Hiçliğin Kıyısında - J.A.Redmerski | Yorum

11/26/2014, BY Buse Güler -

Herkese merhaba.
Tadı damağımda kalan bir kitabın yorumunu yapmaya geldim :) 

Kitap az önce bitti ve arayı açmadan hemen yazmak istedim. Kitaba olan duygularım, kitabın kendisi gibi epey yoğun aslında. 

Spoiler vermeden, o muhteşem sonundan -bir çok açıdan muhteşemdi- bahsetmeden yorumumu tamamlayabilirsem, kendimi tebrik edeceğim. 

Evet fazla uzatmadan size karakterlerimizden, kitabın nasıl başladığından bahsedeyim sonra yorumuma geçebilirim :)


Camryn Bennet, ilk aşkı Ian'ın ölümünden sonra herşeyin yolunda gitmediğinin farkındadır aslında ama en yakın arkadaşı Natalie ile tartışıp, arkadaşı ona sırt döndüğünde, Ian ile hayalleri olan, yanına sadece bir çanta alıp dünyayı dolaşma planını gerçekleştirmeye karar verir. Aklında nereye gideceğine, neler yapacağına dair hiçbir şey yoktur. Bir otobüse atlar ve yolculuğuna başlar.

Andrew Parrish, babasının yanına, hastaneye onu son kez görmeye gitmek için kendince sebeplerden ötürü en uzun yolculuğu seçip  uçakla gitmek yerine otobüsle gitmeyi tercih eder. Tahmin edeceğiniz üzere Camryn ve Andrew aynı otobüste yolculuk yapıyorlar. Daha sonra Camryn, Andrew'e dinlediği müziğin sesini kısmasını söylemek için koltuğunda arkasını döndüğü zaman ilk konuşmaları gerçekleşmiş oluyor ve olaylar devam ediyor :) 

Aslında oturup bütün kitabı anlatabilirim burada, her ayrıntısıyla. Çok da güzel olurdu, benim açımdan tabii. Çok beğendiğim kitaplar söz konusu olduğu zaman onlar hakkında sohbet etmek hobilerim arasındadır :D  Ama kitaptan bahsetmeyi burada kesiyor ve yorumuma geçiyorum. 

Ba-yıl-dım. Çok sevdim. Sanki onların yanında bende yolculuk yaptım. Kitabı okumadım, yaşadım. Ben böyle okuyucuyu tümüyle içine çeken, elinizden bırakamadığınız kitapları çok seviyorum. Hiçliğin Kıyısında da onlardan bir tanesiydi. Dili çok akıcıydı, elime ilk aldığımda, şöyle bir göz gezdirmek için almıştım çünkü okuduğum bir kitap vardı, sonra gecenin bir yarısı baktım ki yüz sayfa okumuşum. Bırakamam bu saatten sonra dedim ve devam ettim. 

  Bu arada, ben kapağını da çok sevdim. Genelde kapakta bir kızımız olur ama, bazen anlatılan karaktere pek uymadığı da oluyor. Saçının örgüsüne kadar ben kafamda böyle şekillendirdim zaten Camryn'i. Bir de kitap iki karakterinde ağzından anlatılıyordu. Yazarın böyle bir anlatım tarzı seçmesine çok sevindim çünkü aynı zamanda karşı tarafın da ne düşündüğünü bilmek, güzel oluyor. 

Okuduğunuz zaman hem gülümsemek, hem iç çekmek -bu iç çekmek genelde Camryn'in yerinde olmak istediğimiz için oluyor.- hem duygulanıp, gözlerinizin dolması ve belki ağlamak ama duygulandıktan bir dakika sonra da hiç şaşırmadığınız kadar şaşırmak istiyorsanız, alın okuyun derim :) Bu anlattığım duyguların hepsini bir kitapta yaşayabilirsiniz ve o kitap bu kitap :D 

Kitabın sonu çok... fenaydı ya. Evet bu doğru kelime. Gerçekten fenaydı. Yazar okuyucuyu çok fena bir şekilde ters köşeye yatırmış. GoodReads'den baktım kitap seriymiş ve ikinci kitabı da varmış. Umarım Ephesus bizi çok bekletmez ve ikinci kitabını da okuruz.  

Puanım:






3 yorum: