediği kadının bir nevi ölmesine sebep olmuş. Yani aslında olmamış ama o öyle hissediyor. Hem de hamileymiş. Ama kızın salaklığı o yani. Ben o konuda Sü ile aynı fikirdeyim. Kız bencilin tekiymiş. Ölürken de Demir’den bir söz istemiş, işte sadece benim kalacaksın diye. Demir de ölümünden kendini sorumlu tutuyor ve yeminini bozmuyor, Süheyla’ya deli gibi aşık olsa bile. Demir, kıyamam bu yeminini çiğnememek için neler çekiyor bir bilseniz, işte bilmek için okuyun bu kitabı :D 

Ben diğer karakterleri de sevdim. Demir’ in abisi Çelik ve Timuçin Bey. Gerçekten güzeldi. Bir sonraki kitap sanırım Çelik’in hikâyesi olacakmış ve ben onu heyecanla bekliyorum!
Sanırım blog tarihimin en uzun yorumunu yazdım ama bu kitap hak ediyor :D Bir de bu sıralar ben hep tur veya etkinlik kitaplarını okudum, onları da çok sevmiş olsam bile SEN bana ilaç gibi geldi adeta sanki nefes aldım.

Kitabın eksi yönlerine gelirsem eğer, ben sadece kapağı beğenmedim. Yani o kapaktakiler benim kafamdaki Sü ve Demir değiller. Ama kitabın iç kısmındaki matruşkalar, kitabın ayracının bir muşta olması, bunlar çok ince şeyler ve çok güzeller. Yazarın dili son derece akıcıydı. Redaksiyon kısmında ise birkaç yerinde sıkıntı vardı, o da nazar boncuğu olsun diyelim.

Selvi Atıcı kalemi ile böyle güzel bir kitapla tanışmış olmaktan son derece mutluyum arkadaşlar. Selvi abla ile daha önce bir konuşmuşluğum olmasa bile o kadar samimi ve yakın davrandı ki, son dönemdeki bazı burnu havada yazarlar ile alakası olmadığının garantisini verebilirim. Her mesajıma cevap verdi ve Sen için çektiğim her fotoğrafıma yorum yaptı, çok ilgili sağolsun ^-^
En kısa zamanda Kimliksiz’ i okuyacağım diyor ve eğer hâlâ yorumumu okumaya devam ediyorsanız, bu uzun yorumu okuduğunuz için size çok teşekkür ediyorum. Eğer henüz almadıysanız, alın ve okuyun arkadaşlar, kesinlikle tavsiyemdir. Mızmız, sümsük kızlardan bıktıysanız Sü ve Demir size ilaç gibi gelecektir.  

Sevgiler.

Puanım:




“Bir gün, dünyanın senin etrafında dönmediğini fark edeceksin! Ve sırf fark ettiğin o an sana gülebilmek için hemen dibinde olacağım!”
Demir, güldü. Bu Süheyla’ca ‘ Ömür boyu dizinin dibinden ayrılmayacağım, canım aşkım!’ demekti.

***

“Sen-“
“Ben, sana tapan adamım. Ben, özleminden aklını kaçıracak olan adamım! Ben, seni görebilmek için televizyon kanallarında rezil olmayı göze alan adamım! Kahretsin, Sü! Ben, hayatını seninle geçirmek için yanıp tutuşan adamım! Ben, senin sevdiğin adamım!”

***

“Beni bir virüs olarak düşün. Şansına iyisinden ya da kötüsünden… Sana yayıldım. Bedenine, ruhuna  ve istesen de istemesen de kalbine sızdım. Beni atamazsın! Benden kurtulamazsın! Çünkü ben, senin ömür boyu katlanmak mecburiyetinde olduğun virüsünüm!”
“Keyfin bilir.”
“Tapıyorum. Sana. KADIN!”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder