Kedim ve Ben - Nils Uddenberg || Yorum

10/28/2015, BY Buse Güler -

August Ödüllü Nils Uddenberg'den içinizi ısıtacak bir Bestseller.
-İnsanlar ve kediler arasındaki ilişki nedir?-Onlar da bizimkilere benzer duygular hissediyor mu?-Ve en önemlisi; ona bağlanmamız, onun için ne ifade ediyor?
Bir evcil hayvan beslemeyi aklının köşesinden bile geçirmeyen yazar Nils Uddenberg, soğuk bir kış günü penceresinin dışında oturan, kocaman sarı gözleriyle kendisini izleyen bir kedi bulur. Nils'in hayatı işte o andan itibaren değişmeye başlar.
Nils zaman içinde evin içerisine kadar girip yerleşen bu sevimli tekirin hayata bakışını nasıl değiştirdiğini, bu kediciğe karşı hissettiklerinin kendisini nasıl şaşırttığını ve bu tüylü hanımefendiye ne çabuk bağlandığını son derece keyifli bir dille anlatırken, bir yandan da kedinin yaşantısını daha yakından inceleyerek, hepimizin merak ettiği bazı soruların cevaplarını arıyor. Kedim ve Ben, sevimli bir tekirin, emekli bir psikiyatr profesörünün hayata bakışını nasıl değiştirdiğinin gerçek hikâyesi…

Herkese merhaba! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Yeni bir kitap yorumu ile sizlerleyim. Geldiği günden beri çok okumak istediğim ama yoğunluktan ötürü bir türlü okuyamadığım bir kitap; Kedim ve Ben. Aslında kitap ile ilgili ne düşüneceğimi bilemiyorum. Beklentilerimi karşılayan bir kitap değildi çünkü ben  çok farklı düşünceler ile başlamıştım bu kitaba.
Can Dostum kitabını okumuştum daha önce. Belki doğru bir karşılaştırma değil çünkü Can Dostum bir köpeğin bakış açısından anlatılıyordu ama dolu dolu köpek olan bir hikayeydi. Anlatmak istediğim şu, Kedim ve Ben dolu dolu kedi olan bir hikaye değildi, bana göre.
Kitap yazarın kendi hikayesi. Yani Nils Uddenberg ve kedisi hakkında. Nils yetmişli yaşlarında bir psikiyatri profesörü. Soğuk bir kış günü eşiyle birlikte seyahatten döndükten yaklaşık bir hafta sonra pencerenin önünde kocaman sarı gözleriyle onu izleyen bir kedi ile karşılaşıyor. Hemen kediye ısınıp onu o soğuktan kurtarıp evine aldığını düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Ben de yanıldım çünkü. İlk başlarda ilişkileri bakışmalardan ibaret olsa da kedi varlığını kabullendirmeye kararlı bir şekilde onlardan vazgeçmiyor ve garajlarında, bahçelerinde yatıyor. Ne zaman baksalar oradalar. Ama Nils, kesinlikle bir kedi sahiplenemem, asla evde olmaz, biz seyahat eden bir çiftiz, uygun değiliz diye düşünüyor. Zaman geçtikçe kediye yemek vermeye vs. başlıyorlar ve kedi de bazen eve giriyor. Aslında herkes onlara kediyi beslerlerse asla gitmeyeceğini alışacağını söylüyor ama içten içe yapacak bir şeyleri yok. Acaba bir sahibi var mıdır diye araştırma yapıp polise bile haber veriyorlar. Ama bir sahibi çıkmıyor kediciğin. Ha, bu arada kedinin adı Minnoş. Benim iki kedimden birini adı da Minnoş, bu yüzden ayrı bir sempati ile okudum :D Her neyse, kedinin sahibi çıkmayınca ne yapabiliriz diye düşünüyorlar ve en kötü ihtimalle barınağa gideceği söyleniyor Nils'e. Bu sırada yazar, barınağa gitmesindense veterinere götürürüm ve uyuturlar *yani, sanırım iğne ile öldürürler.* diye düşünüyor. En azından acı çekmez gibisinden. Ben bu düşüncesine çok ama çok sinir oldum. Evet barınaklar hayvanlar için, yavrular için çok iyi yerler değil ama eminim ölümünden daha iyidir. En azından sahiplenebilme ihtimali olur. Daha sonra Minnoş veterinere gidiyor ve dişi olduğu anlaşılıyor. Eh kısırlaştırmak lazım, çünkü Minnoş'un küçük kedileri olursa yazar ne yapacağını bilmiyor ve onları da uyutmaktan bahsediyor... Uyutmaktansa gideyim kısırlaştırayım bari dedi işte. Her neyse, her şey bu kısırlaştırmadan sonra başlıyor diyebilirim çünkü Minnoş'un ameliyat olduğu için evde kalması gerek, özel ilgi istiyor ve Nils ile eşi de iyice alışıyorlar kediye.Ama henüz tam olarak sahiplenmiş değiller, kedi gidiyor dışarıda geziyor, geri geliyor. Bazen gelmiyor, merak ediyorlar.

Zaten kısa bir kitap; yüz otuz üç sayfa. Ortalarına kadar durum bu şekilde devam ediyor. Ben hikaye gibi bir kitap bekledim. Daha çok bilgi amaçlı, başka hayvanlardan, ülkelerin kedi ırklarından vs bahseden bir kitaptı. Yazar tıp doktoru, psikiyatri profesörü. Belki de sebebi budur. Daha çok bilgi verici ve biraz da anılarını yazdığı bir kitap olmuştur. Ama benim gibi hikaye tarzında bir kitap bekliyorsanız beklemeyin. Benim iki kedim var, belki biliyorsunuzdur artık. Bu yüzden ayrı bir sempati ile başladım ve biraz kafa dağıtmak için ara kitabına ihtiyacım vardı. Bir gecede okudum ama, düşüncelerim bunlar :) Beklentilerinizi farklı yönlerde tutarsanız belki beğenebilirsiniz. Elimde Sokak Kedisi Bob ve Bob'un Dünyası da var :) Kedili kitaplar olarak yani :D Onları da okuyacağım ama o böyle değil sanırım, umarım onları severim. Çünkü Can Dostum muhteşemdi! Henüz okumadıysanız, kesinlikle okuyun. Kedim ve Ben ise, siz bilirsiniz. Bana hitap eden bir kitap değildi açıkçası. Benim girdiğim beklentilere girmeden okuyun eğer okuyacaksanız :)
Sevgiler.

2 yorum:

  1. Benim de okumam lazım listeme ekledim.Benimkiler uyanıkken pek kitap okutmuyorlar uyumalarını bekliyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benimkiler de öyle, ama dediğim gibi beklentilere girme bence, öyle sıcak kedili bir hikaye değil :D

      Sil