Nemesis Yayınları; Eylül Ayı Kitapları || Tanıtım

8/31/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba! Nemesis Yayınları Eylül ayında çok güzel kitaplar ile bizlerle olacak ben de sizlere duyurusunu yapmaya geldim :)


Yazar: Barbara J. Zitwer
Kitap adı: Ölüm Bizi Ayırana Dek
Çeviren: Eda Tevrizci
Sayfa Sayısı: 400
Orijinal isim: The J.M. Barrie Ladies’ Swimming Society
Ön Sipariş: 01 Eylül 2015

Joey, iş için Amerika’dan İngiltere’ye gelmiştir. Son dönemlerde epey kötü gitmiş özel hayatı yüzünden, evinden uzakta olacağı bu dönemi, kafasını toplamak için de kullanmaya kararlıdır. Kaldığı evin kapı komşusu olan Ian ve kızı Lily ile tanışır. Sadece baba ve kızdan oluşan bu aile, hayatına tahmin etmeyeceği bir şekilde dahil olmuştur ve aralarındaki ilişki gittikçe güçlenmeye başlar. Ian, Joey’in hayatında gördüğü en farklı ve dingin erkektir. Ve bu dinginlik, geçmişte yaşadıklarından ileri gelmektedir.
Evinin yakınlarında koşuya çıktığı bir gün Joey, saklı kalmış bir göl keşfeder. Kışları buz tutan bu göl, beş kadının sığınağıdır adeta. Her gün gölün buz gibi sularında yüzmek için buluşan beş eski dost… Joey’i de aralarına davet ederler. Onlarla birlikte gölün soğuk sularında yüzmeye başlayan Joey, bu kadınlardan hayatla ilgili her gün yeni bir şey öğrenir. Ağızlarından çıkan her cümleden bilgelik akan bu kadınlar, Joey’i, hem kendini hem de Ian’ı anlayabileceği bir yola sokarlar. Ancak hayatta geri dönüşü olmayan bazı yollar vardır. Anlamak gibi… İnsan bir kez anladığında, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.



Yazar: Jennifer Probst
Kitap adı: Sonuna Kadar
Çeviren: Yaprak Yılmaz
Sayfa Sayısı: 336
Orijinal isim: All the Way
Ön Sipariş: 01 Eylül 2015

Ailenize ait İtalyan restoranının işleri çok kötü ve siz her şeyi düzeltmek için işin başına geçtiniz.

Çalışanları idare etmek çok zor çünkü hepsi ya akraba ya da eski bir tanıdık.

Garsonluk yapan kardeşiniz kız arkadaşıyla görüşmek için sürekli işi savsaklıyor.
Barmense sigara tiryakisi. Durmadan sigara molası verip barı boş bırakıyor.
Hepsinin yerine çalışmak ve müşterileri memnun etmek zorundasınız.
Yine de şefin açığını kapatmanız çok zor. Zaten o da karısıyla kavga etmiş ve sinir bozukluğundan bütün yemeklerin baharatını ve tuzunu fazla kaçırıyor. O kadar fazla kaçırıyor ki, müşteriler durmadan su sipariş ediyorlar.
Boş masalardan birine bir kadın ve bir adam oturuyor. Kardeşiniz ortalarda olmadığı için masanın siparişini almaya gidiyorsunuz. O anda, üç yıl önce, sadece size aşık olduğu ve siz sorumluluk istemediğiniz için terk ettiğiniz kadınla göz göze geliyorsunuz. Üstelik karşısında oturan kıl kuyrukla da sevgili gibi görünüyor.
İşte size Gavin Luciano’nun hikâyesi. Ama bu hikâyeye biraz acı katabiliriz. Gavin’in karşısında bulduğu kadın, yani Miranda Storme, son yılların en beğenilen restoran eleştirmeni. O akşam şefin bol baharatlı spesiyalini yedikten sonra içinde yeninden alevlenmeye başlayacak olan terk ediliş acısı bütünüyle gerçek.
Bu gerçek de onun ilham kaynağı.
Alacağı intikam için.
Sonuna kadar…



Yazar: Inara Scott
Kitap adı: Gözde Bekâr
Çeviren: Defne Ege Taylan
Sayfa Sayısı: 320
Orijinal isim: Rules of Negotiation
(Bencher Family #1)
Ön Sipariş: 01 Eylül 2015

New York’lu kadınların hayallerini süsleyen gözde bekâr Brit Bencher’ı herkes Öldüren Cazibe diye bilir. O bekletilemez, reddedilemez, istediği şeyi alması için neyi istediğini işaret etmesi yeterlidir.

Ancak madalyonun öbür yüzünde, ailesine son derece düşkün, şefkat dolu bir adam vardır. Özellikle söz konusu şey kız kardeşi olduğunda akan sular durur. Yaşadığı kötü günler nedeniyle büyük bir depresyon geçiren kız kardeşinin tek kurtuluş yolu, hiç kimsenin ulaşamadığı bir adamla görüşüp yıllarca üzerinde çalıştığı projeyi ona anlatmasıdır. Bu onu yeniden hayata döndürebilecek tek yoldur ancak Brit tüm şöhretine rağmen bu adama ulaşamayan insanlar arasındadır.

Sonunda bir yol bulur. Gizemli adamla görüşebilen tek kişi gibi görünen avukatına ulaşır. Tori Anderson. Doğrudan o adama ulaşmak istediğini söylese asla yardımcı olmayacak olan Tori’yi baştan çıkarmaya, böylece duygularını kullanarak ondan istediğini almaya karar verir. Ne de olsa o Öldüren Cazibe’dir. New York’lu modeller, kapak kızları, hatta neredeyse tüm kadınlar onun peşinden koşarken, Tori gibi bir avukatın ona hayır demesi mümkün değildir.

Öyle değil mi?

KGBT 15. Tur || Gecenin Sonu - Lauren Blakely || Ön Okuma

8/31/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba!
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir ben çok iyiyim. Sanki blog turunu kurduğumuz gün dün gibi ama baksanıza on beşinci tura gelmişiz bile! Desteklerinizden ötürü teşekkürler ^-^ 

Şimdi gelelim konumuza; on beşinci turumuz Agapi Yayınları sponsorluğunda Lauren Blakely - Gecenin Sonu kitabına gerçekleşiyor. Bir kişiye tur kitabımızı hediye ettiğimiz çekilişe katılmak için tık tık :)

Şimdi gevezeliğim bittiğine göre ön okumamız ile sizi baş başa bırakıyorum :)


KGBT 14.Tur || Yalnızlık Cesaret İster - Merve Deniz || Yorum

8/25/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Yeni bir blog turunda son gün yorum sırası bana geldi :) Eğer 2 kişiye tur kitabımızı hediye ettiğimiz çekilişe katılmadıysanız, buradan katılabilirsiniz. :)











Birbirlerine yasladıkları tek şey bedenleri değildi; tüm umutları, umutsuzlukları o gece koyun koyunaydı.
Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?
Başarılı, genç ve güzel bir kadın olan Rüya, ta ki âşık olduğu adamla aynı adaya düşene kadar bu sorunun yanıtını hiç düşünmemiştir. Gönlünü, çalışanların "Otoriter Despot" ismini verdiği yöneticisi Arel Bozan'a kaptıran Rüya, Arel'in kendisini fark etmesi için sonsuz bir çaba içindedir, ama ne yaparsa yapsın bir türlü Arel'in dikkatini çekmeyi başaramaz. Çıkacakları Hindistan geziyse Rüya'nın son şansıdır: Ya devam edecek ya da vazgeçecektir. Fakat hiçbir şey planladığı gibi gitmez ve kendisini âşık olduğu adamla birlikte ıssız bir adada bulur. Acaba hayatta kalmak için büyük bir mücadele verdikleri bu ıssız adada Rüya, Arel'in duvarlarını yıkabilecek midir?

Rüya bir şirkette asistan olarak çalışıyor ve kızımız işini çok seviyor. Ama belki işinden daha çok sevdiği bir şey daha var; patronu duygusuz, despot Arel Bozan. Arel'e gelirsek eğer, bırakın Rüya'nın aşkını, adam Rüya'nın bile farkında değil. Ama sonra kızımızın önüne bir fırsat çıkıyor. Hindistan'a bir iş gezisi yapmaları gerekiyor. Rüya da bu fırsatı kaçırır mı? Artık duygularını açıkça belli ediyor ve Arel'e onu sevdiğini söylüyor. Arel ne yapıyor dersiniz? İnanmıyor, kızın şaka yaptığını zannediyor. Sonra Rüya'nın ciddi olduğunu fark ediyor tabi.

Devreye kötü kadın olan Natali giriyor; Arel'in eski sevgilisi. Olayların detayına girmeden şu şekilde anlatabilirim. Natali, Arel ve Rüya'nın ıssız bir adaya düşmelerini sağlıyor, aslında onların canlı olarak o adaya düşmelerini istemiyor fakat olaylar planladığı gibi gitmiyor tabii. Her neyse bu arada ben Arel ve Rüya ne zaman düşecekler adaya diye düşünüp durdum hep başlarında. Olayların gidişatında öyle bir durum yok çünkü, ne alaka diye düşünebilirsiniz. Ama sonra öyle güzel bir sebep yaratmış ki yazar, gerçekten hoşuma gitti ve hiç göze batmadı.

Bunlar adaya düşüyor düşmesine ama nasıl hayatta kalacaklar ne yapacaklar? İşte ben bunları okurken çok keyif aldım. Daha önce bir ada hikayesi okumamıştım açıkçası sadece bir iki film izlediğimi hatırlıyorum ama okumak da çok zevkliymiş. Yazar Merve Deniz'in kalemini ve yazdığı olayları beğendim :)

Adaya düştükten sonra sanki bizim duygusuz Arel'de bir aydınlanma oluyor. Tabii yanında başka kimse yok Rüya var. Başbaşa kalıyorlar mecburen, birbirlerini daha iyi tanıyorlar. Rüya da boş durmuyor tabii, Arel'in bir nevi dış kabuğunu kırıyor, içinde barındırdığı adamı ortaya çıkarıyor. Böyle olması hoşuma gitti gerçekten :)

Eğlenceli ve okuması keyifli bazı yerlerinde sizi heyecanlandıran, merak etmenize sebep olan bir kitaptı. Değişik bir kitap olduğunu söyleyebilirim, ada hikayelerinden bu tarz şeylerden hoşlanıyorsanız zaten okumalısınız :)

Puanım:


KGBT 14.Tur || Yalnızlık Cesaret İster - Merve Deniz || Röportaj

8/24/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba :)
Yeni blog turumuzda sıra röportajımıza geldi.

Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler.
1-Klasik bir soruyla başlayalım. Kimdir Merve Deniz, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

  • Merve hakkında pek çok renkli ve süslü kelime söylenebilir. Şahsen kendisinden bahseden Merve bunu yapmayı ister. Ama hayalperestliğimi bir kenara koyup kendimi doğrudan birkaç kelime ile anlatayım. Kitap okumayı seven, çalışkan, duygusal biri Merve… Yıldızları izlemeyi sever, evren hakkında saatlerce konuşabilir ve kedisini çok sever.


2-Yazmaya nasıl başladınız? İlk başlarda yazarken bile bir gün yazdıklarınızın kitap olacağını düşünüyor muydunuz?


  • Çok klasik bir yanıt olabilir bu ama ben kendimi bildim bileli yazarım. Ortaokul yıllarımda Stephan King gibi korku romanları yazacağımı söylüyordum. Lisede günlüklerimi kitap yazmaya karar vermiştim. Kısaca bir kitabımın olması hep aklımın köşesinde kendini tekrar eden bir hayaldi. Bunu hep düşündüm ve de istedim.

3-Kitabı yazarken oluşturduğun kurgu ve karakterlerde nelere dikkat ediyorsunuz? Önceden bir taslak oluşuyor mu yoksa her şey doğaçlama mı gerçekleşiyor?
  • Yaptığım kurgularda aksiyon ve gizem unsuru olmasına önem veririm. Klasik eserleri bir ayrı tutarsam okuduğum kitaplarda macera daima aradığım bir unsur. Kendi yazdıklarımda da aynını yapmaya çalışıyorum. Önceden oluşturduğum taslaklar hiç ilk düşündüğüm gibi ilerlemediler. Doğaçlama yazmadığımı sanıp doğaçlama yazıyorum sanırım.

4-Karakterleri sonuçta kendiniz oluşturdunuz fakat kendinize daha yakın hissettiğiniz bir karakter var mı? 
  • İlk kitabım Güneş’te baş karakter olan Güneş’e çok bağlıyım. Ben yaratmışım gibi değil de sanki bir yerlerde bir dostum varmış gibi. Garip gelebilir ama :) İkinci kitabımda yer alan Arel ve İnci özel olarak yakınlık hissettiğim karakterlerim. Özellikle İnci. 
5- Oluşturduğunuz karakterler tamamen hayal ürünü mü, yoksa esinlendiğiniz bir yakınınız mı var?

  • Tamamen hayal ürünü… Tanıdığım birinden esinlenmeye kalktığımda bir noktada kısırlaşıyor yazdıklarım. Karakterlerimin adlarını bile tanıdığım biriyle bağlantısı olmayak şekilde seçerim. Mesela hiç Arel ismin birini tanımadım. 
6- Yalnızlık Cesaret İster'in oluşum sürecinden bahseder misininiz? Zorlandığınız kısımlar nelerdi? 
  • Aslında klasik, kısa bir hikâye olacaktı. Issız ada kısmı Güneş adlı kitabımdan da önce 2009 da yazdığım O ve ben adlı hikâyemden geliyor. İkisiniz birleştirmeye karar verdikten sonra adaptasyon süreci zor oldu. O zaman yazdığım ıssız ada biraz daha fantastik idi. Karakterlerim Arel kadar soğuk Rüya kadar inatçı değillerdi. Ve tabi o ve ben’i kitap olsun diye yazmıyordum. Hikâyenin daha 50. Sayfasında kitap sözleşmesi gelince paniğe kapıldım. Ayrıca ilk defa ilahi bakış açısıyla yazıyordum, bu da beni biraz zorladı. Ama her şeye rağmen çok keyifli bir süreç oldu.

7- Yazarken kullandığınız özel şeyler (mesela müzik dinlemek gibi), özel bir mekan var mı yoksa ilham geldiği zaman bulunduğunuz ortam fark etmiyor mu? 
  • Benim her çalışmama özel müzik listem vardır. Yazmamı sağlayan en önemli unsurlardan biri müzik diyebilirim. İlham bana enteresan zamanlarda gelir ve ben genelde o sırada kendi bilgisayarımın başında olmam. Ne yazık ki başka ortamlarda da yazamam. İnsanları ve doğayı gözlemlemeyi sevdiğim için dikkatimi veremiyorum. 
8- Sorularımızı cevapladığınız için teşekkür ederiz, buradan okuyucularınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
  • İlginiz ve desteğiniz için ben teşekkür ederim. Her birine ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum. Yolculuğumda bana arkadaş oldukları ve destekledikleri için.
smile ifade simgesi

Dokuz & Böğürtlen Yayınları || Tanıtımlar

8/22/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:
Herkese merhaba! 

Kitap tanıtımları ile geldim bu sefer. Dokuz Yayınları ve onun yan kuruluşu olan Böğürtlen Yayınları çok güzel kitaplar çıkarıyor, tanıtımlarını aşağıda bulabilirsiniz.

Kişisel olarak bir not düşmem gerekirse, yayınevinin grafikerine buradan selam olsun, kapaklarına bayılıyorum *-*


Bana Şans Dile

Kadın olmanın rengi hep başkadır. Sevince pembe, âşık olunca kırmızı, fincanda kahverengi, alışveriş poşetlerinde gök kuşağı gibi rengârenktir kadın…
En yakın dostu Eros’un da okunu nereden fırlatacağı hiç belli olmaz… Tıpkı otuz iki yaşına gelmiş ve bu yaşına gelirken boş oturmayıp ikinci kocasını da nihayet kaçırmış; vurdumduymazlığı, hiperaktivitesi ile arkadaşlarına illallah dedirtmeyi başarmış Didem'in kalbine saplanan ok gibi!
Önce ‘Neyse hâlim çıksın falım,’ deyip kapattığı fincanda görüldü yakışıklısı, sonra da kaza yaptığı arabada. Dedik ya ilk ok, tabir yerindeyse dünya umurunda olmayan, sadece kendi keyfi için nefes alan, evinin etrafındaki tüm restoran kuryelerinin yakinen tanıdığı Bağdat Caddesi kokoşu Didem'e...
İkincisi ise İstanbul Emniyeti’nin gözbebeği, deli lakaplı, tuttuğunu koparan, tutarlı, disiplinli baş komiser Bora'ya isabet ediyor...
Didem’in en yakın arkadaşı olma talihsizliğini yaşayan Yasemin'in evliliği ve bebek heyecanı ile renklenen hayatı...

"O dediğin ne demekti?""Şurimşine mi?""Evet, o.""Lazca; canımın içi, sevgilim demek."
Sina, yalnızlığının kabuğunda, adını aldığı çöl gibi ıssız bir genç kızdır. Bir partide tanıştığı Deniz ise, dalgalar kadar hırçın bir delikanlı.Adını bile bilmeden birlikte olduğu Deniz'in, yeni matematik öğretmeni olduğunu öğrenmesiyle Sina'nın hayatı tamamen değişir.
Her şeye rağmen Sina'dan vazgeçmeyen Deniz, farkında olmadan ona zarar vermektedir. Sina, yeni tanıştığı sahiplenilme duygusuyla Deniz'e sığınırken, aşkları engelleri aşmalarına yardım edebilecek miydi?
Sina ve Deniz'in yasak aşkı tüm engellere rağmen sürebilir miydi?
"Neden hiçbir şey olmamış gibi davranmadın? Öğretmenimsin, her şeyi yok saysan daha kolay olurdu.""Yapamam. Olmuşla ölmüşe çare olmazmış."



Yorgun bir ülkenin yorgun ama yürekli insanlarıydı onlar. Toros Dağları eteğinde, gelecek günler ve konuklardan habersiz bir hayat sürüyorlardı. Ansızın köylerine gelen bir yabancının neyin habercisi olduğunun farkında değillerdi.Bu yabancı misafiri aralarına kabullenmeleri uzun sürmediğinde ise kendi kaderlerini kendileri belirlemişlerdi.
 Topraklarından uzaklarda yaşamak zorundaydı Yüzbaşı Vorontsov. Askeri üniformasını ne zaman giydiğini hatırlayamayacağı kadar uzun bir süre geçirmişti yurdundan uzakta.
Bir an önce ülkesine ve hak ettiği zafere ulaşmak istiyordu ve bunun için atması gereken son bir adımı kalmıştı.
Toroslar'ın eteklerinden Erzurum'a, Batum'dan Sibirya'ya kadar uzanan bir tarihi kurgu romanı Kafkas İmam. Savaşın sadece cephede kazanılmayacağının da bir örneği.


Bu kitabı eline aldığına göre hatta arkasını çevirip burayı okuduğuna göre benim aradığım nadir kişilerden biri olabilirsin. Çok insan tanıdım, çok yönetici gördüm, çok patron tanıdım…Binlerce kişiye eğitim verdim, yüzlerce patrona hizmet sattım, birçok firmaya yönetim danışmanlığı yaptım ve yaklaşık iki yüz personel çalıştırdım. Evet, insanlar çok iyi yaratıklar! Bunu gördüm. Ancak gördüğüm başka bir şey daha var ki o da insanların çoğunun yönetim konusunda çok zayıf oldukları.
Etrafıma bir baktım ki sadece işletmeler değil ilişkiler de çok amatörce yönetiliyor. Sonra boşanma oranları, küslükler, tartışmalar ve çözümsüzlükler; yani mutsuzluk için gereken her şeyin arttığını fark ettim.
Sadece bir işletme değil; eşin, ailen veya sevgilinle aranda var olan tüm ilişkiler de yönetilmek zorundadır. Bundan da öte insan kendini daha da önemlisi duygularını yönetebilmelidir.
Bu kitap aracılığıyla hayatın birçok alanını daha iyi yönetmen için yanında olacağım. Aslında her şeyden önemlisi, bir şeyleri yönetmenin sorumluluğu altında yalnız kaldıysan sana arkadaş olacağım.MERHABA  PATRON

Başka Dilde Aşk - Mia Sheridan || Yorum & Alıntılar

8/20/2015, BY Buse Güler - 3 yorum:











New York Times, USA Today ve Wall Street Journal Çoksatan Romanı Başka Dilde Aşk, korkunç bir gecenin hatıralarına zincirlenmiş bir kadının ve sevgisiyle o zincirleri kırabilecek adamın hikâyesi. Geçmişin acı yüklü izlerini taşıyan sessiz bir adamın ve sesini bulmasına yardım edebilecek kadının hikâyesi. Acının, kaderin ve aşkın iyileştirici gücünün hikâyesi…

Herkese merhaba!
Size muhteşem bir kitabın yorumunu yapmaya geldim, o yüzden ben çok iyiyim! Umarım sizler de iyisinizdir, ha iyi değil misiniz? O zaman bir koşu gidip Başka Dilde Aşk'ı alın, iyi olacaksınız, eminim ^-^  Bu arada, yirmi beş tane post it eklemişim kitaba, hepsini paylaşmayacağım tabii sizlerle, çok hoşuma giden yerleri ekleyeceğim :)

Reading slump dedikleri o dönem varya, ben ona bir girdim çıkarabilene aşk olsun. Allah'ım nasıl kötüyüm ama anlatamam, tur kitapları var, onları okuyabiliyorum sadece, o derece kötüyüm. Bekleyen bir sürü kitap var, aslında istiyorum okumak ama elime alınca okuyamıyorum. Bir de biliyorsunuz hepiniz, havalar çok sıcak onun da etkisi var tabii. İşte tam böyle kötü bir dönemdeyken tavsiye üzerine Başka Dilde Aşk'ı aldım elime. Archer ve Bree'nin hikayesini okumaya başladım. Size şöyle söyleyeyim, bir önceki kitap yorumum Karanlık Ateş kitabınaydı, herkesin bayıldığı Barrons'u bile okuyamayan ben, Başka Dilde Aşk'ı elime alır almaz yüz sayfadan fazla okudum. 


Şimdi övgülerimi sonraya saklıyorum ve sizlere biraz konusundan bahsetmek istiyorum, merak etmeyin hiçbir şekilde spoiler vermeyeceğim.
Bree önce annesini sonra babasını kaybettikten sonra biraz kafasını dağıtmak ve biraz yalnız kalabilmek için eskiden mutlu bir aileyken geldikleri bir kasabaya yolculuk yapar. Gördüğü ilk andan itibaren içini sıcacık hisler ile dolduran göl kıyısındaki evi tutar ve yeni bir hayata adım atar, geçici bir süreliğine de olsa. Market alışverişinden dönerken esrarengiz bir adam ile karşılaşıyor Bree. Saçı sakalı adeta birbirine karışmış, Bree ne kadar konuşmaya çalışsa da ona cevap vermeyen ve bu sayede kızımızı daha çok merakta bırakan bir adam; Archer.

Archer hakkında ben bir şey söylemek istemiyorum çünkü onunla ilgili bir şey var. Aslında çok büyük bir spoiler değil, bir iki bölüm okuyup öğreniyorsunuz, arka kapak yazısı da biraz ipucu veriyor aslında ama ben söylemeyeceğim, siz okuyun ve öyle görün. Ama Archer, öyle bir adam ki şimdiye kadar okuduğum kitap karakterleri arasında benim için bambaşka bir yerde. Okurken üzülüyorsunuz, gülüyorsunuz, gözleriniz doluyor. 'Kıyamam sana' diyorsunuz bazen. Bütün karakterlere sinir olabilirsiniz okuduğunuz kitaplarda ama Archer o karakterler arasında değil kesinlike, ona sinir olup kızabileceğiniz zannetmiyorum. O kadar nazik, o kadar geçmişte kalmış ki. Küçükken hiç kolay şeyler yaşamamış, hâlâ geçmişin gölgesi ile yaşıyor, kendini insanlardan soyutlamış ama Bree ona adeta hayat oluyor. O kadar güzeller ki! 


Bree'ye gelirsek, ben gerçekten onu da çok sevdim. Genelde kitaplarda bayan karakterleri sevdiğim pek görülmüş bir şey değildir. Bir olay oluyor mesela, içimi bir sıkıntı kaplıyor. Şimdi Bree yanlış anlayacak olay çıkacak düzelmeyecek diyorum. Ama hayır, Bree ne istediğini bilen, bunun için savaşan, her konuda Archer'a güvenen, ona destek olan bir kadındı. O da kolay şeyler yaşamamış. Önce annesini sonra da hâlâ kabuslarıyla yaşadığı o gecede babasını kaybetmiş. 

Aslında arka kapak yazısı çok güzel özetlemiş bence;
"Korkunç bir gecenin hatıralarına zincirlenmiş bir kadının ve sevgisiyle o zincirleri kırabilecek adamın hikayesi. Geçmişin acı yüklü izlerini taşıyan sessiz bir adamın ve sesini bulmasına yardım edebilecek kadının hikayesi. Acının, kaderin ve aşkın iyileştirici gücünün hikâyesi." Evet işte tam da bu! Bu hikayeyi okurken gülümseyeceksiniz, bazen içiniz sımsıcak olacak, bazen kahkaha atacak bazen de hüzünlenip gözlerinizin yaşarmasına engel olamaycaksınız. Kitabı okurken hep aklımda bir kelime vardı. "Eşsiz." Başka Dilde Aşk eşsiz bir kitaptı. 


Kapağını çok beğendim. Kitabın ismi ilk başta bana pek bir şey çağrıştırmadı açıkçası, bir de o ayracında yazan "Sessizliği getirdin sen, duyduğum en güzel sesti..." sözü. Sadece hoşuma gitti. Ama okuduktan sonra eminim size de çok anlamlı gelecek.

Bu kadar mükemmeldi bu kitap, hiç mi hatası eksiği yoktu? Vardı. Bazı yerlerde redaksiyon hatalarına rastladım. Okumanıza engel olacak şeyler değil. Diğer baskıda düzeltileceğini umuyorum.


Henüz almadıysanız, okumadıysanız kitap kesinlikle tavsiyemdir efendim. 

Puanım:

Karanlık Ateş - Karen Marie Moning | Yorum

8/18/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:










Karanlıktan korkar mısınız?Hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve yeri geldiğinde insanlar gördüklerine de inanmamalıdır...
Güzel, akıllı ve normal biri olmak, görünürdekinin gerçeğini ortaya çıkarmaya yeter mi bilinmez ama MacKayla bu özelliklere sahip bir kadın olarak "gerçekler" için çaba sarf edecektir. Tek amacı, diğer tüm normal insanlar gibi mutlu ve sade bir hayatı varken kardeşinin öldürülmesi ile mantıklı bir açıklama getiremediği tuhaflıklara son vermekti. Anne ve babasına olan sadakatini çiğneyerek kardeşinin katilinin peşine düşen Mac, İrlanda'ya gider. Çıktığı yolculuk, onu hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, iyi ile kötünün aynı derecede tehlike yarattığı karanlık bir dünyaya sürükler. Kısa süre içerisinde ise daha da büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kalır: Sahip olduğundan haberdar bile olmadığı gücünü insanlık âleminin ötesindeki, tehlikeli Fae âlemini görebilme yeteneği kullanmayı öğrenir ve istenilenden çok daha uzun bir süre hayatta kalmayı başarır.
Her hareketi, geçmişi olmayan ve Mac'in hayal ettiği gelecekle alay eden bir erkek olan karanlık ve gizemli Jericho tarafından gölgelenir...

Herkese merhaba, sonunda tur ve etkinliklerden bağımsız olarak bir kitap yorumu ile karşınızdayım! Ve sanırım bundan sonra da karşınızda olmaya devam edeceğim çünkü bir süreliğine(!) tur ve etkinliklerimiz yok gibi görünüyor, şimdilik tabi ;)
Reading slump denilen döneme bir girdim, çıkamıyorum arkadaşlar. Ne yaptıysam olmadı etki etmiyor *-* Hatta o kadar ki çoğunuzun okuyup ölüp bittiği Barrons'u okudum gördüğünüz gibi, eh biraz çıkar gibi oldum ama cıks, çıkamadım. Neyse bunu daha sonra anlatırım, şimdi yorumuma geçelim.
Sonunda muhteşem Jericho Barrons & MacKayla çifti ile tanıştım, ah hem de ne tanışma ama! Son dönemlerde fantastik olarak çok fazla kitap okuma imkanım olmamıştı. Açıkçası özlemişim. Karanlık Ateş beni kendime getirdi diyebilirim, tam anlamıyla fantastik ve  çok kaliteli bir fantastik kitaptı gerçekten.


  • Filmler size neyi düşüneceğinizi anlatırlar. İyi bir kitap ise bazı şeyleri hayal gücünüze bırakır. Filmler ise pembe renkli evi gösterirler. İyi bir kitap, pembe bir ev olduğunu anlatır ve detayları sizin boyamanıza, hatta belki çatı modelini seçmenize ve kendi arabanızı o evin önüne park etmenize olanak tanır.
MacKayla yani kısaca Mac, mutlu bir hayata sahiptir ve etrafı toz pembe görerek bu hayata devam ederken kardeşinin üniversite için gittiği İrlanda'da, Dublin'de öldürülmesi haberinin ardından hayatındaki her şeyin göründüğü kadar, görebildiği kadar toz pembe olmadığını anlar. Dünyası alt üst olur. Kardeşi aslında çok esrarengiz ve garip bir şekilde öldürülmüştür. Polisler, dedektifler bu işin peşine düşseler de bir süre sonra rafa kaldırırlar çünkü ellerinde somut bir şey yoktur. Bu yüzden de araştırmalar devam etmez ve doğal olarak suçlu yakalanmaz, Mac'in kardeşini kimin neden öldürdüğü ortaya çıkmayınca Mac bunu içine sindiremez. Her ne kadar ailesi buna kesinlikle izin vermese de Dublin'e gider ve olayların peşine düşer. Daha sonra kardeşinin ona mesaj bıraktığını görür.İşte Mac tam bu sırada fantastik bir dünyanın içine adım atmış bulunuyor. Başlarda inanmıyor fakat gördükleri, yaşadıklarını onu adeta bu varlığına inanmak istemediği dünyanın içine çekiyor.


  • Yüreğime taş basıp kardeşimin cinayetine sırtımı dönmeyi başarsam bile, Jericho Barrons gitmeme müsaade etmeyecekti.
Bir de Barrons var.  Onu nasıl anlatsam bilemiyorum, adamın ne olduğu bile belli değil. Ölümüne karizmatik, korkutucu, otoriter bir havası var. Çok gizemli, esrarengiz bir adam. Barrons'un kendine ait bir kitap ve süs eşyaları sattığı iş yeri var. Mac kaybolmuşken oraya giriyor ve orada tanışıyorlar. Şimdi çok fazla anlatmak istemiyorum ama, ikisi de aynı şeyi arıyorlar ve yolları tekrardan böyle kesişiyor. Gördüğünüz gibi Barrons hakkında pek bir şey söyleyemiyorum. Çünkü, Barrons işte. Barrons yani ne diyebilirim ki? :D 


  • Yakışıklı değildi. Bu sıfat onu tanımlamak için fazla sıradan olurdu. Jericho Barrons öldüresiye erkeksiydi. Seksiydi... Cezbediciydi... 

Gelelim görüşlerime. Kitabı neredeyse 10 gün gibi bir sürede okudum. Ama üç dört gün elime hiç almadığım da oldu. Karışık ve fantastik bir havası olan, detaylara sahip bir kitap. Okurken öylesine okumuyorsunuz, bilgileri, karakter ve olayları takip etmeniz gerekiyor. Ben bazen o dikkate sahip olamadığım için sıkıldım. Bir de kitaptan ne beklediğinize bağlı. Benim beklentim çok fazlaydı, karşıladı evet boş bir kitap değil. Fakat ben aşk da bekliyordum :D Meğer yokmuş. İflah olmaz bir romantiğim ben, aşksız sevgisiz kitaplar okuyamıyorum. Bilmediğim için de ha sevgili oldular, ha olacaklar diye okudum. Mac ve Barrons bir ekip tabii öyle bir olay yok. Yani eğer aşk bekleyerek okuyacaksanız o beklentilere girmeyin, onun dışında güzel bir kitap. Çok kaliteli bir konusu ve olayları var bana göre, ben beğendim. 


  • Siz lanet olası neyin nesisiniz, Bayan Lane?


Okurken kendimi sürekli bir karşılaştırma içinde bulduğumu fark ettim. Takip edenleriniz bilir, Artemis Yayınları'ndan çıkan Gece Avcısı serisini çok severim, Bones ve Kedicik benim favori karakterlerimdendir ve nedense okurken Mac & Barrons'u sürekli Bones & Kedicik ile karşılaştırdım. Bones & Kedicik bana göre açık ara fark attı arkadaşlar :D İlk kitapları karşılaştırdım tabii sadece. 

Redaksiyon bazı yerlerde sıkıntılıydı. Onun dışında bir sorun yok bence. Güzel kitaptı. Ne bekleyerek başladığınıza bağlı açıkçası :) Serinin iki üç ve dördüncü kitapları da bende mevcut, devam edeceğim ama ne zaman ederim bilmiyorum. 

Puanım:




Okuma Etkinliği #11 - Gençlik Hatırası - Ece Altınkaya || Yorum

8/08/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:


Sana Ateş Böceği ve Peri Kızının hikâyesini anlatmamı ister misin?Masum bir masalın içinde çok sevmişlerdi, Peri Kızı ve Ateş Böceği…Birbirlerine bir kalp atımı kadar yakın olup, okyanus aşırı kadar uzakken. Yeryüzünde, insanlık tarihi kadar eski, yeri göğü yakacak kadar heyecan verici; ey AŞK!Ve yaşamaya devam ettikçe, o da bizimle birlikte var olacak. Çocuk yaşlarımın sonu genç kızlığımın başıydı. Başımda kavak yellerinin estiği, rüya gibi yıllardı. Henüz lisedeydim. Ve kalp kırıklığından henüz bihaberdim. Bir gün okulun çıkışına o geldi. Adı Ateş'ti. Adı gibi yakıp kavuran koyu renk bakışları, asi tavırları ve tavırlarına inat gülümsediğinde amansızca ortaya çıkan can yakan gamzeleri vardı. Ansızın gelmiş ve benim tekdüze çarpan yüreğimi alıp kendi yörüngesine fırlatmıştı.Ateş çenemden tutarak başımı tekrardan kendisine doğru kaldırmıştı. Güven veren ve ışıldayan bir gülümsemeyle bana bakmış "Ve eğer senin için kokum, biraz olsun senden bana esen ve beni serseme çeviren kokun gibiyse, şu zavallı kalbim mutuluktan çıldırabilir…"' demişti. Kocaman açılmış gözlerimle ona bakmıştım."Ben nasıl kokuyorum ki?"Aşk gibi…"


Herkese merhaba ! 
Okuma etkinliğimizde son gün yorumu sırası bana geldi. 
Eğer yorumumu okumadan önce yazarımız sponsorluğunda gerçekleşen çekilişimize henüz katılmadıysanız tık tık :)

Size biraz kitaptan bahsetmeden önce söylemek istediğim şeyler var.
Gençlik hatırası; çok gerçek bir kitap. Okurken sanki bir yakınınızı almışsınız karşınıza ve size başından geçenleri anlatıyor gibi hissediyorsunuz. Yazarın kalemini gerçekten çok sevdim. İlk başlarda kitaba karşı tereddütlerim vardı. Çok okumak istesem de temkinli yaklaştım. Beni takip edenleriniz bilir, ben dram kitapları okumam. Okuyamam, elimde değil. Sonunda çok kötü şeyler olmasa da, kitabı bitirdiğinizde bırakan o boşluk hissini yaşamak istemem ben. Ama inanın, Gençlik Hatırası bittikten sonra bıraktığı o boşluk hissini bile seveceksiniz. Okuyan herkesin kitapta kendinden bir şeyler bulacağına inanıyorum :)

Peri ve Ateş'in masalsı aşkını okuyoruz. Peri bir gün okul çıkışında görüyor Ateş'i. Ateş onun arkadaşının kuzeni ve görür görmez adeta vuruluyor Ateş'e. Peri çok masum, temiz bir kız. Ateş ise çok başka bir adam. Nasıl anlatsam ki onu? Kocaman bir yüreği var.

Çok aşıklar evet, ama kavuşmaları, birlikte mutlu olmaları için yaşamaları gereken şeyler, aşmaları gereken engeller var. Alıştığımız kitaplarda okuduğumuz vıcık vıcık aşk hikayelerinden değil Peri ve Ateş'in hikayesi. Buna rağmen diğerlerinden daha yoğun, tadı damağınızda kalan bir kitap. Eğer sizler de benim gibi temkinle yaklaşıyor ve ağlarım diye korkuyorsanız, korkmayın, alın bu kitabı, okuyun. Evet ağlarsınız belki ama o kadar farklı duygular hissediyorsunuz ki. Öfke, sevinç, hüzün. 

Çok enteresan bir yerde bitti kitap. Şok etkisi yarattı. Önümüzdeki günlerde ikinci kitap çıkacak, sizler de hazır ikincisi çıkacakken Gençlik Hatırası'na başlayabilirsiniz. Çünkü bizim gibi kitabı bitirdiğinizde hepiniz ikinci kitabı isteyeceksiniz :) 

Farkındaysanız kitabın konusundan çok fazla bahsetmedim. Bahsedemedim, anlatmaya başlasam her şeyi anlatacakmışım gibi hissediyorum. Kısaca diyeceğim o ki, ben kitabı gerçekten çok beğendim ve hayran kaldım. Yazarımızın emeğine sağlık. Umarım en kısa zamanda çıkar ikinci kitap bizler de çok beklemeyiz :) 


KGBT 13. Tur || Teklif - Emily Snow || Yorum

8/07/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba, turumuzun son gününde yorum sırası bana geldi.
Her zamanki gibi görüşlerime geçmeden önce size biraz konusundan bahsetmek istiyorum.
Sienna bir kostüm görevlisi. Ailesinden, daha doğrusu erkek kardeşi ve büyükannesinden uzakta yaşamaktadır. Kardeşi ile aralarının pek iyi olduğu söylenemez. Bu yüzden erkek kardeşinin yani Seth'in onu ısrarla arka arkaya aradığını görünce endişeye kapılır. Ortada bir sorun vardır evet ama bu hiç Sienna'nın aklında olan bir şey değildir.
Sorun; kızımızın büyükannesi çok değer verdiği evini kaybetmek üzere. Çok yoğun olmasına rağmen hemen işinden izin alır ve büyükannesinin yanoına gider. Mahkemede karşılaştığı kişi ise Sienna'da tam bir şok etkisi yaratır.
Lucas Wolfe... Lucas müzisyen. Sienna ile bir ilişkileri olmuş, aslında tam olmamış, başlamadan bitmiş ve gerçekten kötü bir şekilde bitmiş. Sienna unuttuğunu zannettese de Lucas'ı gördüğü ilk andan itibaren duygularının tekrar su yüzüne çıktığının farkındadır. Dedim ya, iyi bir şekilde ayrılmamışlar, okuyun görün smile ifade simgesi
Lucas, Sienna'nın büyükannesinin evini alacak olan kişi. Bu yüzden Sienna'ya bir teklifte bulunur. On günlüğüne asistanı olursa, evi geri verecek.
İşte böyle bir tekliften bahsediyoruz, nasıl ama? Tam okunası değil mi?
Ben kitabı beğendim. Yazarın çıkan ilk kitabı medcezir de bende var fakat okumadım henüz. Bu kitaptan sonra en kısa zamanda onu da okumak istiyorum çünkü yazarın kalemi çok hoşuma gitti.
Eleştireceğim tek nokta, başlarının biraz kopuk olmasıydı. O da şuna bağlı, yazar bu kitaptan önce bir tane 0.5'lik novella yayınlamış. Sanırım orada ikilinin nasıl tanıştıkları ve başlamadan biten ilişkileri anlatılıyordu. Keşke yayınevi onu da bu kitaba dahil etseymiş dedim içimden okurken smile ifade simgesi
Kafanızı dağıtmak, hoş vakit geçirmek için okunabilecek bir kitap, tavsiyemdir.

KGBT 13. Tur || Teklif - Emily Snow || Playlist

8/05/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba. 
Kitap Gurmeleri yeni bir blog turu ile karşınızda ve ben bugün sizlere hazırladığımız playlist için geldim :)

Umarım şarkıları beğenirsiniz. :)














Okuma Etkinliği #11 - Gençlik Hatırası - Ece Altınkaya || Ön Okuma

8/05/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese Merhaba !
Sihirli Kitaplık olarak muhteşem bir kitaba 5 - 8 Ağustos tarihleri arasında okuma etkinliği yapıyoruz. Sihirli Kitaplığımızda Gençlik Hatırası olmazsa olmazdı gerçekten :)  Yorumum daha sonraları gelecek, ama diğer arkadaşlarımın yorumları, alıntılar, playlist ve daha bir çok sürprizi kaçırmamak, aynı zamanda da 3 kişiye etkinlik kitabımızı hediye ettiğimiz çekilişimize katılmak için sizi Facebook sayfamıza davet ediyorum. Buradan ulaşabilirsiniz :)

Şimdi, sabırsızlandığınızı hisseder gibiyim. 
Tadımlık bir ön okuma için yazının devamına gelin lütfen :)


Sen - Selvi Atıcı || Alıntılar

8/03/2015, BY Buse Güler - Hiç yorum yok:

Herkese merhaba. 
Haziran ayında okuyup bayıldığım Sen kitabının alıntılarını şu an Ağustos ayında paylaşmaya geldim :D 

Öyle dik dik bakmayın, unutmuşum *-* Hazırdı görseller yapmıştım, ama kalmış bilgisayarda. Neyse, geç olsun güç olmasın di mi? 

Uzuuuuun destansı yorumumu okumak isterseniz tık tık